Fakat, Galatasaray için bu durum istisna. Çünkü Hamza Hoca, Ziraat Türkiye Kupası’nı iyi kullandı ve hem oyuncu kazandı hem de oyununu oturttu.
Ki bu maçlarda denediği ve değiştirdiği oyun tarzı, Galatasaray’ı da değiştirdi ve zirveye taşıdı.
Yasin’in, Ziraat Türkiye Kupası eseri olduğunu söylemek abartı olmaz. Üst turlara çıkarak ve fazla maç oynayarak, şans bulamayan oyuncularına form ve forma imkanı sundu.
Manisa maçı da bu anlamda iyi bir fırsat oldu. Melo’nun, erken dönüşünün test maçı olması, Semih’in maç eksiğini ve aradaki farkı kapatma fırsatı yakalaması, Sinan’ın kendini hatırlatması maçta öne çıkan durumlardı.
KONTROLSÜZ GÜÇ...
Tur, daha ilk maçta bitmişken, maçın başlangıcında gelen gol, tempoyu ve olası heyecanı da engelledi.
İlk maç, aradaki kalite ve güç farkı sonucu Galatasaraylı oyuncular rakibini çok zorlamadı ve idare etti.
Melo, yaşadığı açlığı, çok koşarak ve mücadele ederek gidermeye çalıştı ama çok doğal olarak dengeli hale gelmesi birkaç hafta sürecek.
Oyunculara yansıttıkları şampiyonluğa olan inançtı. Açtıkları pankartlar, destekleri ve hareketli tribün ile sahaya verdikleri mesaj netti: ‘’Şampiyon olacağınıza inanıyoruz...’’
Galatasaraylı oyuncular bu desteği hissetseler de uygulamada ve sahaya yansıtmada bazı sıkıntılar oldu.
“Made in Hamza” olan son haftaların tartışmasız en iyisi Yasin, çok iyi işler yapmanın ötesinde takımını kendi bölgesinden tek başına taşıdı.
Niyetin iyi ve isteğin çok olunca, top da gelip seni buluyor ve gol oluyor.
Hamit ve Selçuk yeni sayılacak. Bir süredir oynuyorlar ama bir o kadar da eski ve uzun zamandır oynuyor hissine verecek kadar da etkililer.
Hamza Hoca’nın en çok zorlanacağı tercih Melo-Hamit arasında olacak. Ama Hamit’i görünce tercih belli bence.
ŞANS VE CEZA
MAÇIN en önemli pozisyonları ayağına gelen, üstelik özelliklerini en uygun kullanacağı anları yakalayan, sadece iki pozisyonu düzgün sonuçlandırsa yıldız olacak
Kuyt gibi, sistemin önemli bir dişlisinin olmayışının üstüne Egemen ve Diego’nun sakatlıkları ve Rizespor’un yükselen trendi ile maç Fenerbahçe adına daha sıkıntılı hale gelmişti.
Hepsinden öte asıl soru Emenike idi. Yaşanan büyük problem sonrası İsmail Hoca’nın nasıl bir tavır takınacağı, aslında olmayanlardan çok olanın üzerine çevirdi dikkatleri.
Ve İsmail Hoca, haftalar önce yapması gereken hamleyi yaparak son noktayı koydu.
YOKLUK İÇİNDE VARLIK
PEKİ takımı derinden etkileyebilecek bu kadar fazla sayıda oyuncu yokluğunda değişim nasıl yansıdı?
Ya da, Emenike’nin olmayışının yansıması nasıl oldu diyelim.
Bir kere, Fenerbahçe hücum organizasyonlarına tekrar kalite geldi.
Sow ve Webo’nun oyun bilgisi ile kalite’nin yanında akıl ve güç tekrar ortaya çıktı.
Hollanda’daki önemli Van Persie ve Robben eksikleri sonrası olayın şeklini belirleyecek isim Fatih Hoca oldu.
Tercihleri ile maça yön verecek olan Fatih Hoca, sıkı ve örülü bir defans-orta saha bloğu tercih etti.
Bu tercihin olumlu ve olumsuz yansımaları da oldu.
Kendi sahamızda bu kadar fazla oyuncu ile uzun süre kalmak elbette tehlikeli bir durumdu.
Kaldı ki maça başlamadık, seyrettik.
İlk çeyrek biterken Burak ile yakaladığımız pozisyon, adeta bir işaret fişeği gibi maçın bir anda havasını, seyrini ve dengesini değiştirdi.
