Çocuklarınızın mutsuz olmasına  izin verin

Gülben Ergen bu hafta “Beni Bu Kadar Sevme Anne” adlı kitabın yazarı, sosyal medyada ‘Rap’çi Öğretmen’ olarak tanınan sınıf öğretmeni Ahmet Naç ile bir araya geldi. Naç, kendi sınıfında uyguladığı yöntemleri, anne-babalarının yaptıkları yanlışları detaylarıyla anlattı.

Haberin Devamı

Ahmet Naç’ı Twitter’da tanıdım. Renksiz bir sınıfı adeta masal evine çevirmişti... Ahmet genç bir öğretmen. Öğretmenlik onda baba mesleği. Ama o gelenekselin aksine yeni yöntemlerle okutuyor 44 öğrencisini. Çocuklar Gülsün Diye Derneği’nin Başkanı ve bu ülkeye 37 anaokulu armağan olmuş biri olarak çok etkilendim. 3 çocuk annesi olarak şunu söyleyebilirim; böyle öğretmenlere çok ihtiyacımız var...

 ◊ Yeni kitabınız “Beni Bu Kadar Sevme Anne” hayırlı olsun. Sevgi aynı zaman da zarar da veren bir şey olduğu için mi bu ismi koydunuz?

- Evet. Sevgiyle hiçbir problemimiz olamaz. Her anne-baba çocuğunu fazlasıyla sever. Mümkün olsa çocuklarımızı daha fazla sevebilmek de isterdik. Sonsuzluk böyle bir şey. Ama onları çok sevmek de sizi iyi bir anne yapmaya da yetmiyor ne yazık ki... Öğrencilerime olan sevginin beni asla iyi bir öğretmen yapmasına yetmeyeceği gibi.

Haberin Devamı

◊ Onların ihtiyacı olan şey sevgi değil mi?

- Elbette ama sadece sevgiye mi ihtiyaçları var? Kendimize sormamız gereken soru “Ben onun başarılı ve mutlu olmasını istiyor muyum?” olmalıdır. Yaşamı boyunca ihtiyacı olan donanıma erişmiş, kendini gerçekleştirmiş bireyler yetiştiremezsek başarı ve mutluluktan söz edemeyiz. Onları daha çok severek mi bunu başaracağız yoksa akıl ve bilimin taçlandırdığı sevgimizle mi? Öyle olsaydı her çocuk kusursuz bir şekilde yetiştirilirdi. Ancak sevdiklerimize istemeden, farkında olmadan çok büyük zararlar verebiliyoruz. Hiçbir anne-baba çocuğuna zarar vermek istemez ama ne yazık ki biz onlara iyilik yapıyorum derken aslında ne kadar kötülük yaptığımızın farkında olamayabiliyoruz. Benim amacım da bunu gösterebilmek.

◊ Örnek verir misiniz?

- Çocuğunuz yere düştüğünde eminim içiniz cız eder. İçgüdüleriniz ve ona olan sevginizle o an tek istediğiniz şey onu ayağa kaldırmak ve varsa küçük yarasını temizleyip iyi olmasını sağlamaktır. Ülkemizde bunun en ileri noktası sanırım yarasını öpüp, ayağını çarptığı yere bağırmaktır. Peki ama ya bu yaptıklarınız yanlışsa? O an sakinliğinizi koruyup iyi misin diye sorsak, elimizi uzatıp bizden destek alarak ayağa kalkması için onu teşvik etsek, yarasını biz değil kendisinin kontrol etmesini sağlasak? Ona düşünme, problem çözme fırsatı vermezsek geleceğinde her tökezleyip düştüğünde ayağa kalkamayacak. Bu becerileri zamanında çocuklarına edindirmeyen aileler çocuklarına büyük kötülük yapıyorlar. İşte burada eğitimin en önce bir bilim olduğu akıllardan asla çıkmamalıdır.

