Hande Fırat

Bu yöntem ve üslup ‘had’ sorunudur

29 Ekim 2021
Osman Kavala’nın serbest bırakılması için ortak bildiri yayınlayan 10 büyükelçi krizi, işletilen diplomasi ve ara formülle şimdilik çözüldü. İlişkilerde mutlaka tortusu kalacaktır. Kavala krizi ise sadece ertelendi.

Gözler bu kriz için artık 30 Kasım’daki Avrupa Konseyi Toplantısı’nda olacak. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın 30 Kasım’a kadar serbest bırakılmaması halinde konsey üyesi Türkiye hakkında taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatacağını duyurdu. Bir aylık bir süreç var. Türkiye, Konsey ve ülkeler nezdinde yapacağı görüşmelerle kendi görüşlerini, yargı sürecini gerekçeleriyle anlatacaktır. “Geciken adalet, adalet değildir” sözünü hatırlatarak, Kavala ya da başka davalarda yargılama süreçlerinin hızlandırılmasının ne kadar önemli olduğunun bir kere daha altını çizmek gerek. Bu konuda adım atılması hem Türkiye’de yaşayan herkes için, hem de Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda karşılaştığı eleştirilerin önlenmesi açısından önemlidir. Ancak;

Büyükelçiler hangi ülkelerde bu yöntem ve üslupla böyle bir açıklama yapmıştır ya da yapabilmiştir? Üslup ve yöntem bana göre tam anlamıyla hadsizliktir. Yanlış anlaşılmasın, ülkeler başka ülkeler hakkında endişelerini ya da eleştirilerini dile getirebilir. Bunun diplomatik bir üslubu ve yöntemi vardır. Kavala ile ilgili açıklamalarını ilk gördüğümde, “Sanırım aralarında Kavala başlıklı whatsapp grubu kurdular, oradan yazıştılar, ‘açıklamayı koyuyorum haydi siz de rt yapın’ diye konuştular” yorumunu yaptım.

Türkiye’nin başta Fetullah Gülen olmak üzere terörle mücadele konularında bazı ülkelerden talepleri var. Kanıtlara, yaşananlara, şehitlere, stratejik ortak söylemine rağmen bu taleplerin hiçbirine olumlu yanıt verilmedi. Ne garip ki ikili görüşmelerde bu ülkelerden bazılarının devlet başkanlarının gündemi hep Osman Kavala oldu. Yanlış okumadınız, bazı devlet başkanları ikili görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne Kavala’nın durumunu koydular. Ankara, devlet başkanları düzeyinde sorgulanmasını hep şüpheyle karşıladı.

Bazı ülkelerin Erdoğan ve politikalarına karşı duyduğu antipati sır değil. Üstelik 20 yıldır dünya da kendisini tanıyor, olası tepkilerini hesap edebiliyor. Demem o ki, bu hadsiz üslubu Cumhurbaşkanı’nın kabul etmeyeceğini ve tepki göstereceğini herkes bilir, hesap eder. Büyükelçiler ve ülkeleri bu hesapla hareket edip, “Nasılsa Erdoğan sert tepki gösterecektir, kriz çıkacaktır” demiş olabilirler. Türkiye’nin diplomasisi ve ara formülü bu kötü niyeti de önlenmiş oldu.

Dünyadaki ekonomik gidişat, Türkiye’deki ekonomik sorunlar, ikili ilişkilerin iyileştirilmesini ve profesyonelleştirilmesini gerektiriyor. Bu çerçevede Dünya İklim Zirvesi’nin toplanacağı Glasgow’da yapılması beklenen Biden-Erdoğan görüşmesinde iki ülke ilişkilerinin hiç değilse türbülanstan çıkartılması gerekiyor. ABD, Türkiye’nin stratejik bir bölgede bulunan uzun süreli bir NATO müttefiki olduğunu ve Washington’ın bölgesel çıkarlarının çoğunda yanında yer aldığını, NATO’nun Türkiye’ye Türkiye’nin de NATO’ya ihtiyacı olduğunu unutmamalı.

