Çok hoş değil mi? Bir hayvanla insanın bu denli dostluğu. İnsanın bazen aklı almıyor. 6 ay güney sıcak ülkelerde yaşıyor ve zamanı gelince göç ederek aynı yerde, aynı kayığa, aynı amcaya misafir oluyor...
İlginç geliyor ve çok hoşa gidiyor.
Tamam leyleği anladık, hani hayvan dediklerimizden... İçgüdüleri, hisleri gelişmiş, elbette yuvasını bulur hoş tutulduğu yere konar. Acaba Adem Amca nasıl biri? Karakteri, gördükleri, geçirdiği eski hayatı, yaşadıkları veya yaşayamadıkları ile...
Hepimizin bu hayatta bir misyonu var, herkes konusunda seçilmiş birer parça, aynı zamanda uzmanı. Ama bu seçilmişlik yaşamımızla paralel gidiyor. Allah’ın bazen hatalarımıza bile güzellik vererek bizleri onardığını düşünürüm.
Belki de bir hayvana çocukluğunda, ufacık da olsa zarar verdi ama sonunda içindeki saklı sevgiyi buldu. Şimdi diyeceksiniz ki böyle aşama olur mu? Hiç böyle demeyelim, nasıl da güzel olur yaptığı, yanlışı anlamak.
Beklenen dost belki bir baharın birinde gelemeyecek, ömrü yetmeyecek. Veya gelecek o kayıkta başka biri olacak, anlayacak ki Adem Amcası yok, hayat bu kim bilir?
Merhaba Güzin Abla, bir gençle 4.5 aydır görüşüyoruz. Kendisi beni her fırsatta sevdiğini söylüyor, benimle gelecek hayalleri kuruyor, beni çok önemsiyor, sürekli bana iltifat ediyor, mutsuz olmama dayanamıyor, aramızdaki sorunları çözmeye çalışıyor. Yani gerçekten duygusal anlamda bir erkekte aradığım pek çok özelliğe sahip.
Fakat kendisi pek gelişime açık değil. Kitap okumak istediğini, gezmeyi sevdiğini söylüyor fakat kendi hayatı için üniversite derslerine çalışmak dışında bir şey yapmıyor. Uyumayı seviyor, konfor alanından çıkmak istemiyor. Üniversitedeki etkinliklere katılmıyor, yeni bir şey deneyimlemeyi sevmiyor.
Oyun oynamayı, motor yarışı izlemeyi seviyor. Ancak ben ona bu nedenle hayranlık duyamıyorum. İkimiz de tıp okuyoruz, kolay bir bölüm değil ama boş zamanlarını değerlendirdiğini göremiyorum.
Hayatını sevmek sevilmek üzerine kurmuş, beni de merkeze koymuş gibi görünüyor. Bense sosyalleşmeyi, yeni yerler görmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi seven, zamanını değerlendirmeye önem veren, araştırmayı ve okumayı seven biriyim. Bu kişi ben seviyorum diye benimle bir şeyler yapıyor ancak tek amacı benimle olmak. Bunları sırf ben istiyorum diye zoraki yaptığını düşünüyorum. Oysa o kendisi için bir şeyler yapsın istiyorum. Fakat bir çaba göremiyorum.
Bazen ondan soğuduğumu hissediyorum, ancak ona bunu belli etmiyorum. Üzülür diye korkuyorum. Bana çok değer veriyor, eskisi gibi olmayız diye korkuyorum. Bunun için birinden ayrılmak da bana çok egoistçe geliyor. Çünkü ben de çok kültürlü, bilgili birisi değilim hatta psikolojim de pek iyi değil.
Aşırı mükemmeliyetçiyim, kendimi çok yargılıyorum, kendimle barışık değilim. Fakat bu kişiyleyken kendime bir şey katamıyorum, birlikteyken eğleniyorum ama hayat oyun eğlenceden ibaret değil gibi geliyor. Birbirimize bir şeyler katmamız gerekiyormuş gibi hissediyorum. Ya da o da kendisi için bir çaba içinde olsun, hayattan kopuk yaşamasın istiyorum.
Artık bu düşüncelerden uyuyamıyorum, ona rol yapmaktan yoruldum. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Sen bana akıl verebilir misin abla? ◊ Rumuz: Mükemmeliyetçi
YANIT
Günümüz gençliği ne yazık ki ünlü Fransız aktör Alain Delon’u pek fazla tanımıyor... Oysa o gerek inanılmaz oyunculuğu, yakışıklılığı ve de hayvanlara karşı olağanüstü sevgisiyle pek çoklarına örnek olabilecek bir insandı.
Geçen yaz, 88 yaşında vefat ettiğinde evinde 8 köpeğiyle yaşamaktaydı. Ancak en çok sevdiği köpeği Loubo’ydu. Öldüğü zaman köpeğinin de uyutulup kendisiyle birlikte gömülmesini istedi...
