O kadar değerli ki Beytullah... O, anlattıkça büyüyenlerden. Dağ gibi bir yürek, aslan gibi bir özgüven ve sonsuz bir yaşama sevinci var.
Doğuştan iki kolu yok ve o bir Dünya Şampiyonu. Engel tanımıyor! Hep çalışıyor, hep çabalıyor. “Eve kapatmayın bedenindeki eksiklikten dolayı evlatlarınızı” diyor.
Onu antrenmanlara götüren anne ve babasına minnettar. “İlk can simidinin içine girdiğim günü unutmam, dibe çöküşüm ve suyun üstüne çıkışım miladım oldu” diyor. Yüzün gençler! Aşın engelleri...
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
◊ Beytullah, kaç yaşındasın? Seni tanıyabilir miyim?
- 1995-Kahramanmaraş doğumluyum. Doğuştan iki kolum yok. Ayrıca kalça çıkıklığı ile dünyaya geldim. Hilal ve Mustafa çiftinin oğluyum. Dört kardeşiz. En büyük benim. Diğer kardeşlerimde herhangi bir fiziksel engel yok. İstanbul Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisiyim. Aynı zamanda da Milli Takım kaptanıyım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yüzme takımlarında da kaptanım. Avrupa Şampiyonu olduktan sonra İstanbul’a geldim, ailem hâlâ Kahramanmaraş’ta.
◊ Tamamen İstanbul’a mı yerleştin?
7'den 77'ye artık hepimizin elinde akıllı telefon var. Twitter, Instagram, Youtube, Facebook en popüler olanları. Ama bunlarla bitmiyor. Sanal dünyada zararsız gibi gözüken ama aslında sonucu ölümlere kadar gidebilen ciddi tehlikeler var. Mesela Mavi Balina oyunu bunlardan biri. Ölüme götüren bir oyun. Peki biz çocuklarımızı bu tehlikelerden nasıl koruyacağız? İşte Psikolog Mehmet Şakiroğlu ve Dr. Cansel Poyraz Akyol buna yanıt vermiş “Çocukları Sanal Dünyada(n) Koruma Kılavuzu”nda...
Günümüzün vazgeçilmez alışkanlığına almamız gereken önlemler madde madde yazılmış. Hepimiz için sordum...
Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
◊ Kitabınız için tebrik ederim… Hangi alanda çalışıyorsunuz?
- Cansel Poyraz Akyol: Ben CNN Türk’te haber programları müdürüyüm. Şu anda yardımcı doçent olarak bir üniversitede iletişim üzerine ders veriyorum.
- Mehmet Şakiroğlu: Ben uzman psikoloğum. Adnan Menderes Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim.
◊
Bundan tam 4 ay önce tanıştım Nihat Palandöken’le... 17 yaşındaki kızı Helin, bir sapık tarafından pompalı tüfekle katledildi. Katil ifadesinde silahı internetten aldığını itiraf etti.
Bu olayın üzerinden tam 6 ay geçti. Ne kadın cinayetleri bu sürede azaldı, ne de internetten silah satışı durduruldu...
Acılı baba Nihat Palandöken, tek başına kapı kapı dolaşarak imza toplamaya başladı. Hedefi 1 milyon imza olan acılı babanın tek isteği silah satışlarının yasaklanması.
Nihat Palandöken ve bireysel silahsızlanma için yıllardır büyük emek veren Umut Vakfı’nın yöneticilerinden Ayhan Akcan’la buluştuk ve vahim tabloyu konuştuk.
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
◊ Ülkemizde erkeklerin silah sahibi olmak istemelerinin altında yatan sebepler sizce nelerdir?
- Ayhan Akcan: Şark kültüründe ve bizim geleneksel kültürümüzde maalesef silah çok önemli. Silah, güç ile eşdeğer tutuluyor. Bunun nedeni de şu; tüm Osmanlı dönemi dahil önceki tüm dönemlerde, size silah veriyorsa yönetim, siz onun adına karar vericisiniz. Yani hem güç hem de karar verici anlamında. İkincisi, insanın erkeklere verdiği rollerden birisi de biliyorsunuz doğayla başa çıkabilme.
