Paylaş
ÖZELLİKLE siyasetçiler ve kritik konumdaki kamu görevlileri için kameralar her zaman tehlikelidir.
Bazı insanlar kameraların karşısında çözülür ve soğukkanlılığını yitirerek söylememesi gerekenleri ağızlarından kaçırır.
Sonuçta ya başları ciddi şekilde belaya girer, ya da tamir edemeyecekleri gaflarla yıpranırlar.
Hatta bazılarının geleceği bile olumsuz etkilenir.
Son örnek DGM Savcısı Talat Şalk.
Sayın Savcı, Türkiye'yi çok derin bir şekilde etkileyecek olan bir yolsuzluk iddiasını soruşturup dava aşamasına getirdi.
Toplumun çok duyarlı olduğu, siyasi yaşamımızı altüst edebilecek bir soruşturmaydı bu...
Bu nedenle çok dikkatle götürülmeliydi.
Ancak nedense çok deneyimli bir savcı olan Şalk, bu konuda beklenmedik yanlışlar yaptı.
Öncelikle kameralar karşısında konuşma tutkusunu bir türlü frenleyemedi.
Yargı sistemimizin geleneklerine aykırı bir şekilde bu konuda durmadan açıklamalar yaptı.
Bu yüzden de hem kendisi, hem de yürüttüğü soruşturma toplumun çeşitli kesimlerinde tartışma konusu oldu.
* * *
Oysa özellikle soruşturma aşamasında Savcı Şalk'ın kendisini şov meraklısı bir kişi durumuna düşüren polemiklerden özenle kaçınması gerekirdi.
Bulunduğu görevin konuşmamak gibi değişmez kuralları vardı.
Ama Şalk nedense kameraların tuzağına düşmekten kendini kurtaramadı.
Önce hazırlayacağı iddianame konusunda medyaya sürekli tüyo verdi, bazı ifadelerin içeriğini gazetecilere aktardı.
Bu açıklamalar çeşitli spekülasyonlara neden oldu.
Bu Şalk'ın birinci yanlışıydı.
Sonra yargı sistemimizin geleneklerine aykırı olarak iddianamesini tamamlayıp mahkemeye sunmadan basın toplantısıyla medyaya tanıttı.
Bu da ikinci yanlışıydı.
Sayın Savcı'nın üçüncü yanlışı ise iddianame yazımında yeteri kadar titiz davranmamasıydı.
Bazı teknik hataların yanında somut delile dayanmayan, bu nedenle de iddianameye girmemesi gereken suçlayıcı ifadelere metinde yer verdi.
* * *
Bunun en vahimi de bir sanığın ANAP'a 50 milyon dolar rüşvet verildiği yolundaki duyuma dayalı ifadesinin doğrulanmamasına rağmen iddianameye sokulmasıydı.
Şalk ANAP Genel Başkanı Yılmaz tarafından bu noktanın açıklanması üzerine söz konusu ifadenin dalgınlıkla iddianameye girdiğini itiraf etti.
Tartışma büyüyünce de öfkesine kapılıp ‘‘Hayır ben o ifadeyi bilerek soktum’’ dedi.
Tek başına bu çelişki bile Şalk'ın siyasi davrandığı kuşkusunun doğmasına neden oldu.
Sayın Savcı'nın daha birçok çelişkileri var.
Bunları burada tek tek sıralamaya gerek yok, günlerden beri yazılıp çiziliyor.
Bütün bu çelişkiler Yılmaz'ın eleştirilerini haklı hale getirmiştir.
Temiz ve dürüst bir meslek geçmişi olduğundan kimsenin kuşku duymadığı deneyimli bir savcı böyle tartışmaların içine hiç girmemeliydi.
Bazı hukukçulara göre ne yazık ki büyük emekler verilerek soruşturması tamamlanan ve yargıya sunulan dava başlamadan bitti.
Ve savcı Şalk parlak bir finali düşlerken meslek yaşamını bir hukuk fiyaskosuyla noktalamak tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Paylaş