Paylaş
Rusya karşısında oynayan takımımıza bakınca sanki oyuncuların formaya ihtiyacı yokta forma oyunculara yalvarır gibi halleri vardı. Hata yapılır, kötü oynanır, gol kaçırılır ama umursamaz bir tavırla oynamak hiçbir oyuncuya yakışmaz.
Kaldı ki, daha o formayı yeni yeni giymeye başlayan oyuncuların sıradan oynamaya hiç hakkı yok. Bizim sıkıntımız, herkesin birbirine uyarak düşük tempoda, yavaş ve hataya açık bir oyun oynamamız. En çok ihtiyacımız olan, genç oyuncuların enerjisi ve hırsı iken onların düşük temposu herşeyi bitiren etken oluyor. Genç oyuncular oyun hızını belirlemeli ve takımı yukarı çekmeliler.
YENETEKLİ KOŞMALI DA
Yusuf Yazıcı, Cengiz Ünder, İrfan Can Kahveci gibi kaliteli oyuncular şunu bilmeli ki, var olan yeteneklerini daha iyi göstermek için çok daha fazla koşmalılar. Fiziki olarak üst seviyede olmadıkları sürece sıradanlaşırlar. Çağlar kuvvetli ve istekli bir youncu ama hataya fazlasıyla açık. Okay potansiyelinin altında kalıyor ama yine dün sahanın iyilerindendi. Kenarlardan fayda göremiyoruz ve herşey bireyselliğe dönüyor. O da bizi bozan en ciddi düşman oluyor.
İlk yarıdaki zevksiz, yavan, yavaş, idman temposunda bile olmayan oyundan sonra, Lucescu doğal olarak ikinci yarıya değişiklikler ile başladı. İşin içine tecrübeyi ve aklı da katarak başlama düşüncesi sonucunu verdi. Maç aslında dışarıdan bakan biri için Dünya Kupası ile alakası olmayan iki takımın karşılaşması gibiydi.
Oynanan maçlarda hep birşeyler kazanılır. Ama ben bu maçta biz ne kazandık, ne fayda gördük bilmiyorum. Teknik ekipteki yenilenme ve değişim isteği maalesef oyuncularda yok. Değişim her ne kadar oyuncu isimleri üzerinden yürüse de asıl değişmesi gereken kafaların olduğu bu maçın ana temasıdır.
Paylaş