Furkan’la Instagram’dan bana yolladığı video sayesinde tanıştım. “Gülben Abla sesimizi duy” diyordu. Furkan 9 yaşında ve DMD hastası... Bu hastalık daha önce sayfalarımıza taşıdığım SMA ile çok benzer bir kas hastalığı... Hâlâ tedavisi bulunmuş değil. Furkan ve ona büyük özveriyle emek veren ailesiyle görüşmek için Isparta’ya gittim...
Aile tek umutlarının Hindistan’daki kök hücre tedavisini olduğunu söylüyor.
Tüm imkanlarını Furkan için seferber edip, çevrenin de desteğiyle ilk tedavinin masraflarını karşılayabilmek için her yolu deniyorlar. Kredi, borç, eş dost ne varsa...
Cumartesi günü son çare olarak Hindistan’a uçacaklar. Dilerim Hindistan onlara umut olur. DMD hasta yakınlarının en büyük dileği bu tedavinin ülkemizde uygulanabilmesi...
Fotoğraflar: Levent KULU
◊ Sadullah Bey, Duchenne Kas Hastalığı ile Mücadele Derneği Başkanı olarak çalışmalarınızı anlatır mısınız?
- Sadullah Erol:
Bugün, Dünya Parkinson Hastalığı Günü... Parkinson’u birçoğumuz yaşlılık hastalığı olarak biliyoruz. Ancak öğrendim ki bu hastalığın yaşı yok. Geçen hafta beyin pili ameliyatı olan hastaları bir araya getirerek Guinness rekoru kırdıran Op. Dr. Ali Zırh’la tedavi süreci hakkında sohbet ettik.
◊ Ali Hocam, beyin pili üzerine çalışıyorsunuz. Beyin pili nedir, anlatır mısınız?
- Beyin pilleri, beynin içinde elektrik akımı vermemizi sağlayan cihazlardır. Basitçe anlatmak gerekirse, beynin içine yerleştirdiğimiz iki tane ince elektrik pil gibi elektrot dediğimiz bir kablo var. Göğüste ise köprücük kemiği altında kalp pili gibi cilt altına yerleştirilen pil cihazı bulunuyor. Ve o ikisini birbirine bağlayan iki adet uzatma kablosundan oluşan sisteme beyin pili diyoruz.
◊ Bu tedavi ne zaman ortaya çıkmış?
- 1980’li yıllarının sonlarından itibaren klinik uygulamaya girmiş ama 1990’lı yıllardan itibaren daha modern özelliklere sahip olmuş bir yöntem.
◊ Peki beyin pili sadece Parkinson hastalarında mı kullanılan bir tedavi yöntemi?
-Hayır. Beyin pilini bugün birçok hastalıkta kullanıyoruz. Bunların en büyük grubunu hareket bozuklukları oluşturuyor.
◊ Felç de buna dahil mi mesela?
Nasıl güzel, nasıl naif ve nasıl da bilgili bir kadın var karşımda. Bir o kadar da mütevazı ve sıcak. Zeynep Selvili Çarmıklı ile tahsilini yaptığı, okuduğu, öğrendiği tüm güzellikleri paylaştığı “Pembe Fili Düşünme” adlı kitabını konuşmak için buluştuk. “Pembe Fili Düşünme” çağımızda sık rastlanan panik atak hastalığını, hayatta eksik olan, sorgulamadığımız ya da yanlış isimlendirdiğimiz birçok duygumuzu anlatıyor...
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
◊ Zeynep Hanım, psikolojinin hangi dalıyla ilgileniyorsunuz?
