Paylaş
Şimdi bakın, kesinlikle belli oldu ki her güzelin bir kusuru var.
Net olarak anlaşıldı ki doğada, ne olursa olsun bir denge var. Gayet açıkça görüldü ki dünyanın muhtemelen en güzel kadını, dünyada çirkinlikte derece alabilecek ayaklara sahip!
Kendisi, Adriana Lima bacımız, hediye gelen bir çift lastik spor terliği giyip Instagram hikâyesine fotoğraf olarak koymuş. Ki inanın bu benim yandan burnumun fotoğrafını koymam gibi bir şey olmuş. “Fotoğrafı paylaşılacak o kadar yer varken, niye?” sorusuna layık bir görüntü. Üstelik ayaklar had safhada pedikürlü, beyaz ojeli, bakımlı, ama ı-ıh, asla kurtarmıyor. Parmakların hepsi ayrı ayrı eziyet görmüş, yaşananlar sonrası birbirine küsmüş, bazısı da terk edip gittiği için, dışarıdan uyumsuz parmak nakilleri yapılmış gibi bir görüntü. Yenge alınma, darılma ve de çok sık açık ayakkabı giyme.
Hanımlar hep birlikte itiraf edelim mi, bir ferahlamadık mı? Bir incedeen, “Allah her şeyi bir arada vermiyor” havalarına girmedik mi? Yazlık terlikleri giyip ayağımızın fotoğrafını eşle dostla paylaşma arzusuna kapılmadık mı?
Beyler, Metin Hara’ya kıskançlığınızdan sonra içinize bir damla da olsa su serpilmedi mi? “Benimkinin ayakları serçe gibidir” diye muhabbet açmadınız mı? Dünya bir dakikalığına olsun güzelleşmedi mi? Burnunuza sosyal adalet, fırsat eşitliği kokusu gelmedi mi?
Zira bakınız bu topraklardan sarışını, esmeri, türlü türlü kadın çıkar. Fiziksel ortak yanlarını çok arasanız birkaç şey bulabilirsiniz. Bizim kalçalarımız azıcık geniş ve aşağıdadır. Yav susun, öyledir. Günde 10 saat pilates de yapsan öyledir, yapmasan da. İki, hokka burun bizde azdır, onun için en çok yapılan estetik ameliyat burun düzeltmedir.
Bir de, vallahi tarafsız bir bakış açısıyla, bizim ellerimiz, ayaklarımız güzeldir. Batıya gidin, doğuya gidin, bu ülkeden çıktığınız anda, Çin’e, Japonya’ya varıp ırk değiştirmediğiniz sürece, bu kadar düzgün, ölçülü, derli toplu kadın eli, ayağı zor bulursunuz. Belki Orta Asya genlerimizdendir, uzmanlar araştırsın. Veya da araştırmasın, işleri yok bunu mu araştıracaklar allasen?
Ama başka türlü 1.75’lik bir kadının 38’e varamayan, 37.5’ta kalan ayak ölçüsünü de açıklayamazsınız. Kendimden bahsediyorum. Ablamın ayağı 35.5, babamın 40, onun için şaşıracak bir şey yok. Bu vesileyle yıllardır bana hediye gönderen ayakkabı markalarına çekim yaptığım moda editörlerine de sesleniyorum: Arayıp ayak numaramı soruyorsunuz, 38 diyorum. 40 numara ayakkabılar geliyor. Arkadaşım koskoca kadın yalan mı söyleyecek, vallahi 38!
Türk kadını bir de eline, ayağına güzel bakar. Batıda ender, o da zenginlerin ancak yaz aylarında yaptırdığı pedikür, bizde dar gelirliler için bile rutindir. En kötü kendisi yapar benim bacım. Zira bizde ayaklar çok ortadadır. Misafirlikte ayakkabı çıkarılır, yazın nü haliyle, kışın naylon çorabın içinden, ayaklar sık sık kalabalık karşısında sergilenir.
Adriana’nın ayaklarından çıkarılacak bir ders daha var kanımca. Koyduğu fotoğrafın üzerinde “Spordan hemen sonra” yazıyor. Belki de o görüntüden sadece Adriana’nın ayak genleri değil, spor sorumludur? Misal beni alın, 1.75 kadını 37.5 numara ayaklar, bir de spor yapsam, deforme olmadan kaç yıl taşıyacak? Belki bu yüzden spor âşığı değilim, vücut zemine tam oturmuyor! Türk kadınının güzel ayakları, bir ihtimal ayakların ‘bayandan. az kullanılmış’olmasına bağlı olabilir mi? Çünkü biz severiz oturmayı. “Ev oturması”, ‘Oturmaya gitmek’, ‘Güle güle otur’, ‘Oturduğun yerden para kazanmak’ vs. başka dilde var mı bilmem, ama bizde kanepe-çay-televizyon üçlüsü olmayan ev yoktur. Ve bu üçlü, sporun düşmanı, biblo gibi ayakların dostudur!
Efendi, temiz çocuğu, iyi kısmeti bulan Adriana’nın artık ağır sporlarla kendini helak etmeyi azaltabileceğini, kanepe-TV-çay üçgenine geçebileceğini düşünüyorum. Bir dirhem et bin ayıp örter. Bıraksın o ayakları; gözlerini, saçlarını filan çekip paylaşsın veya ne bileyim kısır, ıspanaklı börek yapsın, onları çekip tarifiyle koysun, acık evini yerini bilsin.
Paylaş