Böylesine güzel bir statta yoldan geçen arabaların sesi duyuluyorsa orada futbol düşünülmez. İlk maçta, lige yeni çıkmış bir takıma karşı en önemli kozdur taraftar ve bu güce çok ihtiyacı vardı sarı kırmızılı takımın. G.Saray taraftarının olmayışının olumsuz yansıması takım üzerinde ne kadar etkiliyse, bir o kadar pozitif etkisi de Karabük takımının rahat ve baskı altında kalmadan oynaması olarak ortaya çıktı. Galatasaray ilk darbeyi sahasında seyircisiz oynamakla yedi. Karabükspor, lige yeni çıkan ve yeniden kurulan bir Anadolu takımı için kalitesi iyi olan bir ekip olmuş.
G.Saray ise bireysel kalitesi iyi oyuncuları olan ve bunlar üzerinden sonuç alan bir takım. Sneijder gününde olursa zaten sorun yaşanmıyor. Wesley’in olmadığı maçlarda hep devreye giren adam Muslera oluyor. Artık bu yükün paylaşılması lazım. Elde eğer Sinan ve Bruma gibi hızlı, topu taşıyan oyuncular varsa ve bunları oynatıyorsan artık oyun planını buna göre değiştirmek zorundasın. Riekerink, öndeki dörtlüyü birbiri ile doğru oynamayı öğretmeli. Eğer Sneijder, Bruma, Sinan ve Eren arasında bu uyum yakalanmazsa Galatasaray’ın durumu geçen seneden daha iyi olmaz.
YAVAŞ OYUNLA OLMAZ
G.SARAY adına ilk yarıdaki kötü oyun, pozisyona girememe ve net pozisyonlar vermenin genel sebebi Karabükspor’un çok iyi bir takım olmasından değil. Karabük takımı genel savunma prensiplerini yerine getirdi ve disiplinli oynadı. Sorun, Galatasaray’ın pas yapma adına yana fazla oynaması ve dahası bunu yavaş yaparak Karabükspor’a zaman tanıması. Takımda direkt oyunu düşünen oyuncu sadece Sinan. Eğer Galatasaray, elinde Sneijder, Bruma ve Sinan varken hızlı hücum yapamıyorsa, kontra atağa çıkamıyorsa yapısal bir sorun vardır demektir.
Çok zor günler geçirdiğimiz ve büyük felaketin kıyısından döndüğümüz bir dönemden daha yeni yeni çıkmaya çalışırken, bu maç bir nebze olsun hayata döndürdü herkesi. Vatanımız için göğsünü siper eden bütün şehitlerimize Allah’dan rahmet diliyorum. Mekanları Cennet olsun.
Şenol Hoca’nın elinde geçen sezonu domine etmiş, herkesin takdir ettiği bir takım vardı ve bunu bozmadan sahaya çıkması normaldi. Beşiktaş’ın iddiası için forvet lazım. Bu maçta kenarda olan Sosa’nın problemli bir dönemden sonra dönmesi Beşiktaş için büyük avantaj. Artı, Quaresma gibi bir oyuncunun da kenarda olması Beşiktaş’ın kadro kalitesinin düzeyini gösteriyor.
EREN’iN iŞi ZOR
RİEKERİNK, geçen yıldan bildiği oyuncularla başladı. Onun elinde Şenol Hoca’ya göre daha farklı seçenek vardı. Eren Derdiyok ve Serdar Aziz gibi, önemli sorunların olduğu iki önemli bölge oyuncusu tercih etmedi. Kaldı ki, bu isimleri görebileceğimiz, oyuncuların takıma adaptesini kolaylaştıracak bir maçtı bu. Eren’in işi çok zor. Çünkü en önemli ve sıkıntılı bölgede ve beklenti yüksek. Çabuk adapte olması şart ve bunu başarırsa önemli işler yapar.
Kötü başlangıç demişken, aldığımız skor değildi kötü olan.
Rakibe karşı koymadığımız direnç ve kolay kabullenme durumu bizim için daha kötüydü.
Bizim kötü başladığımız turnuvalar oldu ama hiç bir turnuvaya oyun olarak kötü başlamadık.İspanya maçı, içinde işte bu olumsuz tabloyu çevirebilecek şansı da barındırıyordu.
