Bir anlamda taraflar ikna edildi, orta yolda buluşturuldu. Taraflar kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres başkanlığında 22 Temmuz’da imzalanan Karadeniz Tahıl Girişimi belgesinin içeriğinin, bu içeriğin hayata geçirilmesinin önemli olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Belge sadece Ukrayna’nın değil, Rusya’nın da tahılını satabilmesini öngörüyor.
TÜRKİYE, GAZ MERKEZİ GİBİ TAHIL MERKEZİ OLUR MU
Rakamsal gerçekler dünyanın ama özellikle de Afrika kıtasının tahıl koridoruna ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor. Diğer yandan tüm bu ihtiyaca rağmen olası bir aksilik ya da Rusya ambargosunun sürmesi, yeni bir formülü gündeme getirebilir: Tıpkı gaz meselesinde olduğu gibi Türkiye’nin tahılda da dağıtıcı merkez olması. Şimdi rakamlarla son duruma bakalım:
- Ukrayna’nın yaklaşık 10 milyon tona yakın tahılı 426 gemiyle yerlerine ulaştı.
- Savaş, tahıl üretiminde Rusya’yı hiç etkilemedi. Rusya’nın elinde yaklaşık 100 milyon ton tahıl bulunuyor. Bunun en az yüzde 40’ını satmak istiyor.
- Savaş, Ukrayna’nın üretiminde ise yaklaşık yüzde 40 oranında bir azalmaya neden oldu.
- Koridordan şu ana kadar geçen ürünün yüzde 40’ını Ukrayna’nın mısırı oluşturdu. Mısır aynı zamanda dünya açısından tavuk, süt, et demek. Çünkü tavuk yeminin yüzde 60’ını mısır oluşturuyor.
‘TÜRKİYE YÜZYILI CHP’DEN KOPYA VE İNANDIRICI DEĞİL’
“Hepimiz aynı gemideyiz diyorlar ama düne kadar düşman hukuk uyguluyorlardı.
Seçimlere 7 ay kala 20 yıldır yaptıklarını, özellikle de son 7 yıldır yaptıklarını bir söylemle değiştirdiklerine inandırmaları o kadar kolay değil.
Siyasette büyük barış olabilir ama gelinen noktada kutuplaştırmayı aşacak olan sandıktaki seçmen iradesidir.
Bir sonraki iktidarın bugünkü gibi davranmaması iklimi değiştirecek.
Tanıdığım iktidar; ‘Türkiye’nin Yüzyılı’ söylemini ölçme değerlendirmeye tabi tutacaktır; oyları artıyorsa yumuşamaya devam ederler, düşüyorsa sertleşmeye geri dönerler.”
‘BİZ İNTİKAM ALMAYACAĞIZ’
Kimine göre nereden çıktı bu “Türkiye Yüzyılı” toplantısı? Kimine göre ise iktidarın ihtiyaç duyduğu yeni hikâyesi. Kimine göre “Yeni Anayasa söylemi zaten yeni değil”, kimine göre “yeni bir anlaşma...” Peki nereden çıktı Türkiye Yüzyılı? AK Parti’nin açıkladığı hedeflerle; “barışın, bilimin, dijitalin, başarının, değerlerin, gücün, haklının, iletişimin, istikbalin, huzurun, istikrarın, kalkınmanın, sürdürebilirliğin, şefkatin, üretimin, verimliliğin yüzyılı” ne demek?
AK PARTİ’NİN EN AZ GÖRÜNÜR OLDUĞU TOPLANTI
AK Parti’nin en az görünür olduğu toplantısıydı aslında. Kafanızı nereye çevirseniz AK Parti bayrağı, Erdoğan resmi görmediğiniz bir salon. Gençlik kollarının sloganlarını duymazsak salonda her şey normalde olanın tersine dönmüş gibiydi. Onlarca korumalı bakanlar, milletvekilleri biraz sıkışık bir biçimde, hiçbir ayrım gözetilmeksizin tribünlerde yan yana oturuyorlardı. Ortada bakanlara kimseyi yaklaştırmayan korumalar yoktu. Bakanlar yan yana bizden biri gibi dizilmişlerdi tribünlere... 20 yılın iktidarı, çoğu kez eleştirilen cafcaflı görüntüsü ile adeta tribünlere çekilmiş, büyük alan “misafirlere” bırakılmıştı.
DOĞRU OLANLARIN HİKÂYESİ
Salon, sadece orta alanda oturanlara değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni bugünlere getiren, 99 yılın ardındaki herkese bırakılmaya çalışılmıştı. Organizasyonun arkasındaki isim Pollmark’ın sahibi Ertan Aydın ayaküstü sohbetimizde bunu “Türkiye Cumhuriyeti’ni bugünlere doğru insanlar doğru dokunuşlarla getirdi” sözüyle özetledi. Cumhuriyet’in ilk yüzyılında emeği olanlara salonda da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında da güçlü bir sahip çıkış vardı. Cumhuriyet vurgusu, Atatürk’ün dev görüntüsü sanki AK Parti’nin dönem dönem eleştirilmesine neden olan açıklama ve eylemlere nokta koymayı amaçlıyordu.