Haberin Devamı

ONUN YERİNE KARAR ALMAYIN

◊ Anneler de bir anlamda bilim insanları oluyor...

- Kesinlikle. Eğitim bir bilim olarak sürekli gelişirken çevrenizden, kendi annenizden, anneannenizden gördüklerinizle yetinemezsiniz. Sürekli gelişime açık olmalıyız. Annelik çocuğunuzun hayata hazır olmasını sağlamaktır. Ne isterlerse o olsun derseniz kolaycı amatör bir ebeveyn olursunuz. Onların yerine kararlar alıp seçim yapan annelerin çocuklarının geleceğine zarar verdiklerine eminim.

◊ Size göre başarılı ve mutlu çocuklar nasıl yetiştirilir?

- Mutluluk, tam anlamıyla mutsuz olmamaktır. Karşımıza çözmekte zorlandığımız bir problem çıkarsa ya da istediğimiz bir şey olmazsa mutsuz oluruz. Çocuklarınız geleceğinde binlerce problem durumuyla karşılaşacak ve istediği her şey ne yazık ki olmayacak.

Haberin Devamı

Eğer onların mutlu olmasını istiyorsanız tek yapmanız gereken mutsuz olmalarına izin vermektir. Buna izin verin ki çocuğunuz mutlu olmanın yolunu öğrensin. Bir problem durumunun farklı çözümlerini deneyip kendini keşfetsin. Her çocuk gün içerisinde onu mutsuz edecek sayısız problem durumuyla karşılaşır. Onların yerine çözmeyin sorunları.

Çocuklarınızın mutsuz olmasına  izin verin

◊ Kitapta da bunları mı anlatıyorsunuz?

- Evet ama roman şeklinde. Doğruyu söylemek yerine onu gösterebilmek istedim. Bizler ana sıkışıp geçmişi ve geleceği göremiyoruz. O yüzden zaman makinesi gibi bir kitap yazmak istedim. Romanda bir annenin hatalarını da sonuçlarını görüyoruz. Yapmaya çalıştığım şey “Bunları yaparsanız gelecekte bunlar olacaktır” demek.

Haberin Devamı

Anne babaların aklından çıkarmaması gereken bir şey var. Çocuklarınız en iyi üniversitelere gidip, en iyi mesleklere sahip olabilirler. Ancak o meslekleri icra ederken karşılarına çıkan problemleri çözemezlerse, iletişim becerileri geliş-memişse o problemlerin esiri olur çocuklarınız. Ve mesleklerini kötü icra eden kişiler olurlar.

HAYAT PROBLEM ÇÖZMEKTEN iBARETTiR

  Bir de anne ve anneanne arasında kalan çocuklar var...

- Evet. Komşular bile akıl vermeye başlıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bu kadar basit bir şey değil. Nesilden nesle böyle devam ettiği için bir gelişme kaybı oluyor. Özellikle eğitim çağındaki çocukların en önemli ihtiyacı birey olabilmesi.

Haberin Devamı

Bireyselleşmek çok önemli.

- Kesinlikle. Bir öğrenci basamakları kendi başına adım adım çıkabilmeli. Hayat, problem çözmeden ibarettir. Bir insan, hayatında ardı ardına çıkan problemleri çözebildiği sürece hiyerarşide kendini yüksek bir yere taşır. Aynı şekilde problemleri çözemeyen kişinin de durumunun kötüleşmesi kaçınılmazdır. Bir bebek, anaokulu öğrencisi veya lise öğrencisi hayatın içinde sayısız kez problemle karşılaşıyor. Bizde sorun burada ortaya çıkıyor. Annelerimiz, çocukların doğumundan itibaren, tüm problemleri kendileri çözmeye çalışıyorlar. Hayatı bir sahne gibi düşünün. Orada müziklerini icra ediyorlar. Bu enstrüman çalmak gibi bir şey. Çocukların enstrüman çalmasına izin vermiyorsun. Parmağı acır, o çalamaz diyorsun, üzülür diyorsun...

