Paylaş
Türkiye’de birçok kişi kooperatifleri tartışıp eleştirirken, Ege-Koop 50 binden fazla aileyi ev sahibi yaptı.
Bu, kolay kolay bir araya gelemeyecek sayılardan biri.
O yüzden alkışı da takdiri de sonuna kadar hak ediyor.
Üstelik, Ege-Koop sadece konut yapmadı.
Kimsenin girmeye cesaret edemediği bölgelerde, büyük ölçekli, planlı ve sürdürülebilir projeler üretti.
İzmir’in modernleşmesinde, konut kültürünün dönüşmesinde çok önemli bir rol oynadı.
Yani bir anlamda hayatları birleştirdi, hayatları iyileştirdi.
Bu başarının arkasında güçlü bir irade, sağlam bir vizyon vardı.
Başkan Hüseyin Aslan’ın bilgi ve tecrübesi Ege-Koop’u bugünkü noktasına getirdi.
Türkiye’nin, İzmir’in bu birikimden daha fazla faydalanması gerektiğine inanıyorum.
Çünkü Aslan, Türkiye’de ‘kentsel dönüşüm’ kavramını ilk dile getiren ve uygulayan isimlerin başında geliyor.
Ulaşılabilir fiyatlarla sağlıklı ve çağdaş konutlar yapılabileceğini gösterdi.
Ama bu başarıda bir başka ismin, Öcal Uluç’un da büyük payı var.
Uzun yıllar Ege-Koop Danışma Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi.
Son açıklamayla görevi Metin Öney’e devretti.
Öney de İzmir’i çok iyi tanıyan deneyimli bir isim.
Eminim aynı başarı çizgisini sürdürecektir.
Ama bugün özellikle Uluç’a bir parantez açmak istiyorum.
Onu ilk kez 1980’li yılların başında tanıdım.
Türkiye’nin manşetlerini belirleyen Tercüman Gazetesi’nin Ege Bölge Temsilcisi’ydi.
Uluç kardeşlerin kaleme aldığı yazılar o dönem kamuoyunu günlerce meşgul ederdi.
Hıncal Uluç’un özgün üslubu vardı, Öcal Uluç ise hem siyaset hem spor yazılarında kullandığı kendine özgü diliyle dikkat çekerdi.
Sonra yollarımız Gözlem Gazetesi’nde kesişti.
Gözlem’in kurucusu Çetin Gürel’le birlikte uzun yıllar çalıştılar.
Öcal Uluç’un desteğini o günden bu yana hep hissettim.
Sadece gazeteci olarak değil, aynı zamanda bir toplum insanı olarak…
O hiçbir zaman sadece haberin peşinde olmadı.
Düşünürdü, sorgulardı, yol gösterirdi.
Gerektiğinde uyarırdı.
Söyledikleriyle, yazdıklarıyla bizi düşündürürdü.
Hepimiz için bir rehber oldu.
Ege-Koop’un yıllardır gündemde kalmasının sadece konut değil, topluma fayda sağlayan projeler üretmesinin arkasında da onun bu akil yaklaşımı vardı.
Uluç; bu şehir için, bu ülke için bir değerdir.
Gazeteciliğiyle, karakteriyle, duruşuyla…
Eminim Hüseyin Aslan da onun aklına ve vizyonuna hep kulak vermeye devam edecektir.
Çünkü Öcal Uluç gerçekten de hepimizin akil insanı olmayı başardı.
Enflasyonu düşürelim ama rekabet gücümüzü koruyalım
TÜRKİYE, tekstil ve hazır giyimde yıllardır kalite ve hızlı üretim sayesinde güçlü bir oyuncu oldu.
Ama artık o gücün sürdürülebilirliği için ciddi bir uyarı sesi geliyor.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Toygar Narbay’ın bir açıklaması oldu:
“2 yıldır zarar ediyoruz, devletin bu dönemde desteği çok önemli hale geldi.”
Narbay sadece bir kaygıyı dile getirmiyor, sektörün içinden gelen, rakamlarla desteklenmiş çok net bir analiz yapıyor.
Yani maliyetler hızla yükseliyor ama gelir aynı hızda artmıyor.
Bu denklemde ihracatçının ayakta kalmasını sağlamak lazım.
Bugün Türkiye’den çıkan bir ürün, Uzak Doğu’dan da Kuzey Afrika’dan da daha pahalıya geliyor.
Bu tablonun anlamı siparişlerin rotasının hızla Türkiye dışına kayması demek.
Hazır giyim Türkiye’nin en fazla istihdam sağlayan, en yüksek katma değer üreten sektörlerinden biri.
Ve üstelik bu sektör yurt dışına fason değil, tasarımıyla, koleksiyonuyla, markasıyla iş yapıyor.
Yani sadece dikiş diken değil, fikir üreten, değer yaratan bir sektör.
Böylesine stratejik bir sektör için Toygar Narbay’ın önerileri çok net:
Kur dönüşüm desteği artırılsın.
Reeskont kredileri erişilebilir ve sürdürülebilir hale gelsin.
Çalışan başına istihdam desteği tüm firmaları kapsasın.
Bu destekler firmalara nefes aldırır.
Bugünkü ekonomi politikalarının temel amacı enflasyonu düşürmek.
Bu doğru bir hedef.
Ama bu yapılırken üretimi ve ihracatı destekleyen yöntemler geliştirilebilir.
Narbay diyor ki:
“Enflasyonu düşürelim ama üretimi, rekabet gücümüzü, ihracatçıyı göz ardı etmeyelim.”
Türkiye’nin tekstilde ve hazır giyimde kaybedecek zamanı yok.
Bu sektör öyle bir sektör ki siparişi bir kere kaybederseniz geri almak yıllar alıyor.
Markanız zedeleniyor, üretim hattınız dağılıyor, istihdam düşüyor.
Bugün verilecek küçük destekler yarın daha büyük krizleri önler.
3 somut destek önerisi
TGSD Başkanı Toygar Narbay, üç somut destek önerisinde bulunuyor:
1- Net ihracata yüzde 10 kur dönüşüm desteği verilmesi.
Çünkü mevcut sistem yüksek katma değerle üretim yapan yerli firmaları değil, ithalata dayalı üretimi teşvik ediyor. Oysa hazır giyim Türkiye’de üretiliyor, tasarlanıyor, dikiliyor. Yani her dikişi bu topraklarda atılıyor.
2- Finansmana erişim kolaylığı.
KOBİ’ler kredilere ulaşamıyor. Reeskont faizlerinin yüzde 50 yerine 25’e çekilmesi isteniyor. Ayrıca Eximbank kredilerinin eski seviyelere çıkarılması talep ediliyor.
3- Ölçek farkı gözetmeksizin istihdam desteği.
2 bin 500 TL’lik destek sadece küçük işletmelere değil, tedarik zincirini taşıyan büyük firmalara da verilmeli. Çünkü büyük firmaların kaybı arkasındaki onlarca küçük işletmeyi de zorluyor.
Paylaş