Dünüyle bugünüyle İstanbul

İstanbul artık yalnızca çok nüfuslu değil, aynı zamanda yüksek suç oranlarına sahip bir şehir hâline geldi. Motosikletli kuryeye kızan biri, onu arabasıyla eziyor... 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi, kendisine laf atan iki mahlûka sadece “Pardon kardeşim” dediği için bıçaklı saldırıya uğruyor... Efendiliğiyle, güvenliğiyle, en mütevazı zamanlarında bile yardımseverliği, eli açıklığı ve nazik diliyle tanınan 1960’lar öncesi İstanbul’u hangi şer kuvvetleri bu hâle getirdi ve bu mahlûkat kalabalığı buraya nasıl geldi?

Haberin Devamı

BİR nesilde, surların içinde bir milyon nüfusa sahip olan İstanbul’dan, Bakırköy-Yeşilköy hattına; Galata-Beyoğlu’nun dışına, sahilden Yeniköy-Tarabya ve Sarıyer’e; karşıda ise Üsküdar, Boğaz’ın Anadolu yakası ve en fazla Kartal’a kadar uzanan bir şehirden, etrafındaki mega kentlerle iç içe geçen, gireni çıkanı günlük 30 milyonu bulan bir metropole ulaştık. Buna “Kozmopolit İstanbul” diyorlar. Ne büyük bir özenti! Tıpkı Avrupa’da gezen herkesin kendisine “expat” demesi gibi.

Oysa İstanbul artık kozmopolit değil; bir milyon nüfusa sahipken kozmopolitti. Akdeniz’in büyük ülkelerinden gelen halklar, farklı dinler, kendilerine özgü renkler, sözlü ve maddi kültürel zenginlikleriyle aynı potada yoğruluyordu. Bugün ise şehir tam anlamıyla bir kaosa dönüştü; burada ölenlerin kimler olduğu bile belli değil. Üstelik yetmezmiş gibi milyonlarca insan daha buraya ekleniyor. Oysa kendi sınırlarımız içinde yaşayanların bile bu şehre uyum sağlayamadıkları, bunun ciddi bir sorun teşkil ettiği açık. İstanbul artık yalnızca çok nüfuslu değil, aynı zamanda yüksek suç oranlarına sahip bir şehir hâline geldi; tıpkı Brezilya’nın Sao Paulo’su ya da Orta Amerika’nın New Mexico’su gibi.

Haberin Devamı

Dünüyle bugünüyle İstanbul

SUÇ TABLOSU GÖZLER ÖNÜNDE

Kahire, İskenderiye ya da Kalküta ile kıyaslamıyorum; çünkü bu şehirlerde hâlâ gelenekler hâkim. Ancak İstanbul, Hindistan’da eski bir kültür merkezi olan ve zamanla yozlaşan Delhi ile benzerlik gösteriyor. Orada da her türlü suç, serserilik ve şiddet açıkça sokaklarda sergileniyor. Yeni Delhi’de sokak ortasında insan döverek soyanlar, öldürenler, toplu taşımada kadınlara yönelik taciz ve saldırılar artık sıradan manzaralar hâline gelmiş durumda.

Bu noktada İçişleri Bakanlığını suçlayamayız. Polis ne yaparsa yapsın, ortaya çıkan suç tablosu ortada: Motosikletli kuryeye kızan biri, onu arabasıyla eziyor; yapanın sabıka kaydı iki rakamlı. İstanbullu modeli olarak gururla gösterdiğimiz bir ailenin 15 yaşındaki oğlu Mattia Ahmet Minguzzi, kendisine laf atan iki mahlûka sadece “Pardon kardeşim” dediği için bıçaklı saldırıya uğruyor. Beş yerinden ölümcül şekilde bıçaklanıyor, yetmiyor, saldırganlardan biri yaralı hâlde yerde yatan çocuğu tekmeliyor. Peki, bu kin neden?

Haberin Devamı

Dünüyle bugünüyle İstanbulAraç sürücüsü, aynasını kıran motosikletli kuryeyi ezdi.

Etrafına bu kadar kin duyan insanların, bu şehre gelişlerindeki derbederliği ve düzensizliği kim izah edebilir? Mattia Ahmet’i katleden iki saldırganın da suç kaydı var. Böyle suç kayıtlarına sahip kişiler hangi şehirlerde serbestçe dolaşabilir? Güney Amerika’nın kimi kentlerinde ve Hindistan’daki baştan çıkmış metropollerde belki ama efendiliğiyle, güvenliğiyle, en mütevazı zamanlarında bile yardımseverliği, eli açıklığı ve nazik diliyle tanınan 1960’lar öncesi İstanbul’u hangi şer kuvvetleri bu hâle getirdi ve bu mahlûkat kalabalığı buraya nasıl geldi?

Bu durumun en büyük sorumlusu, adliye düzenimizdir. Sicili kabarık insanlar neden sokaklarda dolaşabiliyor? Bazı talihsiz insanlar neden daha doğdukları günden itibaren bu suç sicili kabarık sistemin içine dâhil edilebiliyor? Bunu önleyecek koruma mekanizmaları nerede? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne işe yarar? Bu bakanlığın teşkilatı nasıl çalışıyor? Adalet Bakanlığı, suçluların kayıtlarını işlevsel hâle getirecek mekanizmalar kurmak yerine, yeşil pasaport dağıtarak sempati toplamaya çalışacağına öncelikli sorunlara eğilse daha iyi olmaz mı?