TEŞEKKÜR
Hayat anlık bir bitişmiş gerçekten... TIR’dan kopan bir lastiğin bize çarpması sonucu ölümden döndük. Tam bir hafta sonra ise biricik kızımın babası, arkadaşım, çok kıymetli Metin Devrimci’yi kaybettik. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Prof. Dr. Erol Göka olmak üzere arayan, soran, mesaj atan herkese çok teşekkür ederiz.

 

Yazının Devamını Oku

Reform yerine misyon

19 Ekim 2021
Yıllardır eğitim sorunlarımızı konuşuruz ama bir türlü o sorunlar çözülemez. Yıllardır her gelen bakan iddiasını “Eğitimde Reform” duyurusuyla kamuoyuyla paylaşır.

Tartışma başlar, ya dağ fare doğurur ya da reformun sonu bir türlü gelmez. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile bir grup gazeteci sabah kahvaltısında bir araya geldik. Bu kez “Reform” kelimesini duymadık. Reform yerine “Misyon” dedi Mahmut Özer. Misyonunu ise dezavantajlı bölgelerin fırsatını artırmak ve fırsat eşitliği olarak tanımladı.

HEDEFLER

Ana sorun fırsat eşitliği. Ana hedef ise tüm Türkiye genelinde nitelikli eğitime ulaşabilmek. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in anlatımlarından yola çıkarak atılacak adımları maddeler halinde sizlerle paylaşayım:

OKUL ÖNCESİ EĞİTİME ÖNCELİK VERİLECEK: Akademik başarı sosyal, ekonomik, ailenin eğitim seviyesiyle yakından ilişkili. Şartlar ve seviyeler arasındaki farkı minimize etmek için okul öncesi eğitime ağırlık vermek gerekiyor. Okul öncesi eğitim kurumları tüm Türkiye genelinde artırılacak. Türkiye genelinde Milli Eğitim Bakanlığı’na ait 2 bin 784 anaokulu var. Hedef bir yılda 3 bin anaokulu daha yapmak. Öncelik dezavantajlı bölgelerde olacak.

TEMEL EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ: Tüm Türkiye’de ilkokulların altyapıları güçlendirilecek ve aynı fiziksel imkânlara kavuşturulacak. Yani Rize’deki ilkokul ile İstanbul Etiler’deki ilkokulun donanımı aynı olacak.

MESLEKİ EĞİTİM GÜÇLENDİRİLECEK: Türkiye katsayı uygulaması travmasını artık geride bıraktı. Mesleki eğitimi artık başarılı öğrenciler tercih ediyor. Mesleki eğitimin tercihinde istihdam öncelik taşıyor. Bakanlık istihdama uygun düzenlemeye öncelik verecek. Mesleki Eğitim Merkezleri’nin öğrenci sayısı istihdama uygun artırılacak.

ÖĞRETMENLERE EĞİTİM:

Yazının Devamını Oku

Dikkat dikkat! Dünya sizin için hâlâ güvensiz bir yer!

12 Ekim 2021
“Erkek çocuklarının eğitime erişimi yeterli değil.

Toplumun erkek çocuklarına yönelik tutum ve davranışlarını mutlaka değiştirmemiz gerekir.

Erkeklerimizin ve erkek çocuklarımızın cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldıkları eşitsizlik konusunda farkındalığı artırmak gerekiyor.

Erkek çocuklarımızın çocuk yaşta evlendirilmeleri kabul edilemez.

Hedef erkekler ve erkek çocuklarını güçlendirerek, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmek, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak için çalışmalar yapmaktır.

Gerçek eşitlik, tüm erkek çocuklarının şiddete karşı güvende oldukları, haklarını serbestçe kullandıkları ve yaşamda eşit fırsatlardan yararlandıkları gelecektir.

Söz konusu satırlar hemen hemen tüm ülkeler için geçerlidir. Bazı ülkelerde ise durum daha da vahimdir.”

