Kışın belki de çok algılamadığımız diş hassasiyeti şikâyeti, yazın soğuk içecek ve yiyeceklerin tüketilme oranının artmasıyla yaygınlaşır.
Yaz mevsiminde soğuk ve asitli içeceklerin yanı sıra dondurma tüketiminin de arttığı, ancak bu tür gıdaların üretim, saklama, sunum ve tüketilmesinin sağlıklı koşullarda olmasına dikkat edilmelidir.
Dondurmanın süt kaynaklı bir besin olduğu ve bu nedenle hijyenik (sağlıklı) şartlarda üretilmesi ve saklanmasının sağlık açısından son derece önemli olduğu unutulmamalıdır. Hijyene dikkat gösterilmeden üretilen ve satılan dondurma, ağız ve boğazlarda iltihaplanmaların yanı sıra başka sağlık sorunlarına da yol açmaktadır.
Dondurmayla su içinDondurmanın gerekli hijyenik şartlara uyularak üretilmesi durumunda sağlık açısından bir sakıncası yoktur. Faydalı bir besindir. Yalnız dondurma süt ihtiva eden bir gıda maddesi olduğundan diş ve diş eti üzerine yapışabilir. Sütün içinde bulunan şeker de dişlerin çürümesi için uygun bir zemin hazırlar. Dişlere verebileceği bu zararı önlemek için dondurma ile beraber su içilmeli veya yenildikten sonra dişler fırçalanmalı ya da ağız su ile çalkalanmalıdır.
Parayı alandan yiyecek almayınYazın soğuk içeceklerin tüketiminin de artış gösterdiği bilinen bir gerçektir. Bu içeceklerin bazıları asit ihtiva ettiklerinden sağlık açısından tüketilmesi uygun değildir. Asitli içecekler, dişlerin mine tabakasının aşınmasına neden olmakta, bunun sonucunda da diş minesi ve dokusu zarar görmektedir. Bu durum diş hassasiyetinin oluşmasına veya artmasına neden olmaktadır.
Yaz aylarında artan sıvı ihtiyacını sağlıklı su, ayran gibi daha doğal içeceklerle karşılamak sağlık açısından daha doğrudur.
Gıda maddelerinin sunumunu yapan kişilerin aynı zamanda ücretini de tahsil eden kişi olmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü bu kişiler çıplak elle hem ürünü vermekte hem de parayı tahsil etmektedir. Para bildiğimiz gibi çok el değiştirdiğinden mikropların fazlaca barındığı bir materyaldir. Sıcak yaz günlerinin keyifli geçmesi dileğiyle.
Genellikle diş ve ağız dokuları yaralanmaları, basketbol, futbol, voleybol, karate gibi kişi teması yüksek sporları yaparken düşme ve çarpmalar ya da trafik kazaları sonucunda meydana gelmektedir. Diş yaralanmaları sonucu kırılan veya tamamen yerinden çıkan süt veya daimi dişleri doğru ve basit işlemler yaparak tedavi etmek mümkündür.
-Çocukta dişin kırılması durumunda ne yapılmalı?
Öncelikle diş yaralanması/kırılması durumunda mümkünse kırılan diş parçası koruma altına alınmalıdır. Kırık parçayı ya da düşen dişi hemen bulup bir bardak süt veya temiz suyun içinde muhafaza ederek 30 dakika içinde diş hekimine başvurulmalıdır. Kırılan bölgede kanama varsa temiz gazlı bir bez ile basınç uygulanabilir.
-Kırık dişin tedavisi nasıl yapılır
Kırık, dişin sadece mine ve dentin tabakasında meydana gelmiş olabilir. Bu durumda kırık bölge estetik dolgu ile veya kaplama yapılarak restore edilir. Genellikle çarpmaya uğrayan dişe kanal tedavisi yapmak gerekebilir.
- Dişin yerinden çıkması durumunda kök kısmından tutulmamalıdır.
Dişin yerinden çıkması durumunda yerinden çıkan diş bulunmalıdır. Bulunan diş taç (kron) bölgesinden tutulmalıdır. Öncelikle diş yuvasına yerleştirilmeye çalışılmalıdır. Yerleştirme esnasında basınç uygulanmamalıdır. Dişin yuvaya yerleştirilmesinde problem yaşanıyorsa bu işlemden vazgeçilmelidir Yerinden çıkan diş kök kısmından tutulmamalıdır. Dişi kök kısmından tutmak buradaki dokuların zarar görmesine sebep olur. Dişin kök kısmındaki dokuların fazla hasar görmesi durumunda dişin yuvasına tekrar tutunması mümkün değildir. Düşen dişin yüzeyine fırça ve ovalama şeklinde bir temizleme işlemi yapılmamalıdır. Kırık parçayı veya düşen dişi bir bardak süt veya temiz su içinde muhafaza ederek çocuğu yarım saat içinde hekime ulaştırmak gerekmektedir. Bu süre içinde diş hekimine ulaşıldığı durumlarda dişin kurtulma olasılığı %90 ‘ı bulmaktadır.
Çağdaşlığı özümsemiş modern toplumlarda yaşayan bireyler dişlerinin görünümüne ve estetiğine artık önem vermektedirler. Yüz estetiğinde en çok dikkat çeken bölgeler gözler ve dişlerdir. Yapılan araştırmalar da insanların yaklaşık yüzde 10’unun dişleri gözükmesin diye gülmekten çekindiklerini ortaya koymuştur. Bazı kişilerin gülerken dişlerinin görüntüsünden ve renginden utandıkları için elleriyle ağızlarını kapattıklarına hepimiz şahit olmuşuzdur.
