Sevgili Güzin Abla, ben 33 yaşında, 8 yıllık evli bir çocuk babasıyım. Evliliğim en başından beridir, severek evlenmemize rağmen kavgalarla geçti.
Eşim 4 çocuklu bir ailenin en küçüğü. Babası tarafından prenses gibi büyütülmüş. Ben de baba baskısı aile içi şiddet olan bir ailede büyüdüm. İşim gereği gurbetteyiz.
Hayatımız hiç de monoton değil.
Arkadaşlarımızla keyifli vakit geçirebiliyoruz. Yaşantımız sıkıcı değil.
Ben memurum, eşim ev hanımı. Sıkıntı baş başa kaldığımızda oluyor.
Eşim sürekli benden ilgi görmek isteğini söylüyor. Fakat ne yapsam olmuyor. Yemeklerini beğenirim, giyimini beğenirim, sarılır öperim. Ama doymuyor.
Örneğin hediye alıyorum konuşmayayım diye alıyorsun, sabah nöbetçi olduğumda günaydın, mesajı atarım, İnternet den kopyala yapıştır yapmışsın, kabasın, ilgisizsin, diyor.
Annesi üniversite, babası ortaokul mezunu bir kızım. Annem lise bitince köyden şehre tek başına yerleşmiş ve özgür bir kadın olmuş ancak sonrasında bir grupla tanışmış ve kendini onların yoluna adamış.
Üniversiteyi de açıktan bitirmiş, sonrasında oradan tanıştığı bir arkadaşının kardeşiyle görücü usulü evlenmiş.
Babam dünyanın en büyük mazlumu oymuş gibi, saf, uyumlu, rahatsız edici derecede iyi, kimsenin kalbini kırmayan bir adamdı. Sevgisini göstermekten bile çekinirdi. Sadece anneme karşı koşulsuz sevgisini ve aşkını hissettirirdi. Annem kendisi de kabul etti ki, arkadaş, dost gibi sevdi hep babamı. İşte ben de annesine düşkün, babasıyla pek iletişimi olmayan bir çocuktum.
3 yıl önce babamı kaybettik. Yılları kovalayan bir hastalık geçmişi de vardı. Annem bu süreçte yeniden çalışmaya başlamıştı.
Bugüne gelirsek 19 yaşındayım ve bundan yaklaşık bir ay önce annem benimle konuşmak istediğini söyledi. Öğrendim ki yıllardır bizim de ismen tanıdığımız şirketteki bir adamla ilişkisi olmuş. Ancak adam evliydi ve annem en başından beri bunu biliyordu. Karısı öğrenince bana söylemekle tehdit etmiş. İlk başta yanlış anlaşılma gibi anlatsa da gün geçtikçe her şeyi daha net öğrendim.
Bir de benden kadını arayıp konuşmamı istemişti, ‘annem böyle bir şey yapmaz’ diye. Sonra kadın da kanıtlı bir şekilde anlatınca, annem de inkâr etmeyince bu ilişkinin gerçek olduğunu ve 5 yıldır sürdüğünü öğrendim.
Yani babamı aldatmıştı. Şimdi kadın kendini tutamayıp sık sık beni arıyor, ben de ona haklı olduğunu, bundan sonra eşiyle aralarında bir şey yaşanmayacağını söyledim. Ancak ben artık bu olaylarla baş edemiyorum. Kadın anneme tehditler savuruyor.
Önümüzde bembeyaz bir sayfa gibi açılacak, tertemiz bir gelecek vardır sanki...
Yeni yıl beklentilerimizi gerçekleştirecek taptaze ve gencecik bir dost gibi elini uzatır bize...
Her ne olursa olsun, bu yeni yıl her sene olduğu gibi umut vadediyor...
Umudumuzu kesmeyelim gelecekten.
Güzel günler bekleyelim her şeye rağmen... Tabii önce sağlık... Önce huzur... Sevdiklerimizin mutluluğu...
Güveneceğimiz bir dost eli... Kucağımızda mırıldanan kedimiz... Sıcak evimiz, ocakta fokurdayan çayımız...
Güzin Abla, ben 22 yaşında, öğretmenlik yapan bir kadınım. Sevdiğim kişiyi bırakıp başkasıyla evlenebileceğimi düşündüm ama büyük bir hata yapmışım...
Üniversiteye başlarken liseden tanıştığım biriyle sevgili olmuştum.
4 sene boyunca zaman zaman ayrılıp barıştığımız bir ilişki ilerlettik.
Son zamanlarda artık onu eskisi gibi sevmediğimi ve ayrılmak istediğimi fark ettim.
Beni isteyen bir yakınımız var. Ailem onunla evlenmemi çok istiyordu.
KPSS sınavından sonra ilişkimi bitirip ailemin beğendiği gençle konuşma kararı aldım.
Sosyal medyada sahte bir hesap açıp onunla konuşmaya başladım ama beni tanıdı.
Sevgili Güzin Abla, sizi üniversite yıllarımdan beri takip ederim.
Size yaşadığım ve kimseye de anlatamayacağım bir sorun nedeniyle yazıyorum. Ben 10 yıllık evliyim, eşim benden 12 yaş büyük.
Olgun ve aklı başında bir insan olduğu için onunla evlenmeyi tercih ettim. Ancak şimdi doğru mu yaptım diye kendi kendime soruyorum.
O da benim gibi üniversite mezunu, iyi, mevki sahibi biridir. Yakışıklıdır da.
Bir süreden beri onda birtakım değişikler hissediyordum. Yüzüne vurmuyordum ama beni aldattığını düşünüyordum.