Her siyasi parti, her iktidar “yeni bir hikâyeye” ihtiyaç duyar. O hikâye güçlü temeller üzerine kurulursa tutar ancak seçmen mutlaka hikâyenin sonunu kendisine vaat edildiği gibi yaşamak ister. Soru tam da bu... Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dediği günden tam 99 yıl sonra, 20 yıldır iktidarda olan AK Parti neyi amaçlıyor?
ERTAN AYDIN: SİYASET EKSENİ KAOSTAN, HİZİPTEN ÇIKARILSIN
Merakla Ankara Arena’ya doğru yola koyuldum; ilk andan itibaren gördüklerimle başlayayım:
- Medya yöneticileri, köşe yazarları, işinsanları, gaziler, engelli sporcular, sendika temsilcileri, azınlık temsilcileri, Alevi dedeleri, sivil toplum örgütleri farklı bir kapıdan “Misafir” kartlarıyla alındı.
- İçeriye kadar da herkese partinin gençlik kollarından görevliler eşlik etti.
- Bakanların, milletvekillerinin oturduğu o rahat orta alan “misafir” kartlı davetlilere ayrılmıştı.
PARTİ BAYRAĞI YOK
- Salon Türk bayraklarıyla donatılmıştı, duvarlara parti bayrağı asılmamıştı.
- Sadece iki poster vardı. Biri Atatürk’ün diğeri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın.
Tam 24 ilden 36 kadın sadece eylül ayı içinde katledildi. Durumun vahametini ortaya koymak için de grafikler hazırladı.
Kısaca özetleyecek olursak:
- Bir ayda 24 ilde 36 kadın öldürüldü.
- Kadınları öldürenlerin yüzde 10’u evli oldukları erkekler.
- 4’ü boşanmak istedikleri erkekler.
- 3’ü birlikte yaşadıkları erkekler.
Her ikisinin yeniden yargılanmasında Cumhuriyet savcılarının mütalaaları, birinde ise Aile Bakanlığı’nın temyiz başvurusunda bulunurken kullandığı ifadeler dikkati çekti. Konu çocuk ve kadın olunca bakış açımı bu köşeyi takip edenler bilir. Bu yüzden Yargıtay’ın yeni bir yaklaşım benimseyip benimsemediğini ve sorunları incelemeye çalışacağım. Konuyu madde madde anlatacağım:
SOMUT DELİL TALEBİ
- Çocuğa yönelik istismar davaları daha önce Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından karara bağlanıyordu.
- Özellikle mağdur çocuklara karşı işlenen suçlarda mağdur çocuğun anlatımının maddi delillerle desteklenmesi halinde hayatın olağan akışına uygun ve aralarında ihtilaf bulunmayan faillere ilişkin anlatımlarda çocuğun beyanı esas alınıyordu. (İhtilaftan kasıt, boşanma arifesindeki çiftlerin çocuğu kullanma olasılığı.) Her dosyanın kendisine göre özellikleri olsa da genel kabul çocuğun beyanı üzerineydi.
- Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2021 tarihinde kapatılınca, çocuklara yönelik istismar davaları Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce incelenmeye başlandı.
- Bu dairenin son dönemdeki kararlarında, çocuklara yönelik istismar davalarında “somut deliller olması” gereğine vurgusu dikkat çekti.
- Bu kriter nedeniyle bazı çocuk istismarı davalarından beraat kararları çıkmaya başladı.
İKİ MÜTALAA VE BAKANLIĞIN UYARISI
'Beyin ameliyatlarında hep yurtdışından gelen ürünleri kullanıyorduk. Bir gün ‘Bunu ben üretmeliyim’ dedim. Ekip kurup çalışmaya başladım. Altı yıl sürdü. Sonuç inanılmaz. Beyinde biriken suyu alan sistemleri ve beyin zarını üretiyoruz. Üstelik dünyaya satıyoruz.'
İnanılmaz değil mi?
Bu sözler birazdan anlatacağım iki önemli ürünü Türkiye’de, Ankara’da üreten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Sorar’a ait.
Dr.
Ancak; öncelik Türkiye açısından hem ilişkilerin pozitif bir gündeme evrilmesine hem de F-16’larla ilgili karar sürecinin tamamlanmasına verilmiş durumda. Bu nedenle de iktidar, ABD’de kasımda yapılacak ara seçimlerden hemen sonra AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Efkan Âlâ başkanlığındaki heyetin üçüncü kez ABD’ye gitmesine karar verdi. Ayrıntılara geçmeden süreci hatırlayalım:
F-16’LARLA İLGİLİ SÜREÇTEKİ SON DURUM
* Türkiye 2019’da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini aldı.
* ABD Türkiye’yi F-35 ortak üretim programından çıkarttı.
* Türkiye 2021’de ABD’den 4.5’inci nesil yeni 40 adet F-16 VIPER satın almak ve halen TSK envanterinde bulunan 79 F-16’yı da modernize etmek için başvuruda bulundu.
* Teknik müzakereler iki ülke savunma bakanlıkları arasında sürüyor. Aslında Pentagon kendileri açısından sorun olmadığı, ancak kongrenin ikna edilmesi gerektiği mesajını iletti.
* Tam da bu sırada 2023 mali yılı Ulusal Savunma Bütçe Yasa Tasarısı’na Türkiye’nin F-16 talebinin karşılanmasını Yunanistan’la ilgili bir dizi koşula bağlayan hükümler eklendi.