Sevgili okurlarım lütfen dönün, yukarıdaki cümleleri bir kere daha okuyun. Özellikle erkek okurlarım, acaba bu satırlar sizi rahatsız etti mi? Sizler için bir de “Erkekler Günü” ya da “Dünya Erkek Çocukları Günü” olduğunu düşünün. Kadınların ve kız çocuklarının tüm coğrafyalarda yaşadıklarını sizlerin yaşadığını hayal edin. Örneğin, Türkiye’de sadece bu eylül ayında kadınlar tarafından 37 erkeğin öldürüldüğünü düşünün... Acı değil mi? Kabul edilemez değil mi? Nereden çıktı bu saçma sapan satırlar

Yazının Devamını Oku

‘AK Parti’yle anayasa için masaya oturmayacağız’

8 Ekim 2021
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir süredir il il Türkiye’yi dolaşıyor, sorunları dinliyor. Mersin’de nakliyecilerle buluşmasına bazı gazeteciler de davetliydi. Bölge büyükşehir belediye başkanlarının ve bazı milletvekillerinin de katıldığı o buluşma öncesinde ise gazetecilerle yemekli akşam sohbetinde bir araya geldi. Aklındaki cumhurbaşkanı adayının bir anlamda robot resmini çizdi. Millet İttifakı’nın seçimi kazanması durumunda sistem değişimine kadar nasıl çalışması gerektiğini anlattı. İki dikkat çeken açıklama yaptı. AK Parti ile anayasa masasına oturmayacaklarını söyledi. 2023 seçimlerine giderken iktidar partisi tarafından gerilimin tırmandırılma olasılığından ve “siyasi cinayetlerden” de endişesi olduğunu açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

AMAÇ GÜNDEM DEĞİŞTİRMEK

(Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden asla dönüş yok açıklaması)

“2017’den bu yana yaşamımızın her alanında geriye gittiğimizi görüyoruz. Sürekli geriye giden ve ülkeyi bir kişinin iki dudağına teslim eden bir yapıyla karşı karşıyayız. Erdoğan sistemden memnun. Erdoğan gerçeklerden koptu, gerçeklerin dışında.

(AK Parti’nin Başkanlık Sistemi’ne ilişkin yeni anayasa çalışması)

Zaten var olan anayasa askıda, hukuk sistemi askıda. Amaçları gündemi değiştirmek. Ekonomiyi, işsizliği gündemden çıkartalım, gereksiz, lüzumsuz anayasa tartışması yapalım istiyorlar. Erdoğan’ın bir Anayasa değişikliğine ihtiyacı yok. Zaten her söylediği yasa hükmünde.

(Erdoğan’ın siyasi partilere yaptığı yeni anayasa çağrısı)

Biz hiçbir zaman AK Parti’yle bir anayasa değişikliği için masaya oturmayacağız. Oturduğunuz andan itibaren otoriter yönetime meşruiyet kazandırmış oluyorsunuz. Onların bizimle oturup anayasa değişikliğini görüşebilmeleri için önce iradelerini kamuoyuna deklare etmeleri lazım. “Biz bu sistemden rahatsızız. Bu sistem, Türkiye’ye büyük zararlar verdi, biz bunu bitirmek istiyoruz” demeleri lazım.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin ABD’den beklentisi

5 Ekim 2021
“İKİ NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Benim Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri çok tartışıldı. Acaba Türk-Amerikan ilişkilerinde açıklanmayan yeni bir olumsuzluk mu yaşandı, yoksa BM Zirvesi sırasında Erdoğan-Biden görüşmesi olmadığı için mi bu sözler söylendi sorularına yanıt arandı. Hayır, ikisi de değil. Aslında Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin nedeni birikim ve ABD yönetiminin Türkiye’nin talepleri karşısında hiçbir adım atmaması. Maddeler halinde sıralayacak olursak:

PYD/YPG ve FETÖ konusunda hiçbir adım atmıyorlar.

Aksine PYD/YPG’ye silah yardımına devam ediyorlar. Üstelik “DEAŞ’a karşı mücadeleyi yürüttüler. Onları yüzüstü bırakamayız. Şimdi de İran ve Rusya’ya karşı politikalarımızda önemliler” mesajı veriyorlar.

CAATSA yaptırımları ve F-35 konularında da ilerleme yok.

Oysa Türkiye haklılığı anlatmaya devam ediyor, ancak bir başkandan diğerine politikaları değişmiyor.

Türkiye üç başlığı ulusal güvenlik meselesi olarak görüyor.

