Özellikle son 2 ayda yaşanan vaka düşüşleri, ölüm oranlarının azalması, günlük vaka sayılarının 5 binli rakamlara kadar gerilmesi ile birlikte haziran ayında kısmi normalleşme başlamıştı.
Son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin 14- 20 Haziran arasında Çin ve Almanya’yı geride bırakarak aşılama hızında en yüksek performansı gösteren ülke olduğunu duyurdu.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabine toplantısı sonrasında temmuz ayı ile birlikte geçerli olacak yeni normalleşme sürecini açıkladı.
Buna göre, 1 Temmuz itibarıyle sokağa çıkma kısıtlamaları tümüyle kaldırılıyor.
Müzikle ilgili sınırlama saat 24.00’e kadar uzatılıyor.
Şehirlerarası seyahat kısıtlamaları ile şehir içi toplu taşımadaki kısıtlamalar sona eriyor.
Kamu kurum ve kuruluşlarında normal mesai düzenine geçiliyor.
AB fonlarına Türkiye her yıl milyonlarca Euro ödeme yaparken, geri dönüşüm konusunda ise ne yazık ki o kadar kabiliyetli değil.
Biliyorsunuz, Avrupa Birliği özellikle çevre, gelişim, teknoloji gibi konularda hazırlanan projelere karşılıksız hibe destek kredileri ödüyor.
Ancak bu konuda Türkiye çok da yeterli değil açıkçası.
Bugün konumuz Avrupa Birliği fonları olmasa da, benzer çalışmalar kendi öz kaynaklarımızla da yürütülüyor.
Bunun için de şehirlerde kaymakamlık yada valiliklerin yanı sıra, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları bünyesinde proje ekipleri olur.
Bu proje ekipleri AB fonlarından faydalanılabilecek, ya da kendi öze kaynaklarımızla, yani KOSGEB yada TKDK gibi devlet kurumları vasıtası ile büyük bölümü hibe olmak üzere hazırlanabilecek projeler vasıtası ile maddi destekler alabiliyor.
Türkiye bu tür projeler konusunda zayıf, Orhangazi ise kendi özelinde daha fazla kısır bir şehir.
Gemlik Körfezi, Mudanya Sahili, Erdek, Bandırma derken İstanbul sahillerinde de ciddi bir deniz salyası tehdidi yaşanmaya başladı.
Bu konuda hem devletin ilgili kurumları, hem üniversiteler seferber oldu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 7 il için bir genelge yayınladı.
Marmara Denizi Eylem Planı uyarınca müsilajdan kaynaklı kirliliğin giderilmesi ve yönetimi için İstanbul’da bakan yardımcısı, illerde ise vali başkanlığında Koordinasyon Merkezi kurulacak.
Dün itibarı ile de bu süreç başlamış oldu.
Hedef bir seferberlik ile bu müsilaj belasından kurtulmak.
Bu arada, müsilaj ile ilgili 22 ün önce İstanbul Üniversitesi Laboratuvarlarına bırakılan müsilaj örneklerinin tahlil sonuçları da açıklandı.
Özellikle bu yıl İznik Gölü’ndeki su seviyesinin rekor seviyede düşmesi ile Gemlik Gübre’nin gölden çektiği su çok konuşulmaya başlamıştı.
Konu hem siyasilerin, hem DSİ’nin gündemine de girmişti.
Çok bilinmeyenli bir konu olan bu su çekme olayı nihayet DSİ’nin açıkladığı resmi raporlar ve oranlarla ortaya çıkmıştı.
Gemlik Gübre’nin yıllık İznik Gölü’nden çekme yetkisinin 10 milyon metreküp olduğu, yine Gemlik Gübre’nin ifadesine göre de bu 10 milyon metreküp suyun tamamının hiçbir dönem kullanılmadığını da öğrenmiş olduk.
Bu açıklamalarda öğrendiğimiz konulardan birisi de 1970’li yıllarda İznik Gölü’nün Orhangazi sahilinden o dönemde kamu kurumu olan Azot Sanayi’ne yaklaşık 30 kilometre uzunluğunda bir boru hattında ciddi su kaçağı olduğunu, bu kaçakların bir kısmının boruların eskimesinden kaynaklı olduğunu, bir kısmının ise hat boyunca bazı bölgelerde hatta saplama yöntemi ile girilip su kullanıldığını öğrendik.
Bu noktada iddia edilen konulardan birisi de Gemlik Gübre’nin İznik Gölü’nden çektiği suyun bir miktarını Gemlik Serbest bölgede farklı sanayi kuruluşlarına ücreti mukabilinde sattığı.
Bu iddia elbetteki Gemlik Gübre tarafından reddediliyor.
