Paylaş
Kural şudur: “Başarısızlık diye bir şey yoktur, öğrenme fırsatı vardır.”
Peki, soralım... Galatasaray böyle bir yarışmaya çıkarken, futbolcular bunları beynine işlemiş miydi?
Hayır...
Maçtaki görüntü şuydu... Takım hem zihinsel, hem oyun kurgusu olarak bir dağınıklık içinde.. Koca maçta tek bir gol girişimi, gol pozisyonu, hatta gollük şutu yok...
Chelsea bildiği gibi oynadı, hem sağ kulvardan, hem merkezden çok etkili oldu. Çünkü Galatasaray’da kademe diye bir şey yoktu.
DROGBA’NIN ŞOVU (!)
NEREDEYSE maçın önüne geçen Drogba’nın Chelsea taraftarıyla buluşması, hüsranla sonuçlandı. Maçtan önce yaşanan Drogba şovu sahada futbol olarak göremedik. En büyük hayal kırıklıklarından biri buydu.
Peki ya diğerleri?.. Selçuk yok, Sneijder yok, Yekta yok. Öyleyse takım da yok! Çünkü bu isimler, oyunu ve takımı çekip çevirmesi beklenen oyuncular. Şaşırtıcı bir şekilde golü yedikten sonra bile Galatasaray’ın hiçbir dikey organizasyonu olamadı. Topu aldıklarında hedefsiz, yan paslarla öldürdüler ve devamında kaptırdılar.
Öyle bir dağınıklık vardı ki, Chelsea duran top kullanıyor, Galatasaray’ın 10, rakibin 6 oyuncusu ceza alanında ama topa vuran hep onlar. Bu nasıl bir oyun anlayışı, nasıl saha parselleme, çözmek mümkün değil.
NERESİNDEN TUTSAK?
OSCAR bir yandan, Hazard bir yandan, kalabalık olmasına rağmen Galatasaray savunması içinde kafalarına göre topla oynuyor, sarı kırmızılılar, “lodos”a tutulmuş vapur gibi sallanıp duruyordu.
Bu tablonun ardından Mancini’ye birkaç soru sormak şart..
1-Elindeki malzemenin bu kadar olduğu düşüncesiyle mi, bu kadroyu sahaya sürdün?
2-Maç öncesinde tüm hayallerini ve planlarını yalnız Drogba için mi kurdun?
3-Burak’ın formsuzluğunu bilmiyor muydun da, tüm hücum umutlarını ona bağladın?
4-Selçuk haftalardır düşüş içinde, buna rağmen ona ağır yük bindirmek doğru muydu?
Sonuç olarak bir Avrupa macerası daha son bulurken, şapkayı öne koyup düşünecek çok konu var.
Paylaş