Ankara Washington’a “Siz bizden bir şey talep ettiğinizde makul ölçüler içinde gerçekleştiriyoruz, ancak siz adım atmıyorsunuz” sitemini iletti.

Yeni bir S-400 alımı gündemde yok. Ankara şartlarda anlaşılırsa Patriot alımını konuşmaya da hazır.

Yazının Devamını Oku

Geciken adalet sorunu ve çözümü

28 Eylül 2021
Tarafsız ve bağımsız yargı... Son yıllarda Türkiye’de hukuk ve adaletle ilgili tüm kesimlerce dile getirilen temel istek. Sistemde bir sorun olduğu iktidar tarafından da görülüyor ki hem “tarafsız ve bağımsız yargı” temel talebi dile getiriliyor, hem de sorunları aşmak için yargı reformu strateji belgesi hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Haklı olarak özellikle muhalefet “yirmi yıllık iktidarda neden bu eksiklikler giderilmedi?” sorusunu gündeme getirebilir. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 24. Dönem Adli Yargı Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Kura Töreni’nde yaptığı konuşmadaki şu cümlelere sanırım kimsenin itirazı olmayacaktır. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında geçen şu cümleler aynı zamanda eksiklikleri ve sorunları da ortaya koyuyor:

“Temel hak ve özgürlerin teminat altına alınmadığı, adaletin sağlanmadığı, adalete güvenin zedelendiği bir toplumda siyasi iradenin ekonomik  kalkınma ve ilerleme yönünde yapacağı hamlelerde eksik kalmaya mahkûmdur.”

“Sadece modern ve ihtişamlı binalar yapmakla adaletin tesis edilmeyeceği de bir gerçektir.”

“Temel şart, güçlü tarafsız ve bağımsız ve uluslararası normları özümsemiş bir hukuk sisteminin varlığıdır.”

“Vicdanınızla kararlarınız arasına hiç kimsenin, hiçbir gücün ,hiçbir maddi değerin girmesine müsaade etmeyin.”

“Geciken adalet adalet değildir.”

YARGI TEŞKİLATININ İNSAN KAYNAĞI

Tarafsız ve bağımsız yargı kadar, adaletin gecikmemesi de temel beklenti. Bunun için de hâkim, savcı ve diğer personel sayısının iş yüküyle orantılı bir seviyeye getirilmesi, davaların makul sürede tamamlanması için olmazsa olmaz. Yani insan kaynağındaki açık mutlaka giderilmeli. Üstelik FETÖ operasyonları ve mücadele kapsamında 3 bin 968 hâkim ve savcı görevden alınmıştı. Peki gelinen noktada Türkiye’de durum ne?

Yazının Devamını Oku

Kürt meselesi ve çözüm yeri tartışması

24 Eylül 2021
“CHP, ülkemizin coğrafi ve ulusal bütünlüğü ile güvenliğini koruyarak demokratik, sosyal, sürdürülebilir bir çözüm arayışı içindedir. CHP, Kürt meselesinin kalıcı çözümü için atılacak samimi ve sağlıklı sonuçlar verecek bütün adımların destekçisidir. CHP’ye göre çözümün adresi TBMM’dir.”

Bu sözler bugüne ait değil... Mayıs 2013 tarihinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından, gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıda söylendi. 2009-2015 yıllarını kapsayan çözüm sürecinde hemen her ortamda bu sözleri dile getirdi. O yüzden gazeteciler Kılıçdaroğlu’nun bugün tartışmalara neden olan yeni ama gerçekte eski açıklamalarını çok iyi hatırlar. Bugün açıklamaların tartışılmasının temel sebeplerine gelince:

Cumhur İttifakı’na göre Kürt sorununun olmaması ya da bitmesi.

2023 seçimlerine giderken ittifakların nasıl şekilleneceği, HDP oylarının önemi ve Kürt seçmenin oyları.

AK Parti’nin iktidara geldiği günden beri sorunun çözümünde attığı ve hayata geçirdiği önemli adımları kimse reddedemez. Gelinen noktada ve çözüm süreci, hendek savaşları gibi yaşananların ardından iktidar terörle mücadeleye kararlılıkla devam ediyor.

CHP’YE GÖRE KÜRT SORUNU NEDİR?

