Paylaş
Rakibin uzun ve isabetli paslarını kesemedik ve onlara aynı şekilde cevap veremedik. Tatlı-sert fizikleri ve hava hakimiyetleri ile İzlandalılar, ilk yarıyı rahat şekilde önde kapattı. Her an yere sağlam bastı rakip takım... Kendi aralarında yakaladıkları uyum ve devamında gerçekleştirdikleri hücumlar, derslerine ne kadar iyi çalıştıklarını gözler önüne serdi. Peki Türkiye, ilk 45’te rakibin etkili oyununa karşı ne yapabilirdi?
Daha kısa paslarla, ileri doğru gitmemiz lazımdı. Hızlı bir futbol oynayıp, topu yere indirmeliydik.
HALI SAHADA GİBİ
FİZİK farkı da ilk devre boyunca göze battı. Bu gibi maçlarda iyi konsantrasyon ve fizik üstünlük çok önemli faktörler. İlk devredeki hüsranın dozu, ikinci yarıda iyice arttı. Kaleci Onur öyle ağırdı ki, bir an kalede başka biri var zannettim. Gollerde üst üste hatalar yaptı. millilerin temposu, halı saha (!) temposuydu.
İkili mücadelelerden kaçmayan, kalemize korkmadan gelen İzlanda karşısında dakikalar geçtikçe küçüldük! Takım halinde yokları oynadık. Ne Arda, ne Emre Belözoğlu ne de Selçuk İnan vardı sahada. İzlandalı Sigurdsson ve Sigthorsson‘du oyunun hakimiydi. Her futbolcunun kendi şöhreti olabilir ama takım olamadıktan sonra her şey nafile... Elemelere iyi bir ders alarak başladık. Ama Bardarbunga Yanardağı’nın aktifleştiği şu günlerde, İzlanda Milli Takımı’nın da volkan gibi patlamasını önleyememek Türkiye’ye yakışmadı.
Paylaş