BU yıl Davos, sıfırın altında seyreden soğuk ile diğer yıllardan farklı.
Farksız olan ilk günden başlayan yoğun tempo.
Dün sabah aynı saatlerde başlayan, birbirinden cazip altı oturum -Çin, İklim Değişimi, Global Ekonomi, İslam, Yoksulluk ve Silahsızlanma- arasından ‘global ekonomi’yi seçtim.
Türkiye'yi yakından izleyen, İsrail eski Merkez Bankası Başkanı ve Amerikan International Group Başkan Yardımcısı Jacop Frenkel, Japon Profesör Takatoshi Ito, Morgan Stanley'in şef ekonomisti Stephen Roach, Londra Business School'un Dekanı Laura Tyson global ekonomiyi tartışan isimlerdi.
Oturumu ise Financial Times'tan Martin Wolf yönetti.
Peki neler konuşuldu?
Bir kere 2004 yılının global ekonomi için gerçekten müthiş bir yıl olduğunun altı çizildi.
ABD ekonomisinin hızlı büyümesi, Japonya'nın sorunlarının çoğunu çözmesi, Çin'in baş döndürücü büyüme hızı iyi güzel de yerlerde sürünen Avrupa ekonomisi ne olacak?
AVRUPA EKONOMİSİ SÜRÜNÜYOR
Konuşmacılar arasındaki tek kadın olan Laura Tyson doğrusu Avrupa için pek de pembe tablo çizmedi ya da çizemedi.
Tyson'a göre, Avrupa 2000 yılında ortaya koyduğu yılda ortalama yüzde 3'lük kalkınma hedefine ulaşmamasının nedenleri arasında Euro'nun güçlenmesi ve petrol fiyatlarının artması var.
2004 yılında petrol fiyatlarının tavan yapması Avrupa ekonomisine en büyük darbeyi indirmiş.
Zira Avrupa ekonomisi petrole fazlasıyla bağımlı.
Peki bu karamsar tabloda hiç umut ışığı yok mu?
Varmış.
Laura Tyson'ın dediğine göre, Fransa ve Almanya'da sendikaların bazı esneklik belirtileri göstermeleri reformları hızlandırabilecek.
Önemli bir nokta şu: Avrupa Birliği'nin yeni üyelerinden gelen rekabet hantal yapılar esnemeye zoruyormuş.
Avrupa ekonomisinin büyümesinin anahtarı verimlilik.
Frenkel'e göre, dünya ekonomisinin motoru Asya.
ABD'nin bütçe açığının ve Avrupa'nın büyüme sorununun siyasiler tarafından gerektiği gibi ciddiyetle ele alınmadığını iddia eden Frenkel,‘Geçmiş yıllarda zorluk içersinde olan ülkeler şimdi çekim merkezi haline gelecek’ diyor.
Bu ülkeler hangileri?
Türkiye, Rusya, Meksika, Brezilya.
‘Türkiye'yi bir iki yıl önce düşünün. Ya da 1998 yılında Rusya'yı?Şimdi paradigmalar değişti.Rusya aynı Rusya değil. Türkiye aynı Türkiye değil’ diye konuşuyor.
Babacan Avrupa oturumunda
EKONOMİDEN sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan dün ‘global ekonomi’ oturumundan hemen sonra başlayan ‘Avrupa’ oturumunun konuşmacıları arasındaydı.
‘Avrupa'nın durumu ne olacak’ sorusuna cevap arayanlar arasında Estonya Başbakanı Juhan Parts'ı da dinleme fırsatını bulduk.
Parts'a geçmeden önce Babacan'ın söyledikleriyle ilgili bir iki cümle.
Babacan, Avrupa'nın bildiğimiz sorunlarına değindi: Genişleme sancıları, ekonominin hedefini tutturmaması, yeni anayasa tartışmaları gibi.
Türkiye'nin üyeliğiyle Avrupa'nın çok kültürlü bir kimlik ortaya koyacağını söyledi.
Ancak kanımca, Türkiye'nin Avrupa'nın pısırıklığından kurtulmasına nasıl katkıda bulunabileceğinin fazla üzerinde durmadı.
Oysa Estonya Başbakanı Juhan Parts, Avrupa'nın eski sosyal yapısının nasıl daha dinamik hale getirileceği konusunda ülkesinde tartışmaların sürdüğünü vurgularken bir şeyleri değiştirmek isteyen Avrupalı'nın en iyi örneğini verdi.