Peki, Kürt sorunu bitti mi? Bittiyse CHP bunu neden gündeme getiriyor? Partinin bu konudaki en yetkili isimlerinden CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ile konuştum. Açık açık sordum: “AK Parti iktidarında bir dizi adımlar atılmışken, hâlâ Kürt sorunu var mı? Var ise bu sorunlar nedir?”

Salıcı’nın açıklamalarını madde madde sizlerle paylaşıyorum:

“Kürt sorunu var. Ortada bir gerçeklik var. Bu görmezden gelinerek siyaset yürütülemez.

Yazının Devamını Oku

Siyasi manevralar

21 Eylül 2021
Bir yanda muhalefet partilerinin 2022 sonbaharı için erken seçim beklentisi, diğer yanda Cumhur İttifakı’nın “Seçimler zamanında, 2023 yılında yapılacak” açıklamaları...

Zamanında da yapılsa, erkene de alınsa, seçim tarihi az biraz öne de çekilse siyaset sahnesi şimdiden hareketli. Bu hareketin temel nedenlerinden birini AK Parti ile MHP’nin birlikte çalıştıkları seçim ve siyasi partiler yasası oluşturuyor.

KAPSAMLI BİR ÇALIŞMA OLUR MU?

Seçim barajının yüzde 7 olarak telaffuz edildiği düzenlemelerin diğer ayrıntıları henüz belli değil. Hatta kapsamlı bir çalışma olup olmayacağı da şu an için belirsizliğini koruyor. Bu durumun nedeni AK Parti kulislerinde, “Üzerinde çalışmalar sürüyor. Ancak henüz çok sayıda madde üzerinde anlaşmış değiliz. Şu haliyle ufak bir revizyon şeklinde” sözleriyle anlatılıyor. Çalışmanın son şekli için de kapsamlı bir hale gelip gelmeyeceği kararı için de gözler iki liderin yani Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin görüşmesine ve üzerinde uzlaşacakları başlıklara çevrilecek. Yine de düzenlemenin ayrıntıları, düzenlemenin yasalaşacağı tarih bile siyaset sahnesinin daha da hareketlenmesine hatta kimileri için kartların yeniden dağıtılmasına yol açabilir.

KİM KAZANÇLI ÇIKAR?

Düzenlemenin sadece yüzde 7 seçim barajı ayrıntısı belli olduğundan, bu durumdan kim kazançlı çıkar, kim kaybeder sorusunun yanıtı da önem taşıyor. Yüzde 10 barajından korkan ve ‘oyum boşuna gitmesin’ diyen seçmenler kendi partilerine geri dönebilir. Bu durum küçük partilerin de yüzde 10 baraj sınırında dolaşan partilerin de oy oranlarını yükseltebilir. Bu durumda küçükler ve yüzde 10 civarında dolaşan partilerin oyları artarken, büyük partilerinki azalabilir. Bu tabloda ittifaklar açısından küçük partileri yanına çekmek de yine önemli olacaktır.

CUMHUR İTTİFAKI GENİŞLER Mİ?

Siyasetteki hareketliliğin bir başka nedeni ise Cumhur İttifakı’nın adayı belli iken, Millet İttifakı’nın çerçevesi ve adayının henüz belli olmaması. Üstelik belki sahnede “üçüncü yol ya da üçüncü bir ittifak” daha boy gösterecek. Üstelik Cumhur İttifakı’nın da genişlemesi bir başka olasılık. Bunu liderlerin manevraları da, açıklamaları da destekliyor. Bu hareketliliğin önümüzdeki bir yıl içinde daha da artacağını da unutmayalım. Hem AK Parti hem de MHP “Cumhur İttifakı’nın bozulabileceği” iddialarına kesin bir dille karşı çıkıyorlar. Erdoğan ve Bahçeli arasındaki kararlılık ve ilişkiye dikkat çeken kurmaylar “Siyasette deprem etkisi yaratacak bir gelişme yaşanmadıkça Cumhur İttifakı’nın yola devam edeceğini” belirtiyorlar. Ancak ittifakın genişlemesi iki parti açısından da bir hedef.

SAADET PARTİSİ’NİN MANEVRALARI

Yazının Devamını Oku