Ama bu gerçekleştirilmedi, ailesi karşı çıktı. Onunla hayatını geçiren 50 köpeğinin mezarlığında, onlarla birlikte gömülmek istedi. Bu arazinin merkezinde onun inşa ettiği bir şapel var. O gün geldiğinde oraya defnedilmek üzere resmi izin almıştı ama maalesef bu isteği de gerçekleştirilmedi.
Genellikle ünlülerin bulunduğu Pere Lachaise mezarlığına gömüldü.
Alain Delon’un sokaktan topladığı minik hayvanların yaşadığı köpek ve kediler için hazırladığı 5 barınağı bulunuyor.
“Evimde de her zaman çok sayıda köpek vardır, köpekler bana çocukları hatırlatır” derdi.
Delon, vefatından önce uzun yıllardır İsviçre’de yaşıyordu, kendini kedi ve köpeklere adamıştı.
Selam Güzin Abla ben üniversite son sınıf öğrencisi, 23 yaşında genç bir kadınım. 1.5 yıl kadar önce, uzun süredir beraber olduğum ve çok sevdiğim bir üniversite arkadaşımla o okulu bitirince hemen evlendik.
Ancak henüz askerliğini yapmadı. Yine de çalışıyor ve bize bakıyor. Bense gelecek sene okulumu bitirip mesleğimi elime alınca çalışmayı planlıyorum.
Gel gelelim, gerek benim ailem, gerekse eşimin ailesi ‘torun isteriz’ diye tutturdu. Gerekçeleri ise bencilce; torun görmeden ölmek istemiyorlarmış! Bize sizin düşünceniz nedir, diye soran yok. Her görüşmemizde, hatta bizi yalnız yakaladıkları zamanlarda bu baskıyı yapmaktan çekinmiyorlar.
Bu da bizi huzursuz ediyor. Çünkü henüz hem ekonomik açıdan hem de manevi olarak bir çocuk büyütmeye hazır değiliz.
Bir çocuğun masraflarının ne kadar büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Üstelik de ailelerimize anlatamıyoruz ki, belki de biz anne baba olmaya henüz kendimizi hazır hissetmiyoruz! Olamaz mı?
Hem de ben bir genç kadın olarak bebeğimi kendi istediğim zamanda kendi planladığım sürede dünyaya getirmeyi düşünemez miyim?
Size sormak istediğim bir şey daha var ben aslında ancak 3-4 yıl sonra anne olmayı düşünüyorum. Bu nedenle şu anda doğum kontrol hapı kullanmaktayım.
Merhaba Güzin Abla, eski eşimle 2020 yılında tanıştım. 1 sene sonra askere gitti, onu bekledim. 2021’de nişanlandım, 2022’de evlendik ama ne olduysa bir türlü evliliği yürütemedik. Sadece 10 ay evli kaldım, bu sürede 3 kere ihanete uğradım.
Her şeyi kabul ettim, hakaretlerine şiddetlerine, dayağına her şeye katlandım.
Ailesi arkamızda durmadı. Onu da kabullendim, düğünümüzü yalnız yaptık.
Benim ailem her zaman destekçiydi ama sonrasında yaşananlar onları da çok üzdü.
10 ay sonra boşandık. Aslında ortada büyütülecek bir sebep yoktu, ikimizin de yanlışlarımız oldu ama ben onu çok sevdim; ne yaptımsa bir türlü unutamadım.
Sanki hayat benim için durmuş gibi. Hayatıma bir şekilde devam ediyorum ama kimseyi hayatıma alamıyorum.
O ise evlendi, yeniden yuva kurdu. Bense evlilikten korkar oldum. Hayal bile kuramıyorum. 2.5 sene tedavi aldım ama bir faydasını görmedim.
Merhaba Güzin Abla, 28 yaşındayım, bir erkek çocuk annesiyim ve aynı zamanda iki aylık hamileyim. Son derece bakımlı, asla kendini salmayan, evinde de dört dörtlük denebilecek bir kadınım.
Eşimle üç yıldır evliyiz, dört yıldır beraberiz. Eşimin nişanlıyken de telefonunda yakaladığım tanışma uygulamaları vardı, o zaman da bunları gördüğümü ve kabul edemeyeceğimi söyleyip tavır almıştım ama bunu ileri sürüp ayrılmamıştım, şimdi çok üzgünüm… Keşke o zaman ayrılmış olsaydım.
Evlendik, ama ilk aylardan itibaren belirli aralıklarla bu şekilde aldatılıyorum…
Birkaç ay dayanıyor sonra yine bu siteleri indirip görüşmeye başlıyor. Kendine ait, bizim fotoğraflarımızın olmadığı hesaplar açıp, kendini bekar gibi gösteriyor.
