Hakan Ünsal

Kaderimse çekerim...

29 Ocak 2015
BU uyarılar alışkanlık olmaya başlarsa, artık kaderin olmaya başlar...

Galatasaray, konsantresi zor kupa maçlarında, Diyarbakır’dan aldığı ciddi ikazı, avantaja çevirmeyi başarmıştı. Sarı kırmızılı takım, kupada eski görüntüsüne bürünürken, ligde başkalaşıyor. Eskişehir karşısındaki Galatasaray da, unutulmak istenen, eski günlerine atıfta bulunurcasına kötü oynayan bir takımdı. Çok şey yapmak isteyen ama hiçbir şey yapamayan bir takım olmak; Çok uğraşıyor gibi görünüp hiç sonuç alamamak, ancak ağa takılmış balık gibi çırpınan Galatasaray’ın ortaya çıkmasına sebep oldu.

GERÇEKLER ORTADA

TAKIMDAKİ oyuncuların, isimlerinin yazıldığı kağıda yansıyan kalitesi ile sahaya çıkanların zeminine yansıyan kaliteleri arasında, Prandelli ile Hamza Hoca arasındaki kadar fark var. Pandev aslında kupa oyuncusu, ama karşısında biraz dirençli bir defans görünce dağılıyor. Olcan, kaliteli ama sadece kağıt üzerinde kalmaya niyetli...
Bruma, kapasiteli ve yetenekli ama bunları sadece kendi istediği maçlarda kullanmak istiyor. Tarık, özelliklerinin farkında olsa ve kullanmayı bilse kimseye forma vermez ama o şimdiden teslim bayrağını çekmiş. Formayı az bulan oyuncuların, bu tarz maçlarda ortaya koyacağı tavır önemlidir. Elbette as oyuncular devreye girince iş farklılaşacaktır ama ‘forma verilmez, alınır’ düşüncesine sahip olmamak, bir futbolcu için sonun başlangıcıdır. Galatasaray’da birkaç oyuncuya bakınca, seviye başlangıcı geçip, sonuca gelmiş şimdiden...

TRAFİK LAMBASI!

GALATASARAY için kupadaki durum trafik lambası gibi. Ligdeki oyun ve sonuçlar hep yeşil iken, kupada kırmızıda bekliyor. Galatasaray’daki mali durum Hamza Hoca’nın da elini bağlamış durumda. Uzun vadeli plan ve proje yapamamak, dahası değişim için gerekli hamlelerde bulunmak adına bile hareket alanı bulamamak en büyük sorun. Ama Hamza Hoca’nın da farkı bu olacak. Çünkü, herkesin kaçtığı, hesaplar yaptığı noktada o görevi hiç düşünmeden aldı.

Yazının Devamını Oku

Kaçak avcı...

26 Ocak 2015
G.Saray’lı oyuncular, anlaşılan o ki, Diyarbakır maçından kendi paylarına düşen mesajı almışlar.

Öyle ki, oyuna başlangıç karakteri, isteği ve organizasyon üretkenliği çok iyiydi. Sarı kırmızılı takımın golü bulduğu ve sonraki dakikalarda ürettiği pozsiyonlarda, Snejder başrolde ise, yardımcısı Selçuk’tu. Farkı oluşturan da bu durumdu zaten. Çünki Galatasaray, tek forvet oynadığı maçların neredeyse tamamında, ya oyun yada sonuç olarak tatmin etmedi. Tek hücumcu ile oynarken,sıkıntı yaşamamanın çözümü, ya kenarda çok iyi kanat oyuncuların olacak yada orta sahan devamlı öne destek verecek. İşte, Selçuk’un bu desteği, hem Sneijder’i hemde Umut’u rahatlattı. Ama Sneijder, yasakla savaşın olduğu bir yılda avlanan ‘kaçak avcı’ gibiydi. Attığı paslar, rakip defansı tuzağa düşürürken, yaptığı gol maçı erkenden koparan vuruş oldu.


