İsveç maçı, bizim için savunmamızı ve hücum gücümüzü görmemiz için iyi bir test olabilirdi. Savunmamızı görebilmemiz için dünyanın en iyilerinden, heykeli dikilesi Zlatan’ın olması defansımıza not vermemizi sağlayacaktı. Hücum gücümüzü test edebilmemiz için de sert savunmayı felsefe haline İsveç takımı ideal bir rakipti. Burak’ın olmaması bu durumda yine doğru verileri vermeyebilir ama Cenk gibi bir oyuncumuzun neler yaptığını görmek de olumlu oldu.
OĞUZHAN MUHTEŞEMDİ
Bizim takımımız, yeni jenerasyonu ve gelişen oyuncuları ile, pas oyununu daha iyi yapabilecek hale geldi. Fakat bunun için zamana ve bol maç oynamaya ihtiyacımız var. Bu kadronun yaş aralığı, kalitesi ve potansiyelini düşünürsek daha iyilerini yapacaklarından şüphe yok. Arkada oynayan Hakan Balta’dan başlayan ayağa pasla çıkış ve öndeki farklı özelliklere sahip oyuncular zenginliğimiz.
Fakat bu oyuncular içinde en kritik olanı Oğuzhan. Yetenekleri hücum bölgesine uygun olmasına rağmen, kendini evrimleştiren ve orta alanda hem mücadele hemde hücum zenginliği oluşturan Oğuzhan, oyunun her iki tarafını oynayarak Fatih Hoca’ya büyük avantaj sağlıyor. Bu sezonki hem kendisinin hem takımını verileri de Oğuzhan’ın bu yönünü net ortaya koyuyor.
OYNAMAYI SEVEN BİR TAKIMIZ
Fenerbahçe derbisi hep önemlidir ama haftaya oynanacak dev maç, oyuncuların var olan durumu kurtarması, kendi pozisyonlarını netleştirmesi, yönetimin geleceğini belirlemesi açısından son yıllardaki en önemli derbi haline geldi. Bu kadar kritik ve sert sonuçları olabilecek bir maç varken, önemli oyuncuların eksikliğini ciddi yaşarken, oyuncuların Fenerbahçe maçını düşünmemesi mümkün değil.
FUTBOLCULARIN ELİNDE
Galatasaraylı oyuncular için sezonun kalanı iki maç üzerinden geçecek. Fenerbahçe derbisi ve Çaykur Rizespor’u elerse kupa finali... Taraftarın yaşadığı hayalkırıklığını bir nebze olsun dindirecek, yönetimin “Ya devam ya da güven tazelenme” kararı alacağı kader maçı futbolcuların elinde. Her şey derbiye kilitlenmişken, Gençlerbirliği karşısında farklı ve canlı bir takım beklemek iyimserlik olurdu.
MAÇIN KIRILMA ANI
Selçuk Şahin’in, kalecinin de arkasında çizgiden top çıkarmadığı kalmıştı. Tecrübesiyle kırılma anına imza attı.
NEDEN KAZANAMAZDI?
G.SARAY’ın dün kazanması zaten zordu. Bunun sebepleri ise şunlardı...
1-Gençlerbirliği’nin çıkışı ve formu.îGalatasaray’ın sınıf düşüren eksikleri.
Dönem ve şartlar içerisinde oynanabilecek en kötü rakipti Başakşehir.
Çünkü onlar ligin, saha içi yerleşim uzmanı, disiplin ve mücadele standartçısı...
Üstüne G.Saray, böyle bir rakibe yapılmayacak en ölümcül hatayı yaptı ve daha maçın başında yenik duruma düştü.
LİGİ ERKEN BİTİRDİLER
Kaldı ki, daha keskin sonuçlara sebep olabilecek dönem daha gelmedi. Akhisar maçı, böyle bir süreç yaşanırken, sıkışmış, nefes almakta zorlanan oyuncular için adeta imdat bacası gibiydi.
Galatasaray’ın maçta 3 tane önemli avantajı vardı.
1- İlk maçı kazanmış olması.
2- Değişimin vücutlara pompaladığı adrenalin etkisi.
3- Douglao.
Rakibinin sistemini iyi çözmüş. Şenol Güneş derbiye gelirken rahattı. Maçın çok başında yenilen golü beklemiyordu ve hem kendi hem takımının kendine gelmesi zaman aldı.
Fenerbahçe
1- Alper Potuk tercihi ile çok önemli bir hamle yaptı. Bu tercih, Volkan Şen ile hızlı oynamaya başlamış takımı adeta uçurdu. Nani ve Ozan’ın oyuna girişi çok önemliydi. Bu hamle Fenerbahçe’nin maçı koparmasını sağladı.
2- Van Persıe ve Diego’yu ikinci plana alıp, oyunu Volkan Şen üzerinden oynatıp çok iyi bir Fenerbahçe izletti. İyi oynamayan Diego’yu tam zamanında oyundan aldı. Gerçi Brezilyalı bu değişiklikten hoşlanmadı ama...
3- Maçın başındaki golle öne geçmesine rağmen, tempoyu düşürtmedi. İkinci yarıya kötü başlayan ve pozisyonlar veren takımına müdahale ederek baskıyı kırdı. Kontralarla bulduğu pozisyonlar önemliydi.
Oyuncularla iletişim: 4
Kulübedeki enerjisi yüksekti.
Oyuna müdahalesi: 4
AVRUPA Kupası’nda Lazio karşısında hayal kırıklığı seviyesinde bir oyun ve toprağa gömülmüş ruh hali ile kaybeden Galatasaray için her geçen maç ve hafta daha fazla kötüye giden bir sürecin köşe taşıydı.
Kalan haftalarda kaybedilecek her maç, konulmayan her mücadele, yapılmayan her müdahale önce oyunculara sonra Mustafa Hoca’ya sonunda da yönetime ciddi stres ve baskı olarak yansıyacak.
Bu dönemler, bir oyuncunun yaşayabileceği en zor ama futbol hayatına müthiş tecrübeler katan haftalara sahne olur.
Elbette ‘zor oyunu bozar’ ve oyuncular bu dönemde performans olarak ya dip yaparlar ya da ciddi düşüş yaşarlar.
GALATASARAY için ilk karşılaşmadan hatırlanacak ve bu maça taşınacak 2 durum vardı.
İlki, Lazio’nun savunma zaafı, ki bu zaaf ile Galatasaray golü buldu ama nedense maç boyunca fazla denemediler.
Lazio, benzer pozisyonları çok veriyor.
Hatta Mustafa Hoca, maçın stratejisini bu zaaf üzerine kursa ve hep denese daha fazla sonuç alırdı.
Bu maç da başka sebeplerden dolayı yine tempolu bir oyuna sahne olacaktı.
Çünkü, her iki takımdaki eksiklerin oyun kalitesine etkisi, diğer taraftan her iki takımın defanslarının hata yapabilme kapasitesi göz önünde bulundurunca, gol olmama ihtimali sadece ligin en iyi kalecilerinden ikisi olan Muslera-Onur’un reflekslerine kalmıştı.
Yani gol olmama ihtimali yoktu.
Maçın başında Olcan ile deneyen ama kaleyi tutturamayan, Podolski ile kaleyi tutturan ama direğe takılan Galatasaray’ı yukarılara taşıyan isim Sabri’ydi.