Kadınlarla utanmadan yazışıyor...
Yüzlerce kadınla yazıştı bugüne kadar. Ne zaman içime doğsa maillerini, mesajlarını kontrol etsem hep yakaladım, her defasında inkâr etti, ‘ben karımı seviyorum’ gibi laflarla boşanmayı reddetti. Mesajların hepsi cinsel içerikli. Kadınların hiçbiri ne güzel ne de onun tarzı. Ama kadınlara söylediği sözler öyle sapıkça ki. Annesi babası da araya girdi, beni savundular defalarca.
Aynı odada otururken bile karşımda telefonla oynuyor. Büyük ihtimalle de benim yanımda da o kadınlarla yazışıyor...
Merhaba Güzin Abla, ben 9 senedir evliyim. Çocuğumuz olmadığı için uzun süren bir tedaviyle çocuk sahibi olduk. İki ay önce bebeğimi kucağıma aldım. Ancak işin dramatik yanı, doğumdan 10 gün sonra eşimin telefonuna baktığımda aldatıldığımı öğrendim. Eşimle yüzleştim. Doğumum olmadan bir gün önce o kadınla iletişimini kesmiş ama aynı yerde çalışıyorlar.
Tabii güvenim yıkıldığı için kendisine inanamıyorum. Şu an güvenimi tekrar kazanmak için çabalıyor, kendisini tamamen ailesine adadı ama benim için artık her şey boş geliyor. Eğer bebeğimi yeni kucağıma almış olmasaydım öğrendiğim gün boşanma davası açardım. Aldatıldığımı belirleyen mesajı gördüğüm an çocuğumun yüzüne baktım ve çaresizliğin en büyüğünü, en derinini hissettim.
Fiziksel bir aldatma yaşandı mı bilmiyorum ama o “hayır” diyor. Konuştuğu kadın da evli. Eşime “sen de ayrılırsan biz evleniriz, biz denedik olmadı, bence sizin de yürümez, boşuna uğraşma” demiş.
Ve tüm bunlar konuşulurken ben hamileliğimin son aylarındaydım. Hatta o kadın da eşinden hamile kalmış, kocasına söylemeden bebeği aldırmış. Benim kocam da bunu öğrenince işin ciddiyetinin farkına varıp konuşmayı kesmiş. Çünkü aynı işyerindeler, duyulursa mesleği biter.
Bunca yıl sonra tedaviyle kavuştuğum bebeğimin ailesini dağıtmak istemezken, kendi içimde bir şeyleri aşamıyorum. O kadınla da yüzleşmek istiyorum ama bebeğimden dolayı çıkıp gidemedim. Kadını muhatap alıp konuşmam doğru mu, onu da bilemiyorum.
Doğum sonrası bu lohusalık dönemimde yaşadıklarıma bir bakın…
Duygularım karmakarışık. Ne yapacağım, bana bir yol gösterin lütfen...
İlk izlenimim gerçekten kötü değildi. O gün telefon numaramı istedi ve görüşmeden çok memnun olduğunu söyledi. Sonra WhatsApp üzerinden yazışmaya başladık. Bana sessiz biri olduğunu ancak ilk görüşmede nasıl olduysa çok konuştuğunu söyledi.
Ben de insanları tanıdıkça yakınlık kuran biriyim. İkinci buluştuğumuzda bana kaç çocuk istediğimi sordu. Açıkçası biraz şaşırdım. Bana göre birbirimizin hayatına daha resmi bir giriş yapıldığında sorulabilirdi bu soru.
Ben yazarsam sorduğum soruya yanıt veriyor, ben yazmasam pek yazmaz, soru sormaz. En son görüşmemizde, ‘pek soru sormuyorsun, hep ben soruyorum kendimi kötü hissediyorum’ dedim. ‘Sen sor sorularını sıkıntı değil’ dedi. Bana göre sanki beni kırmamak için konuşuyormuş gibi.
Geçen gün benden fotoğraf istedi. ‘Annem sorunca göstereceğim’ dedi. Ben de hakkımda ne düşündüğünü, sordum. ‘Karşılıklı buluşur, bir şeyler içeriz, netleşir her şey’ dedi ama henüz bir buluşma olmadı. Nasıl desem, kafam çok karışık aslında. Ona karşı herhangi bir duygum yok şu anda...
Bir şey olmasa da pek üzülmem ama onu pek fazla da anlayamadım. “Bana karşı bir adım atana ben de bir adım atarım” diyor ama zaten ben onu tanımak adına soruyorum, ondan bir cevap gelmeyince kötü hissediyorum bu sefer.
Nasıl bir yol izlemem gerekiyor?
Ama zorla konuşuyor olsa, neden bu kadar uzattığını da anlamadım. Bu tarz görücü usulü evlilik konusunda ne düşünüyorsunuz?