Kadifekale dev park olsun

Haberin Devamı

ZAMAN su gibi akıp gidiyor. Kimin önce göçüp gideceği de belirsiz.  Dostlarım “Hayata küsme, Çağlayan’a yakışır şekilde yoluna devam et. İbrahim Irmak yakışmıyor sana durmak. Çevre yazılarını bekliyoruz” diyor. Sağ olsun herkes beni hayata döndürmeye çalışıyor. Bu yazılar da onların zorlamasıyla oldu. İnşallah tekrar yaşama tutunabiliriz. Baştan söyleyeyim. Kusurum olursa affola...
Pazartesi günü Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, geleceğin İzmir’ini anlattı. Sunum yaptığı mekan Büyükşehir’in restore ettiği Varyant’taki Şato’ydu. Bir söz var biliyorsunuz. “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” diye.
Bir zamanlar korku şatosuna dönüşen mekan şimdi cennetten bir köşe olmuş. İzmir, konuklarını göğsünü gere gere ağırlayabileceği eşsiz körfez manzaralı bir yer kazanmış. Ben Şato’nun içiyle ilgilenmedim. Benim için önemli olan çevresiydi. Yeşil dokuyla kaynaşan tesis de 10 numaraydı. O mekanda Başkan Kocaoğlu, Körfezin temizlenmesi için yapılması gerekenleri anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bu konuda verdiği destek sözü için teşekkür etti. Yıllardır Körfez’in kurtulması için yazılar yazan bendeniz de yanımda oturan Fikret Kalmuk’a, “Yüzülecek hale getirsinler şu körfezi ben de ikisi için destan yazıp teşekkür edeceğim” dedim.
¡¡¡
Başkan Kocaoğlu, kent yenileme projesinden bahsederken, Kadifekale’nin ağaçlarla kent ormanına dönüştürüleceğini söyledi. İşte kentlilik bu dedim içimden. Zira yeşil doku medeniyet ölçüsü biliyorsunuz. Şehirlerde bina dikmek ne kadar önemliyse, ağaç dikmek de o kadar önemli. İnsanların ruhlarını özgürlüğe kavuşturacakları, nefes alacakları yerleri yaratamazsanız mutsuzluk katsayısını yükseltirsiniz. Benim buradan bir önerim var. Kadifekale’yi lütfen devasa bir parka dönüştürün. Öyle bir park yapalım ki, değil İzmirliler, geziye gelen turistler burayı anlata anlata bitiremesin. Bu konuda dünyada birkaç örnek var. Biz şimdi sizlere İsrail’dekini verelim ve nasıl bir mekan  yaratılmış hep beraber fotoğrafa bakarak seyredelim.
¡¡¡
Şimdi sizlere İsrail’in liman kenti Hayfa’daki Bahai Park’tan notlar verelim. Ve “Bu konuda siz ne dersiniz” diye de soralım. Uzunluğu üç kilometreden fazla Hayfa kentinin en yüksek noktasından başlayıp, aşağıya ana caddeye kadar uzanıyor. Kanadalı bir peyzaj mühendisinin tasarımı, büyüklü küçüklü ağaçlarından çiçeklerine kadar her şey simetrik. Parkın sağ tarafında ne tür bitkiler varsa sol tarafında ve aynı hizada aynı bitkiler var. İçinde mini havuzlar, şadırvanlar, oturma mekanları... Park envai çeşit bitkilerden oluşan bir tablo gibi..
Parkın içinde 240 kadar görevli gönüllü olarak çalışıyor.
Yerlerde bir çöp değil toz bile bulunmuyor. Parka girenler denetimden geçiyor. Üst baş araması gibi. Anne ve babalara çocukların zarar vermemesi için neler yapmaları gerektiği anlatılıyor. Güvenlik ekipleri, siz farkında olmadan adım adım sizi izliyor. Parka giren herkesin isim adres ve telefon numaraları kayıt ve giriş saatleri kayıt edilerek, belli bir süre içinde parkı terk etmeleri isteniyor.
Türkçe dahil çeşitli dillerde bastırılmış mini broşürlerle bilgi verildiği gibi İngilizce, İspanyolca, Almanca, İtalyanca dillerini bilen rehberler de her an hizmette.

 

Haberin Devamı

Çam ormanı gibi yanıyor yüreğim

 

Haberin Devamı

SİZLERDEN bir süredir ayrıyım. 13 Mart 2011 Pazar gününden beri başka dünyalardayım. 32 yıldır özene bezene büyüttüğüm oğlum Çağlayan Irmak’ı trafik kazasında kaybettim. Yüreğim hem yanıyor ve de her gün kanıyor. Bütün her şey boş dostlarım, her şey boğazıma düğümleniyor. 11 yaşında iken annemi kaybetmem, zorlu öğrencilik yıllarım, sonrasında yaşanan ülkenin çalkantılı yılları için öfkeli anlarımda, “Acılardan bize fazla pay düştü” diyordum. Halt etmişim bu sözü söylemekle. Nasıl da yanılmışım. Oğlumu kaybetmemle çam ormanı gibi tutuştu yüreğim. Alevlerle patlayan kozalak gibi içimdeki kıvılcımlar, şimşek gibi her an çakıp, patlıyor ve her yerimi çıra gibi yakıyor.
¡¡¡
“Kadere, alın yazısına inanıyorum. Allah’ımın oğlumu bizden daha çok sevdiği için yanına aldığı” tesellisiyle avunuyorum. Ve her an dua ediyorum: “Ey büyük Tanrım. Oğlumun ve aynı kazada yaşamını yitiren Seyhan Terzi’nin mekanını Cennet eyle. Geride kalan yaralılara şifa, bizlere de dayanma gücü, akıl, beden ve ruh sağlığı ver ya Rabbim.”
¡¡¡
NOT: Acı günümüzde, telefonla arayıp yapabileceğimiz bir şey var mı diye soran İzmir Valisi M. Cahit Kıraç’a, cenaze törenine katılan, telefonla acımı paylaşan, ziyarete gelen İzmirli, Ödemişli, Bademli, Konaklı belediye başkanlarına, Ege-Koop Genel Başkanı’na, TGF ve İGC başkan ve yönetim kuruluna, gazetelerin temsilcilerine, beni bir an olsun yalnız bırakmayan meslektaşlarıma, isimlerini burada yazamadığım tüm dostlarıma teşekkür ederim. Sağ olun var olun.


 

Yazarın Tüm Yazıları