Onun yerine karar veriyorsun...

- Onun yerine çalmaya çalışıyorsun. Senin yapman gereken çocuğunun enstrüman çalmasına izin vermek. İzin vereceksin ki hata yapacak. Nasıl çalacağını öğrenecek. Bunu yaptığınız zaman da o çocuk hayat sahnesinde ve kendi hayatında başarılı oluyor.

 Hayallerimi sınıf öğretmenliğiyle gerçekleştirdim

 ◊ Kaç senedir öğretmenlik yapıyorsunuz?

- 11 yıldır sınıf öğretmeni olarak çalışıyorum.

◊ Biz sizi sosyal medyada sınıfı öğrenciler için boyayan öğretmen olarak tanıdık...

- Evet. Hatta o dönemde siz bunu sosyal medyanızda paylaşmıştınız. Ondan sonra da bana ilk kitabımı yazmam için teklif gelmişti. Ardından çocuklarla birlikte rap müzik eşliğinde ders anlattım. Adım “Rap’çi öğretmen” oldu.

◊ Sizin anne ve babanız ne iş yapıyorlar?

- Babam sınıf öğretmeni ve şu an emekli. Annem çalışmıyor. Ağabeyim var. Akhisarlıyız biz.

◊ Öğretmenliği baba mesleği olduğu için mi seçtiniz?

- Aslında birçok meslek yapmak istiyordum. Öğretmenliğe baktığım zaman bütün meslekleri aynı anda yapabileceğim bir meslek olduğunu gördüm. Sınıf öğretmenliğinin tam bana göre olduğunu düşündüm. Bir anda çocuklarla tiyatrocuyum, oyuncuyum, sporcuyum, müzisyenim. Hayallerimi sınıf öğretmenliğiyle gerçekleştirdim.

◊ Öğrencilerle farklı bir metotları ne zaman geliştirmeniz gerektiğini fark ettiniz?

- Göreve başladıktan sonra bazı şeylerin yanlış olduğunu gördüm. Kendimi geliştirmeye başladım. Onların bir birey olmasını sağladım. Sorumlulukları onlara yükledim. “Ben bu çocuklara niye ders anlatıyorum?” dedim. Ders anlatırsam onların öğrenmeleri benim ne kadar iyi ders anlattığıma bağlı olur. Bu çocukların kendi kendilerine öğrenmesi gerek. Öğrettiklerimi tekrar etmeyi bıraktım. Çünkü ne kadar çok tekrar edersem çocukların öğrenmesi benim ne kadar tekrar ettiğime bağlı olur. Benden mezun olunca ne olacak? Herkes o kadar tekrar edecek mi?

Çocuklarınızın mutsuz olmasına  izin verin

BENiM SINIFIMDA SORUMLULUK ÇOCUKLARDA

 ◊ Sınıfınızda kaç öğrenci var?

- 44

◊ 44 tane öğrencinin 10’unun sizi dinlemediği zamanı düşünün. Ne yaparsınız?

- Benim sınıfımda sus yoktur.

◊ Tamam ama ne var?

- Sorumluluk çocuklarda. Konuşmazlar. Hiçbir sorun çıkartmazlar. Çünkü anneleri eğittim. Onlara neyin çocukları için daha sağlıklı olacağını gösterdim. Bir örnek vereyim. Mesela çocuk tahtayı göremiyor. Eve gelir ve ailesine “Tahtayı göremiyorum” der. Anne hemen koşar “Hocam, bizim çocuğumuz tahtayı göremiyor. Öne alın” der. Ödevini mi unuttu?

Bir şekilde anneye haber uçar. Anne o ödevi evden getirir. Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını anlattım. Çocuk tahtayı mı göremiyor, o zaman gelip bunu öğretmenine kendisi söyleyecek ve sorununu kendisi çözecek.

 

Yazarın Tüm Yazıları