Özellikle Orhangazi ve Gemlik’te sanayi gücünün günden güne artması, İznik ile birlikte de tarımsal gücünün yüksek olmadı bölge için bir lojistik merkezi olabilecek kapasitede.
Yelpazeyi biraz daha genişlettiğimizde, Yenişehir’in sanayi bölgelerinin gelişime açık olması Yenişehir havalimanı, Sabiha Gökçen’in bölgeye uzaklığının sadece 45 dakikalık bir mesafede olması, bir çok alanda olduğu gibi lojistik merkezi için de büyük avantajlar barındırıyor.
Gemlik limanı gibi uluslararası öneme sahip bir ticaret ağı, yerli Otomobil fabrikasının Gemlik’te hızla yükseliyor olması, Orhangazi’nin özellikle otomotiv yan sanayideki gücü, işin doğrusunu isterseniz bölgeyi bir lojistik merkezi olmaya da itiyor.
*
Hayatım boyunca hiçbir meselede ben ifadesini kullanmadım.
Her zaman biz söylemi ile hareket etmeyi tercih ettim.
Hatırlanacağı gibi, Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı üretimi, 1999 yılında IMF ve Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri kapsamında uygulanmaya başlayan yeni tarım politikaları kapsamında farklı bir boyut kazanmıştı.
O dönemlerdeki alınan bu karara rağmen, 2002 yılından sonra bu konuda farklı bir yol haritası ortaya kondu.
2002 yılında Türkiye genelindeki zeytin ağacı sayısı 100 milyon civarıydı.
O yıllarda göreve gelen bugünkü iktidar, zeytin ağacı sayısının artırılması için yeni bir hedef ortaya koymuştu.
Bu hedef ilk etapta Türkiye genelinde zeytin ağacı sayısını 150 milyona çıkarmak,
Bir sonraki adımda ise 180 milyona kadar ulaştırmaktı.
O günün koşullarına göre inşa edilen, yapımına yerel belediye tarafından başlandıktan sonra, Büyükşehir Belediyesi yasası ile BUSKİ’nin devraldığı İznik Gölü Orhangazi sahiline yakın bir noktada inşa edilen arıtma tesisinin etrafındaki bazı tarım arazilerinde bugünlerde ortaya çıkan görüntü endişe yaratmaya başladı.
Öyle ki;
Arıtma tesisinin etrafında bazı tarım alanları tamamen kuruyup solmaya, bataklığı andıran görüntüler oluşmaya başladı.
Bunun nedenini tabii ki teknik olarak bilemiyoruz.
Ancak bu bölgede bir sorun olduğu çok açık ve buna acil önlem alınması gerekiyor.
Orhangazi’nin arıtma tesisi ile ilgili bu endişeleri yaşarken, son günlerde Marmara Denizi’ne kıyısı olan bir çok sahil kentinde ortaya çıkan deniz salyaları dikkatimizi çekti.
Hepinizin malumu olduğu üzere bölgemizde Mudanya sahili ile Gemlik körfezinde oluşan deniz salyaları sonrasında olayın nedenleri de araştırılmaya, bu konuda da bir çok yorum yapılmaya başlamıştı.
Her gün yapılan yeni duble ve otoyollara rağmen, araç trafiği her geçen gün daha da artıyor; artmakla birlikte trafik birçok noktada çileye dönüşüyor.
Özellikle ticaretin can damarı olan Marmara bölgesinde son yıllarda onlarca yol, bağlantı yolu, otoyol ve bölünmüş duble yol inşa edilmesine rağmen, bugün aracı ile trafiğe çıkanların da yakından gördüğü üzere her yerde yoğun bir trafik yaşanmakta.
Bu yollardan birisi de yine Marmara bölgesinin göbeğinde yer alan, Bursa ile Kocaeli, Adapazarı, Bilecik gibi kentleri birbirine bağlayan Orhangazi-İznik Kuzey yolu.
Orhangazi’den İznik’e kadar uzanan yaklaşık 45 kilometrelik gidiş ve geliş olarak yıllar önce inşa edilen İznik Gölü Kuzey yolu her geçen gün artan araç yoğunluğu ile biliniyor.
Hatırlanacağı gibi, Adapazarı’ndan, Mekece üzerinden İznik ve bağlantı yolu ile de Bilecik’e bağlanan yol daha önce duble yol olarak planlanmış ve bu yol hizmete girmişti.
İznik ile Bilecik arasında bazı bölgelerde bölünmüş yol çalışmaları devam etse de, bu bölge büyük oranda rahatlamış durumda.
Özellikle Bursa’dan Orhangazi, oradan da İznik’ten Adapazarı istikametine giden ticari araçlar, kamyon ve TIR’lar Adapazarı İznik arasındaki yolun bölünmüş yola dönüşmesinden sonra daha fazla kullanılır olmuştu.