GEÇEN hafta katıldığım "Atina semineri"nde global siyasi, stratejik ve ekonomik perspektifler, petrol krizi, ABD, Avrupa, Asya ve Ortadoğu’daki olası gelişmeler ele alındı. Siyasi ve stratejik açıdan genellikle ölçülü bir iyimserlik dikkat çekti.
Bu yönde görüş ifade edenler, bugün en güçlü ülkeler arasında bir savaş olasılığı bulunmadığını, Rusya’dan Batı’nın menfaatlerine ciddi bir tehdit beklenmediğini, bir nükleer saldırı ihtimali olmadığını, Irak’ta durumun beş yıl öncesine göre daha olumlu yönde geliştiğini, Hindistan-Pakistan ilişkilerinin her zamandan daha iyi olduğunu, ABD-AB ilişkilerindeki sıkıntılı devrin atlatıldığını, Asya’da Çin, Japonya, Rusya, Hindistan denkleminde endişe verecek bir unsur gözlemlenmediğini belirtiyorlar.
Buna karşılık Pakistan artık El Kaide terörüyle mücadeleyi tamamen terk ettiğinden Afganistan’da Taliban’a karşı mücadelede NATO’nun başarı kazanması şansı gittikçe azalıyor.
Ortadoğu’da İsrail-Filistin ihtilafının çözümlenmesine şartlar müsait değil. İsrail, Suriye ve Lübnan ile barış antlaşmaları akdetse bile İsrail-Filistin ihtilafının aşılamaması El Kaide terörünün başlıca ideolojik kozu olmaya devam edecek.
* * *
Dünyanın genel ekonomik tablosu konusunda da fazla karamsarlık yok.
Avrupa’nın büyümesi yavaşladı, fakat sadece Amerika resesyon içinde.
Gelişmiş ülkelerde büyüme hızının ortalama 2008’de % 2.53, 2009’da ise % 1.04 olması bekleniyor.
Ekonomileri yükselen ülkelerde ise bu oran tahminlere göre 2008 için 5.67, 2009 için ise 6.43 olacak.
Gelişme yolundaki ülkeler büyümelerini sürdürüyorlar.
Ne var ki petrol ile gıda maddeleri ve metaller gibi emtia fiyatları gittikçe artıyor ve bu eğilim kolay kolay durmayacak.
Dolayısıyla enflasyon da artıyor.
EURO bölgesinde bile enflasyon oranı % 3.6, ABD’de % 3.9, Çin’de % 8.5, Rusya’da % 15, Venezüella’da % 29.
Suudi Arabistan’ın bakan düzeyinde katıldığı seminerde petrol fiyatlarından çok bahsedildi.
Varil fiyatının 200 doları bulacağını düşünenler var. Vadeli piyasalarda Aralık 2016 fiyatları % 85 artmış.
Fakat OPEC petrol kıtlığı olmadığında ısrar ediyor.
Gerçekte de global stokların seviyesi yüksek.
Kaldı ki global büyüme yavaşlıyor ve alternatif enerji kaynakları gittikçe gelişiyor.
OPEC üyelerine göre petrol ve onu izleyen gaz fiyatlarını OPEC değil, vadeli piyasalar tayin ediyor.
Uzun süreli olarak rezervlerin boyutu da önemli.
Ortadoğu’nun petrol rezervleri 750 milyar varil, doğal gaz rezervleri ise 73 trilyon metreküp civarında.
Bu kaynakların kapitalizasyonu 130 trilyon dolar ediyor.
Petrol ve gaz üreticilerinin kamu yatırım fonlarında ise 1.8 trilyon dolar mevcut.
Ortadoğu çelişkiler bölgesi. Bir yanda inanılmaz bir servet, diğer yanda çözümlenemeyen sorunlar ve istikrasızlık odakları.
İran’ın potansiyel olarak nükleer silah imaline imkán verebilecek uranyum zenginleştirme programlarına devam etmesi, ona karşı bir saldırı ihtimalini gündemde tutuyor. Başkan Bush’un görev süresinin bitmesine çok az zaman kaldığından ABD’nin şimdiki aşamada böyle bir maceraya girmesi beklenmiyor.
Buna karşılık İsrail hava kuvvetlerinin, 100 F-16 ve F-15 uçağı ile Akdeniz’de 1400 kilometrelik bir menzil boyunca yaptığı manevralar, Tel Aviv’in Natanz mevkiindeki nükleer zenginleştirme tesisini tahrip etme niyetinin çok ciddi olduğunu gösterdi.
* * *
İsrail bölgede kendisinden başka bir nükleer devlete tahammül edemeyeceğini daha önce de Irak’taki Osirak nükleer tesisini bombalayarak ispat etmişti.
Geçen eylül ayında Suriye’de tahrip edilen hedefin Kuzey Kore tarafından sağlanan bir nükleer reaktör olduğu da kuvvetle iddia ediliyor.
İsrail’in bu defa İran’a saldırması, sonuçları bakımından çok daha büyük riskleri beraberinde getirecek.
İran’ın özellikle Körfez’de misillemelere girişmesinden endişe duyuluyor.
Örneğin, İran çok basit bir operasyonla Katar’ın off-shore gaz tesislerini yok ederek enerji piyasasını altüst edebilir.
Ne yazık ki dünyada en büyük istikrarsızlık merkezi hálá Ortadoğu.