HOCA’NIN KORKULARI


Hamza Hoca’nın doğal olarak en büyük korkusu, defansının göbeğindeki eksiklerin başına nasıl bir dert açacağıydı. Aslında bu sorun, Ujfalusi gittiğinden beri hep gündemde olan, Semih ile bir nebze olsun hafifletilen ama bitmeyen bir dert. Maçın başlarında,belki de herkesin şaşırdığı Muslera’nın yaptığı çıkış, bu sorunun çözümü için düşünülmüş bir durumdu. Fakat, takım o kadar iyi yardımlaştı ki, ne Koray ne de Hakan, hiç sıkıntı yaşamadı. Elbette, Rize takımının eksikleri de, Galatasaray’ın bu rahat ve etkili oyununda önemli etken. Ama,oyuncuların gösterdiği reaksiyon benim için önemli bir gösterge. Çünkü, ciddi sorun olabilecek eksiklerin olduğu dönemlerde kazanmak, kazanırken de ortaya farklı birşeyler koymak, karakterli takımların işidir. Hamza Hoca’nın takıma kattığı yada yeniden kazandırdığı, kazanmak için her şeyini verme duygusudur.
Galatasaray’daki işlevselliğin bir başka nedeni ise, kenar hücumlarıydı. Uzun zaman sonra, etkili bindirmeler ve devamlılık ile sol kenara hava katan Telles, diğer tarafta, kafalarda acabalar uyandırmaya başlayan ama Rize karşısında beklenen çizgisine yolculuğa çıkan Bruma ile normalleşen sağ kenar.


Yazının Devamını Oku

Diyarbakır uyarısı....

23 Ocak 2015
SİNAN Bolat’ı nasıl bilirsiniz diye sorsalar. Herhalde cevap, Milli Takım’ın ve güzel gollerin kalecisi olurdu.

Sinan Bolat’ın şansından mıdır, yoksa Sinan’a mı hep denk geliyor bilinmez ama nefis goller yiyor. Vuran, bir daha belki de bir daha öyle bir vuruş yapamayacak ve öyle gol atamayacak ama Sinan, paratoner gibi çekiyor.
Galatasaray’da, maçın büyük bölümünü tek kale oynamış olmasına rağmen, bu maça özgün sıkıntılarda vardı elbette.

KÖRDÜGÜM

1- Diyarbakır’ın başına, Mesut Hoca’nın tedrisatından geçmiş, İsmet Hoca’nın gelmiş olması.
2- Grupta rahat, rakibi zayıf, eksikleri önemli, konsantresi kötü Galatasaray’ın olması.
3- Diyarbakır’ın şansı, isteği, hakem kararları ile desteklediği sıkı savunma anlayışı.
4- Kenarları kullanarak oyunu genişletmesi gereken Olcan-Bruma’nın maçı kördüğüm etmesi.

Yazının Devamını Oku

Ne istediğini bilmek

5 Ocak 2015
GÜZELİM derbiye yazık oldu.

Zeminin kötülüğü, havanın olumsuzluğu ve Olimpiyat’ın “Futbol Düşmanı” ortamı zaten herşeyi hazırlamıştı. Aslında, başka sahada oynansa nefis bir maç olurdu. Derbi’nin ilk yarısında son bölüm hariç iki takımda ceza sahasına girmek için birbirinden izin isteyecek hale geldi.

Oyuncuları kendine getirip, maçı biraz olsun ısıtan Burak’ın pozisyonu oldu.

Öncesinde ise maça daha iyi başlayan taraf Galatasaray’dı. Dikkat çekici olan Beşiktaş’ın, kendisine baskı ile başlayan ve iyi pas yapan takımlara karşı, rakibin üstünlüğünü kabullenmiş görüntüsüydü. Galatasaray’ın baskısı ile kendi alanında kalan Beşiktaş’ın tercihi uzun oldu.

Daha doğrusu tercih etmek zorunda kaldı. Beşiktaş, normalde kazandığı topları Olcay ve özellikle Gökhan ile hızlı şekilde taşıyarak üretken olan bir takım. Ama ya gidemediler ya da yanlış tercih yaptılar. Galatasaray’da ise durumu farklı hale çeviren oyuncu Chedjou’ydu.

Yazının Devamını Oku

Hızlı ama erken

27 Aralık 2014
HAMZA Hoca geldikten sonra, Galatasaray’daki değişimin her hattıyla çok belli olmaya başlayan etkisi, oyuncular üzerinde farklı tonlarda şekil bulmaya başladı.