Sonunda bir gün karşıma alıp konuşmak istedim, inkar etmedi. “Evet haklısın bir yanlışlık yaptım ama artık hepsi bitti. Çok pişmanım. İnsan hayatında zaman zaman böyle hatalara düşebilir. Kadın affetmeyi bilmeli. Elbette ihanet olmasa çok daha iyi olurdu ve evlilik hayatı çok daha mutlu sürerdi. Ama görüyorsun, bu çok sık rastlanan bir şey, yine de sen olgun ve aklı başında bir kadınsın. Benim bu yanlışımı affedeceğini biliyorum. Bana son bir şans verebileceğini tahmin ediyorum” dedi.
Tahmin edersiniz ki beynimden vurulmuşa döndüm. Bana karşı dürüst davranıp inkar etmediği için bir anlamda onu affedebileceğimi düşünüyordum, ama “Ya sen? ben de aynı şeyi yapsaydım, böyle rahatlıkla beni affedebilecek miydin? Tekrar hiçbir şey olmamış gibi evliliğimizi sürdürebilecek miydik?” deyiverdim.
Merhaba Güzin Abla, ben 24 yaşındayım. Üniversiteyi yeni bitirdim, şu an atama sürecindeyim. Ancak ailevi sorunlar yüzünden o kadar bunaldım ki, bugüne kadar hiç kendi hayatımı yaşayamadım, hiç sorunlarım yüzünden ağlamışlığım yoktur. Ama ailem yüzünden neredeyse hayatımdan bıkmış durumdayım.
Yakın zamanda annemin telefon sevdası başladı. Başkalarıyla sürekli telefonla konuşuyordu.
Bu konuştukları genellikle erkeklerdi. Onlarca kişiyle konuşmalarına şahit oldum.
Başta pek önemsemedim. Daha sonra annemin bu telefon konuşmalarının sonucu onu evden kaçma derecesine kadar getirdi.
Tanımadığı bu insanlarla kaçma planları kurdu. Bunu yapmaması için çok yalvardım, çok uğraştım ama beni dinlemedi bile. Üstelik bütün bunları yaparken babamla hâlâ evliliği sürüyor.
Nitekim babam onu birkaç defa bu yabancılarla konuşurken yakaladı, büyük sorunlar yaşandı. Geceleri uyuyamaz oldum. Acaba babam annemi öldürür mü, diye uykumdan sürekli korkuyla uyanıyorum.
Annemse hiç önemsemiyor, ona telefon olsa yeter. Babam onu öldürse bile umurunda değil. Uyuşturulmuş gibi... Hemen hemen 1 yıldır evde bu sorunları yaşıyoruz. Daha anlatamadığım çok şey var. Buraya yazamıyorum...
Öyle bir durumdayım ki artık ya bu evden çıkıp gitmeyi ya da kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Çünkü bu evde artık nefes alamaz oldum. Dayanacak gücüm kalmadı. İçimde aile sevgisi kalmadı, hepsinden tiksiniyorum.
25 Kasım’ın kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak belirlenmesinin nedeni 1960 yılında meydana gelen bir olaya dayanmaktadır. Aynı yılın 25 Kasım sabahı bir uçurumun kenarında 3 genç kadının cesedi bulundu. Patria, Minerva ve Maria... Onlar Mirabal kardeşlerdi…
Dominik Cumhuriyeti’nde 60’lı yıllarda ülkeyi yöneten Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen 3 kız kardeş, Trujillo’nun bu kardeşlerin kadın hakları için verdikleri mücadele yüzünden, tehlike yarattığıyla ilgili yaptığı açıklamadan sonra vahşice öldürüldüler.
Mirabal kardeşler doğdukları ve yaşadıkları Dominik Cumhuriyeti’nde faşist yönetime ve kadına uygulanan baskı ve şiddete karşı mücadele eden “kelebekler”di.
Mirabal kardeşler, ülkelerindeki özgürlükler için kararlılıkla mücadele ederek Trujillo’ya meydan okudular. Bu nedenle çoğu kez hapse atıldılar. Son olarak da 25 Kasım sabahı arabalarından zorla indirilerek, Trujillo’nun adamları tarafından tecavüz öldürüldüler. Hükümet olaya kaza süsü verdi.
Ancak yıllar sonra da ülkenin insanları onları unutmadı. Kız kardeşlerden birinin kod adının “kelebek” olmasından esinlenerek bu kız kardeşler “kelebekler” olarak efsaneleşti ve bütün dünyada böyle anılmaya başladılar. 1981’de toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.
Merhaba Güzin Hanım, yazılarınızı hem mesleğim hem de ilgi alanım nedeniyle sıkı takip ediyorum.
Evli insanlarla birlikte olan kadınlara karşı tavrınız için teşekkür ederim. İşim nedeniyle aldatılmış kadınların acılarını dinliyor ve bu sebeple boşanmalarda ortada kalan çocukları görüyorum.
Bu durumdaki kadınlar gerçekten büyük travma geçiriyor.
Bilimsel çalışmalara göre aldatılma halinde insanın yaşadığı acı, ölüm acısına en yakın acıymış.
Aldatılmak çok ağır bir travma yaratıyor. Üstelik aldatılma sebebiyle boşanmalarda çocuklar da en ağır şekilde etkileniyor, hatta bu olan bitenlerden bir suçluluk hissine kapılıp ömür boyu güvensizlik yaşayan bireyler oluyorlar.
Burada erkeğin ahlaklı davranması kadar, 3’üncü şahıs kadının da ahlaklı olması gerek.
Kimin kimi sevdiği, hangi kadınla daha iyi anlaştığı, evde nasıl geçimsizlik olduğu işin teferruatı ve kendini kandırmanın mazeretidir.