Marie nefretten ölmedi

İçim dayak attığı kadının ölümüne neden olan Noir Desir’in solistine karşı öfke doluydu. Şimdi Marie ile Bertrand arasındaki duyguların yoğunluğunu okudukça, öfkemin bu aşkın karmaşıklığı karşısında azaldığını fark ediyorum.

VILNIUS’te küçük bir mahkeme salonu.

Sanık sandalyesinde Fransız Noir Desir topluluğunun solisti Bertrand Cantat.

Karşısında, yani mahkeme salonunun sıralarında kendi anne babası.

İki çocuğunun annesi Kristina Rady.

Noir Desir
’in müzisyenleri.

Sekiz ay önce bir otel odasında öldürdüğü oyuncu Marie Trintignant’ın annesi yönetmen Nadine Trintignant.

Marie Trintignant’nın dört çocuğunun babaları; müzisyen Richard Kolinka, oyuncu François Cluset, yönetmen Samuel Benchetrit...

En arka sıralarda hafta başında başlayan mahkemeyi izlemek için diğerleri gibi Fransa’dan kalkıp gelmiş olan dostlar, yakınlar.

Bertrand Cantat, Marie ile ilişkilerinin nasıl başladığını anlatıyor:

‘Bir konserden sonra Marie beni tebrik etmeye geldi. Ardından telefon mesajları başladı. İlişki platonikti önceleri. Sonra aşka, şimdiye kadar hiç bilmediğim, tanımadığım bir tutkuya dönüştü.’

Marie,
iki çocuğunun babası Samuel Benchetrit, Bertrand Cantat ise Kristina Rady ile birlikte o sıralar.

KISKANÇLIK BAŞLANGICI

Aşktan kaçmak ne mümkün...

Bertrand Paris’e, Marie’nin evine taşınır.

Kimbilir...

Belki de Cantat’ın yüreğinde ilk kıskançlık tohumlarını filizlendiren evin posta kutusunun üzerindeki, Marie’nin sevmiş olduğu diğer üç erkeğin isimleridir.

Richard Kolinka, François Cluset, Samuel Benchetrit.

Değişik babalardan çocuklar, eski kocalarla, sevgililerle süregelen dostça ilişkiler hayata daha düz bakan Cantat’ın kafasını karıştırır.

Yine de Marie için müziğine ara vermeyi, genç kadının oynadığı filmin çekimi için Vilnius’e peşinden gitmekten alıkoyamaz kendisini...

Vilnius’te, Benchetrit’ten Marie’ye gelen bir SMS sonrası patlayan kavga, itişmeler ve yüzüne yediği darbeler sonrası genç kadının yere yığılması...

Bertrand Cantat, mahkeme salonunda Marie ile son gece yaşadıklarını anlattıktan sonra, öldürdüğü sevgilisinin annesine, çocuklarına dönüp şunları söylüyor:

‘Sekiz aydan beri her dakika, her saniye Marie’yi ve sekiz çocuğunu düşünüyorum. Çektiğiniz ıstırap nedeniyle beni duymadığınızı biliyorum ama Marie’yi her şeyin üzerinde sevmiş olduğumu bilmenizi istiyorum’ diyor.

DAVA BİR SEMBOL

Nadine Trintignant, Cantat’a inanmayan gözlerle bakıyor.

Şarkıcının, kızını ailesinden, çocuklarından, sinemadan kopartmak, onu yok etmek istediğini iddia ediyor.

‘Eğer Cantat affedilirse, dünyadaki her kadının kendisini seven erkeği tarafından öldürülebileceğini kabul etmiş oluruz. Ben gelecekteki tüm Marie’ler adına konuşuyorum.’

Cantat
haykırıyor: ‘Marie nefretten ölmedi!’

Doğru Marie nefretten değil aşktan öldü ama öldü işte.

Ne garip ki, geçtiğimiz yaz Marie Trintignant’nın trajik ölümünü yazdığımda ‘Feministler de dayaktan ölür’ diye başlık atmışım...

İçim dayak attığı kadının ölümüne neden olan Noir Desir’in solistine karşı öfke doluydu.

Şimdi Marie ile Bertrand arasındaki duyguların yoğunluğunu okudukça, öfkemin bu aşkın karmaşıklığı karşısında azaldığını fark ediyorum.

Vilnius’teki hücresinin duvarına Marie’nin adını kazımış olan Bertrand Cantat için dokuz yıl hapis cezası istendi.

Son karar yarın.
Yazarın Tüm Yazıları