Devreye girmeye başladığımız dakikalarda ortaya ilk defa çıkan Gökhan Töre ortasını bitiren Burak, sadece maçı bizim adımıza çevirmekle kalmadı, aynı zamanda yaptığımız planın işlemesini ve Hollanda’nın bütün stratejisini bozdu.
Hiddink, takımının çaresizliğini kapatmak için elindeki bütün hücum oyuncularını aldı ama ekstra iş üretecek oyuncusu Robben yoktu.
İlk yarı tempo, pozisyon, disipilinden kopuş, git-geller ve gollere sahne oldu.
Bu kadar farklı işlerin olmasının sebebi, her iki takımın defansıydı.
Ya da yapamadığı defanstı!
Paşa defansı, her uzun topta durarak ve çizgi defans yaparak büyük hatalar yaptı ama G.Saray, bu hataları çok kötü kullandı.
Galatasaray’ın eksiklerini ve dönem olarak puan kaybı stresini de bu listeye eklersek, maçın zorluğunu bir seviye daha yukarı çıkarmıştı.
Ligin en iyi saha yerleşimine ve alan paylaşımına sahip takımlarından birine karşı oynuyorsan, elindeki tercihler, hızlı oyun, duran top ve şut olarak kısıtlanıyor.
TERCİH HATASI
Cimbom’un ilk yarıda az şut atmaması ve oyunun hızını kendi istediği seviyeye çekememesi, pozisyon kısırlığının sebebiydi.
Sadece bununla kalmadı ve bir başka hamle ile Umut’u tercih etti, hücumdaki dengeler değişti. Hamza Hoca, rakibinin artılarını pasifize etmenin yanında, hücumu düşündüğünün de mesajını verdi.
Derbinin başlangıcı da, beklendiği gibi değil, Hamza Hoca’nın istediği ve planladığı gibi oldu. Galatasaray’ın ilk 20 dakikadaki, sakin, pas yapan ve dengeli hücumları, Selçuk ve Burak ile 2 net pozisyona dönüştü.
Bu bölümde en dikkat çeken durum, Selçuk ile Hamit’in, Fenerbahçe yarı alanına kadar gelip baskı yapması ve Fenerbahçe’nin oyun başlangıcını engellemesiydi. Fenerbahçe ise, bu bölümde uzun top ve uzaktan şut atmak zorunda kaldı.
‘ÜÇLÜ’ ETKiLi OLAMADI
DAHA sonra dengelenen oyun, ilk yarının sonlarına kadar Fenerbahçe’nin istediği şekle döndü.
Oynamayan oyunculara şans vermek, ama asıl önemlisi oynayan oyunculara dinlenme fırsatını kullandı Hamza Hoca.
YARIM WESLEY
İlk yarıda ve çıkana kadar Wesley Sneijder vardı. Attığı paslar ve oyun kurmadaki becerisine, artık ayakları ve kafası yavaşlamış Pandev’in uyum sağlayamaması, Galatasaray’ın ilk yarıda erken gol bulamamasının sebebiydi. Maçın, Galatasaray baskısında geçmesi normaldi ama normal olmayan, bu baskının sonuç getirecek şekle dönmemesi hatta Manisa takımına fırsat verir hale gelmesiydi. Bu durumu sonlandıran da kırmızı kart oldu.
Burada, önde Pandev kadar, arkada Emre-Yekta ikilisinin beklenen işleri ve desteği veremesinin de etkisi var. Hal böyle olunca, arada kalan Sneijder, çok daha iyi işler yapacağı maçı zorlamadan geçirdi. Kupa maçlarında doğan, lig maçlarında büyüyen Yasin yine etkili ve formanın hakkını verecek işler yaptı.
HOŞ GELDİN CEMAL
Formalı ya da formasız uzun zamandır gözükmeyen Dzemaili ise maçta kendini fark ettiren oyuncuydu. Elbette rakip zayıf ama Dzemaili’de çok görmediğimiz farklı bir istek ve gayret vardı. Sanırım, Hamza Hoca’nın, Yasin’e, Olcan’a, Telles’e, Emre’ye kazandırdıklarını, hatta Sneijder ve Melo gibi oyuncularla ilişkilerini gördü ve zamanı olduğunu anladı. Hamza Hoca geldiğinden beri, neredeyse her oynucusundan iyi performans almayı başardı. Galiba sıradaki Dzemaili.
Sarı Kırmızılı oyuncular, ilk maçta turu garantileyecek kadar gol pozisyonuna girmişken, farkı artırdı ve ikinci maçı tamamen formaliteye çevirerek yarı finale çıktı.