Haberin Devamı

DENGELİ TOPLUM ARTIK KİNDARLARLA DOLU HALDE

Genç Mattia, iyi tahsil görmüş, iyi yetiştirilmiş bir genç. Eskiden insanlar, böyle gençleri kıskanarak değil, imrenerek izlerdi. Hatta çevrelerinde böyle gençler gördükçe hemşerileri olarak övünürlerdi. Şimdi ise bu dengeli toplum yerini saldırgan, ruh hastası kindarlara bırakmış durumda. Garip uyuşturucuların dağıtımı had safhada. Bunun sebebini, tıpkı ucuz içki satışının yaygınlaşmasını teşvik eden vergi politikaları gibi, yanlış ekonomik önlemlerde aramak gerekir. Temel mekanizmaların iyi yönetilmediği bir yerde, tüm sorumluluğu polise yüklemek, öncelikle bürokrasi içinde adil bir iş bölümünün olmadığını gösterir.

Haberin Devamı

Mattia’nın babası, İstanbul’un tanınmış şeflerinden Andrea Minguzzi. İstanbul mutfağına İtalyan mutfağını getiriyor, yenilikler yapıyor; tanınan, sevilen bir figür. Bizim için bir kazanç. Annesi Yasemin Akıncılar, değerli bir orkestra üyesi, çellist. Büyük bir özenle yetiştirmeye çalıştıkları ve iftihar ettikleri evlatları, batakhaneler bölgesinde değil, haydutların yoğun olduğu bir semtte de değil; Kadıköy’de, herkesin alışveriş yaptığı, günlük hayatını sürdürdüğü bir çarşıda iki ruh hastasının saldırısına uğruyor. Hepsi bu kadar. Ne çarşıda güvenlik var ne de bu şehrin insanları, serserilerin her yere doluşmasından dolayı endişe ediyor. Tepkisiz yurttaşların bu duruma gelmemizde bir payı yok mu?

Haberin Devamı

Dünüyle bugünüyle İstanbulMattia Ahmet Minguzzi, ‘bit pazarı’nda bıçaklanarak öldürüldü.

İstanbul’u ve Türkiye’yi yönetmek kolay iş değil. Ancak devletten beklenen her şeyden önce asayişi ve can güvenliğini sağlamaktır. İlgisiz yurttaş ve hemşeriler çürümenin nedenlerinden başlıcasıdır.

DEVLET OPERASI VE BALESİ

BENİM gençlik zamanımda opera ve bale, Türkiye sınırları içinde yalnızca Ankara’ya mahsus bir imtiyazdı. Doğrusu, diğer şehirlerin de bu sanat dallarına büyük bir ilgi gösterdiğini zannetmiyorum. İstanbul’da, Beethoven’ın icra edildiği bir Wilhelm Kempff konserinde, Şan Sineması’ndaki orkestrayı değil, Kempff’in neden bu orkestrayla çaldığını eleştirmişlerdi. Oysa Kempff, Mustafa Kemal Atatürk’e büyük hayranlık duyan ve bunu her fırsatta dile getiren bir kültür adamıdır. Büyük bir virtüöz olmanın getirdiği özelliklerden biri de budur.

Zamanla İstanbul, tam anlamıyla modern bir opera binasına kavuşamasa da opera ve bale gösterilerine ev sahipliği yapmaya başladı. Bu sanat dallarının kendilerini ifade edecekleri binaların eksiklikleri ve çalışma koşulları üzerine burada uzun uzun konuşmayacağım.

2 OYUN SAHNELENECEK

Yakın zamanda “Romeo ve Juliet” sahneye konuyor. Sergey Prokofyev’in bu ünlü bestesi, 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nde sahnelenecek. Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından Nugzar Magalashvili koreografisi ile sahnede olacak. “La Traviata” ise Efes Antik Tiyatrosu’nda sahnelenecek. Opera ve bale gösterileri, Ankara ve İstanbul arasında düzenli olarak sahnelenirken, İzmir ve diğer şehirlere de yayılmaya devam ediyor. Son yıllarda seçkin isimler de bu etkinliklere davet edilmeye başlandı.

Dünüyle bugünüyle İstanbul

Ancak Devlet Opera ve Balesi, millî bütçenin yalnızca binde bir buçuğu gibi komik bir miktarla döndürülmeye çalışılan bir bakanlık bünyesinde faaliyet gösteriyor. Yine de burada büyük bir gayret ve tasarruf söz konusu. İstanbul halkı ve gençler için önemli kültür merkezleri arasında Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu yer alıyor. Ancak keşke, güzel bir opera binasına dönüştürülmüş Haydarpaşa Garı gibi prestijli mekânlar da bu sanatın hizmetine sunulabilseydi. Şehirde bulunan 250 tiyatro topluluğuna tahsis edilecek salonlar inşa edilse, gösteriler için akustiği mükemmel bir opera binamız olsaydı.

Dünüyle bugünüyle İstanbul

SALONLARA İHTİYAÇ VAR

Bunlar aslında çok büyük beklentiler değil. Eğer bu tür yatırımlar yapılmaz ve üniversite gençliği ile çalışan kesim yeterli kültürel eğitimi alamazsa, toplum çok daha tatsız gelişmelere gebe kalacaktır. Bir zamanlar müzik adamları kendini hissettiriyordu. Genel Müdür Tan Sağtürk ve arkadaşlarıyla canlanma başladı. Artık Haldun Dormen gibi tek atlı tek mızraklı öncülerin arandığı devir yeni ustaların gayretleriyle gelişir. İstanbul’un opera, tiyatro ve konser salonlarına ihtiyacı var. Belediyelerin tiyatro hayatını ele alması lazım.

Dünüyle bugünüyle İstanbul

Yazarın Tüm Yazıları