1961 transistoru ve 2011 Suriye’si

“FRANSIZLAR! Başta da askerler! Darbecilere itaat etmeyi size yasaklıyorum.”

Haberin Devamı

İfadenin sahibi Charles de Gaulle’dir ve bundan tam elli yıl önce ağzından çıkmıştır.
Çünkü Cezayir’in bağımsızlığını reddeden dört general 20 Nisan 1961 gecesi Kuzey Afrika kolonisinde darbe yapmıştı. Savaş nedeniyle de tüm Fransız ordusu Mağribi sahadaydı.
Dolayısıyla Paris üzerine atlayacak paraşütçülerin Meclis’i basması an meselesiydi.
Ama o Paris’teki lider mostralık değildir. Nazilere bile tek başına direnmiş de Gaulle’dür ki 21 Nisan sabahı üniformayı çektiği gibi ekran önüne çıktı ve yukarıdaki talimatı verdi.
Palyaço apoletliler de kırksekiz saate yelken mayna ettiler ve divan-ı harbi boyladılar.

* * *

BU fiyasko aslında o sıra yeni gerçekleşen “transistor devrimi”nden kaynaklandı.
Zira kabul, de Gaulle’nin konuşması henüz Fransa’da dahi pek az yaygın olan ekrana da yansıdı ama esas olarak ülkedeki bütün radyo istasyonları tarafından naklen yayınlandı.
Tabii bir tek darbecilerin ele geçirmiş olduğu Cezayir’deki antenler hariç… Ne gam!
Çünkü sahra kışlasında veya vaha garnizonunda her askerin artık pilli aparatı vardı.
Sansür vız gelir, Fransa radyolarını dinleyen legalist subay ve neferler Paris’e uydular.
Ve darbecilere itaat etmeyi reddederek ilk “iletişim devrimi”nin aktörleri oldular.

* * *

Haberin Devamı

İMDİİ, tam yarım yüzyıl önceki bu olayı şimdi yine Mağrip’ten başlayıp Maşrık’a uzanan ve halen de Suriye’yi tutuşturan çağdaş “Arap Devrimleri”nden dolayı hatırladım.
O Suriye halkı ki pederden mahduma geçen Esat hanedanının ve mezhebi diktatorya uygulayan Alevi oligarşisinin edebi sultasına karşı yiğitçe direniyor. Dehşet kıyamlaa yaşıyor.
 Oysa kimsede tık yok! Ne ABD’si, ne AB’si ve ne de Türkiye’si gık çıkartıyor!
 Çünkü tümü de ahlâkiliği bir kenara bırakıp realpolitik davranmayı tercih ediyorlar.
 Yani “gider eteri, gelir beteri” diye korkuyorlar ve jeo-politik hesaplar güdüyorlar.
 Açıkçası, batısı ve doğusuyla tüm başkentler soğuk ve riyakâr bir ıslıkla yetiniyorlar.

* * *

HADİ, “devlet çıkarıdır” diyerek onlara mazeret bulduk diyelim.  Peki ya öbürleri?
Öbürleri derken, kâh laik, kâh dini bir “solculuk” (!) veya “mazlumculuk” (!) adına mangalda kül bırakmamış olan bizim “anti-emperyalist” (!) zevatı kastediyorum. 
Hani şu Nuray Mert’in yüksek komutası altında ve “Doğu” aşkına Esat Suriye’sini tavafa gidenler; hani şu İbrahim Karagül’ün “Batı Müslüman soykırımına hazırlanıyor” kışkırtmasını Hâdis-i Şerif sananlar; hani şu Şam Radyosu anteni Hüsnü Mahalli’nin Baas rejimine düzdüğü övgüleri afiyetle yiyip yutanlar var ya, işte onlarda da hiç tıs ve gık yok!
Yahut var da hepsi aynı “ulusalcı” koroyla birlikte aynı şarkıyı terennüm ediyor.
Tümü birden “arkasında emperyalist parmak sezinliyoruz” nakaratını tekrarlıyorlar
Breh breh breh! Bu nasıl bir semavi güçtür ki öyle organik kurumları falan bile değil, tüm Arap âleminde on milyonlarca ve on milyonlarca kitleyi bir işaretle seferber edebiliyor.
Dolayısıyla zavallı Beşir Esat’çık da ister istemez pederinin Hama’da gerçekleştirmiş olduğu korkunç katliamı bir defa daha tekrarlamak ve Suriye’nin “kandırılmış kitleleri”ni (!) “emperyalist komploya” (!) karşı tanklarla tekrar “doğru yol”a getirmek zorunda kalıyor.

* * *

Haberin Devamı

YETTİ! Zaten inanan insan sayısı asgariye indi ama artık kendinizi de rezil etmeyin.
Hatırlayın, Cezayir’deki darbeyi yarım asır önce “transistor devrimi” süpürmüştü.
İşte bugün de interneti, cep telefonu veya sosyal iletişim ağıyla halen yaşanmakta olan “bilişim devrimi”, yine halen yaşanmakta olan Arap devriminin motor gücünü oluşturuyor.
Ve on milyonlarca parmak aparat ekranlarına o devrimin şu ortak sloganını tuşluyor:
“Araplar! Vicdan ve ahlâk despot rejimlere itaat etmeyi size yasaklıyor.”

Yazarın Tüm Yazıları