- Uzman psikoloğum. Üniversitede çift anadal yaptım. Psikoloji ve sinema okudum. Daha sonra da uygulamalı psikoloji alanında yüksek lisans yaptım. Aynı zamanda uluslararası sertifikalı öz-şefkatli farkındalık eğitmeniyim. Bahçeşehir Üniversitesi’nde 8 hafta süren öz-şefkatli farkındalık eğitimi veriyorum. Şimdiye kadar birebir çalışmalar da yapıyordum ama grup çalışmaları beni daha çok cezbediyor.
◊ Çağımızın en büyük sorunlarından biri kendimize karşı şefkatli olmamamız mı?
- Evet, en büyük sorunlardan biri. Yalnız burada vurgulamak istediğim bir nokta var: Ben şefkati bir duygu, bir his olarak tanımlamaktan yana değilim. Öz-şefkat bir davranıştır, eylem içerir. Hissedilen acının iyileşmesiyle ilgili bir şey yapma motivasyonunu içerir. Acı çekerken aktif olarak kendimizi yatıştırmayı ve rahatlatmayı içerir, sıkıntı içindeyken kendimize yardımcı olmak için gerekeni yapmamızı sağlar. Bu bilgi çok önemli zira çoğu insan, “Ben kendimi sevmiyorum ki, kendime karşı nasıl şefkatli olabilirim?” diye yakınıyor. Halbuki öz-şefkat eğitiminin amacı belli duyguları içimizde uyandırmaktan veya insanlara kendilerini “sevmeyi” öğretmekten ziyade, geçirdikleri zor anları fark etmelerini ve bu zor anlarda kendilerine bakım vermeye niyet etmeyi öğretmek. Önemli olan sevgi dolu olmaya, şefkatli olmaya, nazik olmaya niyet etmek. Niyet, duygulardan daha önemli. Zamanla duygular da niyeti takip edebilir.
◊ Sözel egzersizleri önemsiyor musunuz?
Tarladan New York’a uzanan özenilesi bir kadının hayat hikayesi için yolum bu kez Mersin’e düştü…
Yazan, yöneten, okuyan, topluma ve yaşadığı topraklara iz bırakan dünya tatlısı bir kadın Ümmiye Koçak.
Bize gözleme pişirirken öyle doğal, öyle sıcak anlatıyor ki Real Madridli dünya yıldızı futbolcu Cristiano Ronaldo’nun oynadığı Türk Telekom’un reklam filminin yönetmeni oluşunu…
Köyünde tiyatro kurmak için verdiği mücadeleyi, gündelik işe gidip biriktirdiği emeğini...
Ümmiye Koçak baş üstünde taşınmaya layık bir Anadolu kadını…
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
◊
◊ Oğuz Hocam, Acıbadem Üniversitesi Suç ve Şiddeti Araştırma Merkezi Müdürü olarak ne gibi çalışmalarınız var?
- Suç ve şiddeti her boyutuyla araştırıyoruz. Hem demografik, hem saldırgan, hem mağdur, hem boyutunu çalışıyoruz. Diyoruz ki: Türkiye’de suç var mı? Var. Gelişmiş ülkelerin hepsinde bir şeyden bahsederken var ya da yok diye, mutlaka sayısal veri, demografi dediğimiz yaş, cinsiyet gibi şeyleri söylemek lazım. Ama bu Türkiye’de çok az. Bu tip merkezler dünyada bunu çalışıyor. Mesela bizim 2016’da yayınladığımız bir pedofili raporu var. İmdat adında bir derneğimiz var ve derneğin internet sitesinde bunu yayınladık.
◊ Derneğin adı neden İmdat?
- İ “İstismar’’, M “Mağdur’’, D “Dayak’’, A “Aşağılama”, T “Tecavüz’’. Onların birleşimi olarak “İmdat” dedik. Orada Türkiye’de pedofilinin durumu ile ilgili bir rapor yazdık. Meclis komisyon kurdu ve pedofili raporunu bizim verilere dayanak yaparak yayınladı.
◊ Raporun detaylarını anlatır mısınız?