NE kadın örgütlerinin yıllardır süren çabaları, ne ‘haydi kızlar okula’ kampanyaları, ne Kadın Statüsü’nün bir yasaya kavuşması...
Yıllardır ne yazık ki arpa boyu yol alamamışız.
Kadın-erkek eşitsizliğinde 58 ülke arasında 57. sırada geliyoruz.
Dünya Ekonomik Forumu, ilk kez 58 ülke arasında ‘cinsiyet uçurumunu’ ayrıntılı bir şekilde araştırıp bir rapor hazırlamış.
30 OECD ülkesiyle, 28 ‘yükselen piyasa’yıkapsayan araştırma, BM Kadın Kalkınma Fonu (UNIFEM) belirlediği kriterlere göre bu uçurumu ölçüyor.
Temel alınan 5 kriter şöyle:
Eşit işe eşit ücret.
Düşük ücret ve vasıfsız işlerle sınırlı olmayan iş alanlarına erişme fırsatı.
Politik hayata katılım.
Eğitim.
Sağlık ve özellikle anne sağlığı.
Kadınlarla erkekler arasındaki farkı kapatmayı başarmış ilk beş ülke İskandinav ülkeleri: İsveç, Norveç, İzlanda, Danimarka ve Finlandiya.
Bu beş ülkeyi Yeni Zelanda, Kanada ve İngiltere takip ediyor.
Avrupa Birliği’nın 10 üyesi listenin ilk 15’i arasına girmeyi başarmış.
Ancak AB açısından ilgi çeken bir nokta var.
Letonya, Litvanya, Estonya gibi ‘yeni üyeler’ Belçika, Portekiz, İspanya, Yunanistan gibi ülkeleri geride bırakmış.
ABD, 57 ülke arasında 17. sırada.
İş hayatında fırsat eşitliği ve sağlık en zayıf olduğu alanlar.
Asya’da Çin, Japonya dahil pek çok ülkenin önünde.
Demek ki Çin Hükümeti’nin ‘kadın erkek eşitsizliği’ni yenmek için başlattığı politikalar bir yerde amaca ulaşmış.
Uçurumu kapatmakta zorlanan ülkeler Ürdün, Pakistan, Türkiye ve Mısır.
7 üzerinde yapılan puanlamada notumuz 2.67.
Sonuncu olan Mısır’ın puanı zaten 2.38.
Kadın meselesi ‘yumuşak karnımız’...
Hatırlarsanız, Avrupa Parlamentosu’nun raporunda da kadın haklarında Avrupa’nın sonucusu olmuştuk.
Kadın-erkek eşitsizliğini kapatmadıkça gelişmiş bir ülke olamıyacağız.
Bunun için yapılacak tek bir şey var:
Ankara’nın Japonya örneğinden yola çıkarak acilen bir ‘Cinsiyet Eşitliği’ eylem planını hazırlaması ve uygulaması.
Kadınının Statüsü’nden sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit’in Japonya’nın 1996 yılında uygulamaya başladığı bu planı incelemesini öneririm...
Aksi takdirde daha nice raporda sonuncu geliriz.
Onur Air krizini, Türkiye-AB çatışmasına dönüştürmeyelim
ONUR Air krizinin patlak verdiği saatlerde, Konrad Adenauer Vakfı’nın ‘Rekabet ve Medya’ semineri için Antalya’dayız.
Türk ve Alman gazetecilerin katıldığı seminerin konuşmacılarından biri de Öger Tur’un sahibi Vural Öger.
Avrupa Parlamentosu milletvekili ve Alman-Türk İdare Meclisi Başkanı olan Vural Öger aynı zamanda 1. kuruluş yıldönümünü kutlayan Atlasjet’in yüzde 51’i ortağı.
Hollanda’nın ardından Almanya, Fransa ve İsviçre’nin Onur Air uçuşlarını durdurma kararı Vural Öger’ın canını sıkmış.
Telefonunu elinden düşürmüyor.
Alman Sivil Havacılık ile, tur operatörleriyle sürekli temas halinde.
‘Krizi keşke ulaştırma bakanları bir araya gelip çözseydi’ diyor.
Türkiye’nın ‘misilleme’ye giriştiği takdirde turizmin büyük bir darbe alacağını söylüyor Öger.
Yıllardan beri Almanya’da yaşayan Vural Öger, Türkiye’nin tepkilerini dışardan biri olarak daha objektif değerlendirebiliyor.
‘Aman’ diyor... ‘Onur Air krizini bir Türkiye-Avrupa çatışmasına dönüştürmeyelim.. İpleri daha fazla germeyelim. Türkiye Avrupa yolunda bir ülke, aklımızdan çıkarmayalım.’...
Merkel-Sarkozy ikilisi iktidara gelince işimiz zor
VURAL Öger’e sorular bu kez Avrupa Birliği üyeliğimizle ilgili.
Şapkalardan biri Avrupa Parlamentosu milletvekilliği olunca bu kaçınılmaz elbet.
‘Schröder-Chirac ikilisinin iktidarda olması bizim için büyük bir şans’ diyor.
‘Düşünün, Almanya’da Angela Merkel, Fransa’da ise Nicholas Sarkozy iktidara geldiği takdirde işimiz ne kadar zorlaşacak’
Sırf bu yüzden elimizi çabuk tutmamız gerekiyor.
3 Ekim tarihine odaklanmamız gerekiyor.
Vural Öger hesaplamış.
Türkiye ile Avrupa arasında görüşülecek 31 konu için yaklaşık 900 kişilik kadro gerek..
Nerede bunlar?
‘Müzakereler 3 Ekim’de başlarsa 2006 yılına kadar turizm, dış ticaret gibi dosyaları kapatırsak yol almış oluruz... Acele etmemiz gerek. Çünkü bir daha Schröder-Chirac ikilisi gibi bizi destekleyen bir ikili bulamayız.’
Atlasjet’ın hedefi 2006’ya 22 uçakla girmek
VURAL Öger ile sohbette söz haliyle Atlasjet’e geliyor.
Şu anda şirketin elindeki uçak sayısı 16.
Hedef 2006 yılında 22 uçakla girmek ve uçak şirketleri arasında en genç filoya sahip olmak.
Vural Öger’ye turizmci olarak neden uçak işine girdiklerini soruyorum.
‘Gelecek entegre turizmde’ diyor.
Bu tur operatörünün aynı zamanda hem otel, hem uçak şirketi sahibi olmasını kapsayan bir model.
Tui, Thomas Cook gibi dev tur operatörlerinin izledikleri bir model.
Tur operatörlüğünün yanısıra 10 binin üzerinde yatağı olan Öger tur modelin son ayağını da Atlasjet ile tamamlamış.
35 yıldan beri turizmin içinde olan Vural Öger, son 15 yıldan beri Almanya’dan Türkiye’ye en fazla turist getiren turizmci.
Önümüzdeki yıl için hedefi 1 milyon 400 bin turist.
Atlasjet bunların yüzde 20’sini taşıyormuş.
Peki dünyanın dev tur operatörleriyle aynı kulvarda koşan Vural Öger, Avrupa Parlamentosu milletvekilliği de eklenince işlerini nasıl idare ediyor?
‘Henry Ford başarısının sırrını şöyle vermiş: Bildiğim işi ve kontrol edebildiğim işi yaptım. Ben de aynı şeyi yapıyorum’ diyor.
Ve ilave ediyor: ‘Hamburg’daki merkezimizden Antalya’daki bir otelimizin domatesi kaça aldığını bile izliyoruz.. İnternet sayesinde’...