Sancılı bir dönemden geçen Avrupa'yla günün birinde bütünleşmek istiyorsak sanırım bizim bu tartışmaları daha yakından izlememiz gerekiyor.
Gere: CEO'ları harekete geçirmek için Davos'tayım
DAVOS'un bu yılki en büyük sürprizi ünlü oyuncular.
Doğrusu yıllar boyu burada siyasetin, edebiyatın, felsefe dünyasının ünlü isimleriyle karşılaştık.
Beyazperdenin bu büyük çıkarması ilk kez oluyor.
Aralarında benim de bulunduğum bazı gazeteciler dün öğle yemeğini Sharon Stone ve Richard Gere ile paylaşmak muradına erdik.
Global ekonomi ve Avrupa oturumlarından sonra bir koşuda, Kongre Sarayı'nın biraz uzağındaki Belvedere Oteli'nin Atlantis Salonu'na ulaştığımda Sharon Stone oradaydı.
Üstelik oturduğum masanın hemen arkasındaki masadaydı.
Kısacık kesilmiş sarı saçları ve siyah kazağıyla oldukça alımlıydı ama benim gözüm kendisini bekletmekte olan Richard Gere'deydi doğrusu.
On, onbeş dakika sonra o da çıkageldi.
Sharon Stone ve Richard Gere ile sırt sırta bir öğle yemeği nasıl geçti derseniz?
Cevabım kısacık: Yemek yemedim.
Belirtmekte yarar var: Hem Stone, hem Gere yıllardan beri AIDS ile savaşın içindeler.
Önce Sharon Stone konuşuyor.
‘Sizin kadar eğitimli ve deneyimli olmasam da AIDS ile mücadele konusunda bayağı yol aldım’ diyor.
Özellikle Afrika'da AIDS'li anne ve çocuklar için neler yapıldığını anlatıyor.
Üzgünüm ama Richard Gere hem karizmasıyla, hem bilgisiyle, hem farkındalığıyla, hem pratik önerileriyle Sharon Stone'u feci gölgede bıraktı.
‘Mücadelenin içersindeyim çünkü 1980'li yıllarda AIDS'ten pek çok arkadaşımı yitirdim.Acılarını yüreğimde hissettim’ diyor Gere.
"İkinci vatanım" dediği Hindistan'da nasıl iş dünyasını işin içine kattığını anlattıktan sonra baklayı ağzından çıkartıyor: ‘Davos'a gelme nedenimiz CEO'ları hareke geçirmek.Mesele sadece para meselesi değil çünkü.CEO'ların dikkatini eğitime, sağlığa, bizimle işbirliğine çekmek istiyoruz.Medyanın da desteğiyle AIDS konusunda dev adımlar atabiliriz’ diyor.
Bir medya mensubu olarak Richard Gere'i bu mücadelesinde desteklemeye hazır ve kararlıyım.
CEO'ların yüzde 90'ı umutlu
DAVOS'ta erken başlayan günün ilk buluşması PricewaterhouseCoopers'in Avrupa Başkanı Wolfgang Wagner ile gerçekleşiyor.
Wagner ile PricewaterhouseCoopers'in önceki gece kamuoyuna duyurduğu CEO araştırmasını konuşuyoruz.
Bu yıl sekizincisi yapılan araştırmaya tüm dünyadan 1300 CEO katılmış.
Araştırmanın ortaya koyduğu en önemli şey şu:
İki yıl önce karşıtıkları şirket yolsuzlukları nedeniyle yıldızları sönmüş olan CEO'lar eski güveninirliklerine kavuşmuş.
Peki CEO'ların 2005 yılına bakışları ne?
Yüzde 90'ı işyerin büyüyeceği konusunda iyimser.
Geçtiğimiz 3 yıla oranla iyimserlikteki artış kayda değer.
Wolfgang Wagner'e göre, CEO'lar fırsatları gördükleri halde risklerin de farkındalar ve en önemlisi Euro-dolar paritesiyle yaşamayı öğrenmişler.
Wagner'in sözünü ettiği risklerin başında regulasyonlar ve düşük maliyet rekabeti geliyor.
PricewaterhouseCoopers bu arada ‘tsunami’ yardımlarının denetlenmesinde ve yerine ulaşmasında Birleşmiş Milletler’i destekliyor.