Örneğin, Emre Çolak’ın attığı gol. Gol çok hızlı başlayıp, çok çabuk bitirilmesi açısından önemli ama asıl Galatasaray’ın değişen oyun karakterinin bir yansıması olması sebebiyle daha değerli. Ya Emre? Prandelli ile futbolu unutan, yok sayılan oyunculardan biriyken şimdi takımın en diri ve en faydalı adamı oluverdi. Neden? Çünkü, onu anlayan, dinleyen ve değer veren bir hocası var.


HADi ARTIK OLCAN


ÖTE yandan Olcan meselesi var. Tamam Olcan, Prandelli seni kafa olarak bitirdi, oynatmadığı için hatta saçma sapan zamanlamalar ile seni sürklase etti. Video izlemekten kafanız, önce savunma istendiğinden dolayı yetenekleriniz törpülendi. Fakat, artık sana inanan ve seni kazanmayı çok isteyen bir hocan var. İyi ve kalitelisin. Fazlasını değil, sende olanları verme zamanı.
G.Saray, ikinci yarıyı maçı kazanmış havasında oynayınca, temposu düşmeye başladı. Düşen oyun hızını lehine çevirmek isteyen İrfan Hoca, yaptığı müdahaleler ile skoru yakaladı. Aslında yenilen gol, sarı kırmızlı oyuncuların uyanmasını sağladı. İkinci yarı oynanan oyun, Hamza Hoca geldiğinden beri, en düşük tempolu ve geçmişi hatırlatan oyundu. İlk yarısında hızlı düşünen, hızlı oynayan ve istekli Galatasaray, ikinci yarıda, rakibin hızına ayak uyduramayan, temposu düşük ve toparlanamayan bir hale büründü. Durumu anladıklarında ve oyuna geri döndüklerinde ise yeterli zaman kalmamıştı.


Yazının Devamını Oku

Zor ve güzel

21 Aralık 2014
GALATASARAY, Hamza Hoca geldikten sonra karşısında ilk defa bu kadar sert bir takımla karşılaştı.

Daha 10 dakika dolduğunda, Mersin İY 3 net pozisyon 1’de gol bulmuştu. Galatasaray’ı şok eden bu başlangıcın, 1 numaralı aktörü Nakoulma iken, yardımcısı Telles oldu. Rakibin bu iyi başlangıcına, sarı kırmızılı futbolcuların oyun olarak cevap verememesinin sebepleri vardı. Bunlardan biri, Servet’in takım defansını öne taşıması, hatta bazen baskı için Galatasaray yarı alanına bile gitmesiydi. Diğeri orta sahada Murat Ceylan’ın yakın markaj yaparak kitlediği sadece Selçuk değil; aynı zamanda Galatasaray’ın oyunuydu. Enteresan olan G.Saraylı oyuncuların rakibin iyi futbolu ve baskısını kabullenmiş, buna tepki veremeyen görüntüsüydü.

ÖĞRETMEN İYİ OLUNCA


BÜTÜN bunların daha kısa ve net anlatımı ise; Rıza Hoca, Galatasaray’ı iyi analiz etmiş, öğrencilerine iyi ezberletmiş. Oyuncuları da, uygulamayı en iyi seviyede yapmaya çalıştı. Mersin’in, iyi yaptığı işlere Galatasaray’ın karşılığı ise Güven’le oldu. Merak ettiğim Mersin’in, önde kurmaya çalıştığı bu baskıyı ne kadar devam ettireceğiydi. Bunun cevabı ise maçın sonucuydu.
Galatasaray’da ilk yarı oyununu iuyi seviyesine çıkaran oyuncu yoktu. Hamza Hoca da ikinci yarıya kötü oyunu değiştirmek için, kötü oynayanlar arasından iki oyuncusunu değiştirerek başladı. Sonucunu pozisyon ve penaltı ile kısmen alırken, oyunu istediği seviyeye ve şekle sokamadı. Fakat Mersin’in düşmeye başlayan temposu, G.Saray’ın maçı kazanmasını sağladı.