Koyu diş renginin görünümünden kaynaklanan estetik ve sosyal problemlere yol açan bu durumun tedavisi artık mümkündür. Kahve, sigara, çay gibi dişi boyayan besinlerin tüketimi, yaşlanma süreci, dolgular, hamilelik ve bebeklikte kullanılan bazı antibiyotikler (tetracycline), aşırı florid kullanımı, süt dişindeki iltihaplanmalar nedeni ile dişlerde istenmeyen renk değişimi olur. Bazen de genetik olarak koyu diş rengine sahip olunabilir.
ÖĞLE TATİLİNDE TEMİZLİK
Bu rahatsız edici diş renginden bir saat gibi kısa bir süre de kurtulup dişlerin minesine zarar vermeden doğal diş beyazlığına ulaşmak mümkündür. Başka bir deyişle öğle tatilinizde hekiminizi ziyaret ederek dişlerinizi beyazlatabilirsiniz. Diş beyazlatma (bleaching) tekniğiyle doğal diş rengi 3-4 ton açılabilmektedir.
Beyazlatma işlemi için hekime müracaat ettiğinizde yapılacak ilk tedavi, öncelikle dişler üzerinde birikmiş olan eklentiler (plak, tartar, diş taşları temizlenir) uzaklaştırılır. Çürüklerin tedavisi yapılır. Bu tedaviler bittikten sonra bleaching işlemi esnasında diş etlerine zarar vermemek için diş etleri koruyucu bir tabakayla kapatılır.
Beyazlatma safhasında, ağartıcı ilaç dişler üzerine fırçayla sürülür. Beyaz renkli ışık kaynağı ile dişlerin üzerine belli yoğunlukta ve uzaklıkta ışık verilir. Işık kaynağı ve ilaç, dişleri beyazlatmaya başlar. Hemen ilk seanstan sonra sonuç alınır. Gerekirse bir kaç seans daha aynı işlem uygulanabilir. Tek bir dişe ya da gülme hattında gözüken tüm dişlere yapılabilir.
HAMİLELERE YAPILMAZ
Diş beyazlatma işleminden sonra dolgular ve protezlerde renk değişimi gözlenmez. Tedavi bitiminde dişlerde doğacak olan soğuk ve sıcak hassasiyeti kısa bir süre sonra geçer.
En sık rastlanan ağız içi ve çevresinde görülen yaralar aft ve uçuklardır. Birbirinden ayırt etmek oldukça güç olmakla beraber ayrıcı özellikleri çok farklıdır. Aftlar genellikle yanak, dil, diş eti ve dudakta; uçuklar ise ağız içinde çok seyrek görülmekle beraber genellikle dudakta ortaya çıkar.
Uçuklar içi su toplamış küçük kabarcıklarla başlar. Kısa sürede bu kabarcıklar patlar ve kabuklaşır. 7-10 gün içinde kendiliğinden iyileşir. Virüsler tarafından (herpes simlex virüsü) oluşturulur. Bu virüs aslında suçiçeği virüsüdür. Stres, ateş, travma, hormonal değişiklikler (bayanlarda mensturayal dönemleri gibi), güneş ışığında fazla kalınması durumlarında virüs aktif duruma geçer. Lezyonlar bir kez oluştuğu bölgeye yerleşme eğilimindedir. Dolayısıyla uçuk bir kez çıktığı bölgede sıklıkla tekrarlayabilir. Virüs neden olduğu uçuklar tehlike oluşturacak boyutta bulaşıcıdır. Başka insanlara bulaşabildiği gibi vücudun diğer organlarına da (göz, cinsel organlar vs.) yayılabilir. Uçuk bölgesi ağrılıdır ve ilk oluşmaya başladığı dönemde yanma hissi olur. Çevremizde uçuğu olan kişiler varsa bu kişinin kullandığı bardak, çatal, havlu gibi malzemeler mutlaka ayrılmalı ve kişiye özel olmalıdır.
Aftlar ise yalnızca ağız içerisinde oluşmaktadır. Bulaşıcı ve yayılıcı değildir. Aft oluşumuna neden olan belirlenmiş bir virüs yoktur
Ağız içi aftları oluşumunu hızlandıran olumsuz birçok faktör belirlenmiş olsa da aftın asıl oluşum nedeni tam olarak saptanamamaktadır.
AFT OLUŞUMUNU HIZLANDIRAN NEDENLER
Stres: Birçok hastalığın ana nedeni olarak belirlenmiş olmasına karşın, küçük gibi görülen birçok probleminde ana kaynağıdır. Adet öncesi dönemler, duygusal sorunlar, aşırı stresli ve gergin çalışma koşulları aft oluşumlarını hızlandırabilir.
Diş ve Çene Yapısında Bozukluklar: Dişlerin kapanma konumlarındaki bozukluklar sonucu ağız ve yanak içerisinde tahriş ve ısırmalar meydana gelmektedir. Dişler doğru bir biçimde fırçalanamadığında ve ağız içerisinde yeterli hijyen sağlanmadığı durumlarda, tahrip olan ağız içi dokusu aft oluşumuna zemin hazırlayacaktır.