DAVID Kelly'nin cesedi geçtiğimiz 18 Temmuz’da Oxford yakınlarında bir tepecikte bulundu.
Kelly biyolojik silahlar konusunda dünyaca ünlü, saygınlığı olan bir bilim adamıydı.
Birleşmiş Milletler'in silah denetçisi olarak 1996 yılında Saddam Hüseyin'in biyolojik silah programını ortaya çıkartan oydu.
Bu yüzden Nobel Barış ödülüne aday bile gösterilmişti.
Karyerinin zirvesindeyken bir BBC muhabiriyle geçtiğimiz mayıs ayında Londra'da bir barda yaptığı sohbetin sonunu hazırlayacağı kimin aklına gelirdi?
Oysa David Kelly'nin Charing Cross Oteli'nin barında Andrew Gilligan'a söyledikleri ilerde başını belaya sokacak cinstendi.
‘‘Blair Hükümeti'nin Irak'ta kitle imha silahları olduğuna ilişkin dosyası fazlasıyla abartılı. Kanımca manipule edilmiş. Irak'ın bu silahları elinde bulundurma olasılığı yüzde 30 dolayında...’’
Bu Gilligan'ın kaçırmayacağı bir haberdi kuşkusuz.
Nitekim BCC'nin bombayı patlatmasından sonra İngiliz ve Amerikan gazeteleri olayın üzerine balıklama atladılar.
‘‘Blair İngilizleri aldattı.’’
Çoğu gazete manşetten böyle duyuruyordu olayı.
Andrew Gilligan bilgileri kimden aldığı konusunda suskunluğunu korurken, basın köstebeğin peşine düşüyordu.
Bu arada BBC'nin başka bir gazetecisi Susan Watts, David Kelly'ye ulaşmaş, ağzından başka bilgiler almayı da başarmıştı.
Kelly'ye göre, Saddam aleyhinde kanıt peşinde olan Blair'in adamları kontrol edilmeyen ham bilgileri kullanmak hatasına düşmüşlerdi.
Watts bu konuşmayı teybe kaydetmişti.
Doğrusu, bilim adamının aklına gazetecilerle dikkatli konuşması gerektiği gelmemişti.
Zaten aklı Irak'a yapacağı yolculuktaydı.
Bağdat'a yaptığı birkaç haftalık geziden sonra Birleşmiş Milletler'deki bir toplantı için New York'a uçmuştu.
Dolayısıyla İngiltere'de kopan fırtınadan habersizdi.
Oysa İngiliz parlamentosu birbirine girmiş, gazeteci Gilligan bir komisyon karşısında ifade vermeye çağrılmıştı.
Gilligan haber kaynağının adını vermemişti ama ‘‘Irak'ın imha silahları bulundurma olasılığı yüzde 30’’ sözleri etrafta dolaşmaya başlamıştı.
Kelly'nin yakın çevresi ‘‘yüzde 30’’ saptamasının ona ait olduğunu biliyordu.
Bilim adamı ancak ABD dönüşü yani haziran ayı sonlarında durumun ciddiyetini fark etti.
Skandal tüm karyerini, geleceğini mahvedebilirdi.
Bağlı bulunduğu Savunma Bakanlığı’na mektup yazarak Andrew Gilligan ile buluştuğunu itiraf etti.
Ortalıkta dolaşan söylentilerle ilgisi olmadığını, Gilligan'ın yalan söylediğini iddia etti.
Kelly'nin mektubu Blair Hükümeti'nin eline müthiş bir fırsat vermişti.
Kanlı bıçaklı olduğu BBC'yi asılsız habercilikle suçlayabilirdi.
Alelacele şöyle bir bildiri hazırlandı: ‘‘Savunma Bakanlığı'nda çalışan biri, Gilligan ile buluştuğunu itiraf etti. Ancak gazelerdeki iddialar kendisine ait değil. Gazeteci yalan söyledi.’
Bildiriyi onaylayan Kelly'ye adının açıklanmayacağı vaat edilmişti.
Ne yazık ki vaat havada kalır.
Zira Kelly'nin adının basına sızdırılmasını isteyen bizzat Tonny Blair'dir.
İkinci darbe Dışişleri Jack Straw'dan gelir.
Irak dosyasıyla ilgili yakın çalıştığı Straw açıklamasında ondan ‘‘son derece vasat bir bilim adamı’’ diye söz eder.
Kelly'nin kariyeri, geleceği, saygınlığıher şeyi sıfırlanmıştır.
Parlamento komisyonu önünde ifade verdikten iki gün sonra hayatına son verir.
Kelly'nin ölümünde gizli ajanların parmağı olmadığı bugün artık net bir şekilde biliniyor.
Bilim adamının ölümünden sorumlu olanlar Blair Hükümetive basın.