YEDEK GÜÇ


Yazının Devamını Oku

Kazananlar kulübü

17 Aralık 2014
KALİTE bakımından arada ciddi farkın olduğu maçlarda, ‘büyük’ diye tabir ettiğimiz takımın oyuncularının, maça konsantre olamaması bilinen bir gerçek...

Ama bu maçlarda ciddi derslerin alındığı da bir gerçek. Forma şansı bulamayan oyuncular için bir fırsat gibi görülür bu müsabakalar... Ancak oyuncuların sahaya yüksek konsantre ile çıkmasına nadir rastlanır.
Karşındaki takım, çok daha ciddi ve istekli olur. Sen de formanla ve yürüyerek maçı kazanacağını sanırsın. Balçovaspor’un attığı, başlangıcından bitirilişine kadar her şeyiyle 1. sınıf olan gol, bu anlamda Galatasaraylı oyuncuları kendine getiren tokat oldu.

İSTENMEZ ALINIR...


İLK yarının ortasındaki toparlanmadan sonra atılan güzel goller maçı bitirdi. Pandev, Yasin ve Olcan iş bitiren adamlardı. Fakat, bu oyuncuların performansını değerlendirirken, karşıdaki takımın bir 3. Lig takımı olduğunu unutmamak lazım. Böyle bir maçta oyuncuların formayı ne kadar istediklerini belirlemede, atılan gollerden çok, mücadelesi, ciddiyeti ve formaya ne kadar saygı duydu-
ğuna bakmak lazım. Yasin, Hamza Hoca ile yavaş ama belirgin bir değişimi yaşayan oyuncu... Galatasaray’da kalmayı ve formayı istediğini mücadelesi ile ortaya koyuyor.


Yazının Devamını Oku

Değişiyor, dönüşecek

14 Aralık 2014
ARSENAL karşısında, yeni başlangıcın heyecanı ile Avrupa acemisi gibi oynayan ama; karşısında da kaliteli ve etkili bir takım buldu Galatasaray.

Konya’da ise kalite farkı Galatasaray’dan taraftı ve maçın sonucuna etkisi büyük oldu. Hamza Hoca ile değişim ve dönüşüm devam ediyor. Çift forvete dönüş Selçuk’un oyunu, Emre’nin geri dönüşü, Sabri’nin katılımı, Umut’un katkısı, Burak’ın yükselen formu bu değişimin en belirgin tarafı. Sırada Sneijder, Melo, Yasin ve Olcan gibi beklenenin altında kalan oyuncular var. Dönüşüm ise takımın oyun tarzında olacak. Galatasaray’ın oyun kültürü olan, tek yarı saha oyununun uygulamasını daha fazla göreceğiz. Hepsi bir tarafa, Galatasaray taraftarı, kendisini stada çekecek kadar heyecan veren, kazanmayı sonuna kadar isteyen ve daha fazla hücum eden bir takım görecek. Konya maçı bir patlama olsa da yaşanacaklara ışık tutan bir maçtı aslında...
Maçın daha yarım saatte bitmiş olması, ikinci yarı tempoyu düşürüp maçı gereksiz hale dönüştürse de, sarı kırmızılı takım biraz tempo yapıp golü atmayı başardı. Maçta Burak’ın golleri, ama daha fazla Emre’nin golü, Selçuk’un değişen oyunu ve etkisi ile yine Muslera, yine Chedjou... Sabri’nin takıma kattığı hava, Umut’un hak ettiği formaya hak ettiği değeri vermesi ve tabii ki Hamza Hoca’nın Galatasaray’ı ‘4. Yıldız Savaşı’na hazır hale getirmesi. Bu sene Galatasaray ile Fenerbahçe arasında 4.Yıldız Savaşı olacağını biliyorduk ama Beşiktaş’ın formunu, Trabzonspor’un geri dönüşünü görünce savaş büyük olacak.


ARSENAL ETKİSİ
G.SARAY’ın son oynadığı ve farklı mağlup olduğu Arsenal maçının etkisi çoktu Konya’da. Nasıl etkiledi ve ne değişti?

Fazla iş düşmese de Muslera’nın geri dönmesini.

Yazının Devamını Oku