Oyuncularımızın bir reaksiyon göstereceği kesindi ama bu tepkinin dozu rakibin ismi ile de alakalıydı.
Sonrasındaki bölüm ve maç, sıkıntılarımız ve problemlerimizle yüzleştiğimiz şekilde geçti. Defansımızın oyuna başlamasına izin vermeyen Hırvat hücumcuları, bizim orta sahamızın da katkısı ile savunma oyuncularına uzun toplar attırdı ve bu atılan toplara sahip olarak baskılı bir oyun kurdular. Kaldı ki Caner ilk yarıda bu baskı sebebiyle hep uzun oynadı. Orta sahada Ozan ve Oğuzhan’ın başlangıç toplarını alamaması, oyunu kurma ve topa hakim olamama sorununu ortaya çıkardı.
TEK POZiSYON BULDUK
Hırvat takımı bu sorunu yaşayacağı her anda maçın yıldızı Modric devreye girdi. Topa sahip olduğumuzda oyunu Ozan, Oğuzhan, Hakan ve Arda ile hep göbekten oynamaya çalıştık. Tercih bu olunca, sahaya iyi yerleşmiş Hırvat takımına çarpıp geri döndük.
Hırvat takımının maç boyunca en iyi yaptığı iş, bizim tersimize kenar oyunları ve çokca orta yapmak oldu. Bizim kenarı kullandığımız tek an, tek pozisyonumuzun olduğu Gökhan’la başlayan ve Ozan’la biten kafa vuruşuydu.
Hırvatlar gibi güçlü orta sahası olan takımlara karşı en büyük silah, Volkan Şen ve Emre Mor gibi rakibin üstüne giden ve adam eksilten ve bunu kenarı kullanarak yapan oyunculardır. Maç boyunca sadece 1 pozisyona girmemizin sebebi, Cenk’in tek kalması kadar diğer hücumcularımızın kötü oynamasıydı.
Ama ilk defa kupayı kazanmak bu denli önemliydi. Bu maç, bir final veya derbinin ötesinde sonuçları olacak bir maçtı G.Saray için. Yönetim için bu maçın kazanılması yeniden seçilmek demekti!
F.Bahçe içinse, şampiyonluğu kaybetmiş olmanın moral bozukluğunu telafi etme ödülüydü. Fakat, bozulan moralleri düzeltebilecek kadar ne zaman geçmişti ne de maç kazanılmıştı. Ligin sonlarına doğru yakalanan tempo ve üretkenlikten eser yoktu.
ÇOK iYi iLK YARI
G.Saray, maça iyi girdi. Dahası, golü bulana kadar en çok isteyen taraftı.
Galibiyetin de ötesinde golümüzün bile olmaması, maçı bizim için başka yere taşıyordu. Aslında bu denli önemli maç için her ne kadar zamanlama iyi olmasa da değeri değişmezdi.
Kadroda önemli oyuncuların eksikliği sonuca ve oyuna etki edecek isimlerdi. Maçın başında, İngiliz takımının ceza alanımız önünde rahat ve etkili paslaşmaları ana problemimiz olarak gözüktü.
Ofsayttan atılan golle geriye düşsek de tarihi golü Hakan ile bulduk.
Asıl hedefi, kolay yol olan Türkiye Kupası’nı kazanmak ve böylece cezayı bitirirken diğer taraftan ligi kupa ile bitirip prestij kazanmaktı.
Karşısında, geçen hafta işini halleden renkdaşı Kayserispor olunca, Galatasaray daha ilk yarıda maçı bitirdi.
Sneijder’in nefis pasını klasikleşen sol dışla tamamlayan Poldi maça startı verirken, aslında Sinan’a yolu gösterdi.
Sinan Gümüş’ün attığı goller, bu sene ondan gördüğümüz tarzda ve kalitedeydi.
Galatasaray, defans problemleri ayyuka çıkmış, her türlü hatayı yapan, pozisyon alma ve rakibi karşılamada ciddi problem yaşayan bir ekip.
Beşiktaş ise, bu problemi daha düşük dozda yaşayan bir takım.
Kalesinde Muslera gibi bir duvar olmayınca kolay goller yiyen bir takım oluyor Beşiktaş.
Atiba gibi gelen rakip dalgalarına set olan, stoperden daha iyi savunan bir oyuncusu olmasa, Beşiktaş bugün yarışta olmazdı.