Paylaş
EGE Üniversitesi Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayfer Haydaroğlu, iki sene önce, “Fazla yağ tüketimi kansere davetiye çıkarıyor” demişti. Prof. Haydaroğlu, konuşmasına, “Fazla yağ alımı kanser, kalp, damar hastalıkları, hipertansiyon gibi hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Yağ tüketiminde yağın miktarını değil, kalitesini artırmak gerekmektedir. Yağ alımının azaltılması için yemekler az yağla pişirilmeli, et yemekleri yağ eklenmeden kendi yağlarıyla pişirilmeli, kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri yerine haşlama, ızgara, fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir” diye devam etmişti.
¡¡¡
Her türlü yağın fazla alınmasının özellikle meme, prostat, testis, rahim, yumurtalık, kalın bağırsak ve rektum kanserlerinin oluşum riskini artırdığını da söyleyen Prof. Ayfer Haydaroğlu’na benim buradan bir önerim var.
“Haydaroğlu Hocam, ne olur bu uyarılarınızı daha sık yapın. Halkımız yanlış beslendiğinden, sözleriniz bir kulaktan girip diğer kulaktan yağ gibi çıkıp gidiyor. Bu nedenle de baş bölgesinde bir şey kalmıyor. Halkımız, jan janlı ambalajlar içindeki kızartılmış yiyecekleri körpecik yavrularımıza hediye diye alıyor. Derslerinde başarılı olan öğrencilere, kolos ile birlikte pitos ikram edenlerimiz bile var.
Fazla yağın sağlığına zararlı olduğunu bilse, yağcılığın geçerli bir şey olmadığını kavrasa öyle bir şey yapar mı benim halkım?
Bir litre kızartma yağının 800 bin litre suyu kirlettiğini öğrense tavadakini döker mi hiç lavaboya? Üstelik, o kızartma yağlarının toplanıp biyodizele dönüştürüldüğünü, araçlarda yakıt olarak kullanıldığını bilse bir gramını israf eder mi?
Kızartmalık atık yağlardan üretilen biyodizelin, dizel yakıta göre iklim değişimine neden olan sera gazı emisyonunda yüzde 65-92 oranında azaltım sağladığını, bunun da daha temiz bir hava sahası oluşturduğunu ve yaşam kalitesini artırdığını bilse benim halkım, kızartma yağlarını toplamaz mı?”
YAĞ NOTLARI
1. Türkiye’de yaklaşık 1.7 milyon ton bitkisel yağ tüketiliyor.
2. Ülkemizde 100 bin ton bitkisel atık yağın sadece 7 bin tonu toplanabiliyor.
3. Lavaboya dökülen yağlar nedeniyle şehirlerde kanallar tıkanıyor. Arıtma giderleri inanılmaz derecede artıyor. Dereler denizler ve yeraltı su kaynakları kirleniyor.
Tehlikeli atık beyanları için son uyarı
Tehlikeli atık üreticilerinin 2010 yılı beyanı için yasal süre 1 Nisan 2011’de sona erdi. Çevre ve Orman Bakanlığı, “Yoğun talep gelince ek süre için beyan başvuru formu yayınladık” diyor ve bu tür işletmelere bir fırsat daha veriyor.
“İzmir’de tehlikeli atıklar kuzu gibi yatıyor” diye yazmıştık daha önce. Hata etmişiz. Atıklar değil, atıkçılar yatıyormuş da haberimiz olmamış. Onu da bakanlıktan öğrendik, sağolsunlar.
Yeri gelmişken sorayım: Tehlikeli atıklar deponi alanda yasal olarak ne kadar kalabilir acaba?
Ömrünü tamamlamış tesis açılışı
Çevre ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, Aliağa’daki, Ömrünü Tamamlamış Lastik Geri Dönüşüm Tesisi’nin işletilmesi için yapılan başvuruyu inceleyip olumlu rapor vermiş. 6 Nisan’da askıya çıkan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporu için, “Halk inceleyip görüş bildirebilir ve bunlar bakanlığa iletilir, komisyon tarafından dikkate alınır” diyor.
Şimdi benim anlayamadığım bir konu var.
1. Uzmanlarca “ömrünü tamamlamış” raporu verilen bir tesis nasıl çalıştırılır?
2. Eğer bu tesis çevreyi kirletmeden çalışabilecek pozisyonda ise neden “ömrünü tamamlamış” muamelesi çekilir.
Anlayanlar, anlamayanlara, onlar da, Ömrünü Tamamlamış Çevre Yazarı’na anlatsın lütfen.
Paylaş