İstanbul Modern’e en çok ilgi gençlerden

OYA Eczacıbaşı ile İstanbul Modern’in Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü almasından bir iki gün sonra buluştuk.

Haberin Devamı

Müzenin eğitim projelerine destek amacıyla bu yıl ikincisi düzenlenen Gala Modern’den iyi bir gelir elde edilmiş olmasından ötürü Oya Eczacıbaşı mutluydu.
İstanbul Modern’in altıncı yılında çeşitli eğitim projeleriyle ulaşılan öğrencilerin sayısı 325  bini bulmuş.
Eczacıbaşı, “Gala Modern’den elde ettiğimiz gelirle eğitime yönelik yılda 6 ila 7 proje gerçekleştirebiliyoruz” diyor.
Bunlardan bir tanesi “Dokunduğum Renk”.
Ya da “Görme engelli çocuklara resim eğitimi”.
Bir diğeri hem anneye, hem çocuğa birlikte verilen sanat eğitimi.
Zihinsel engelli çocuklara liseli gençlerin verdiği eğitim ise bir başkası.
Baktığınızda gerçekten birbirinden yaratıcı projeler.
Oya Eczacıbaşı, “Çocuklara, gençlere ulaşmak en büyük kaygımız” diyor.
Müzeyi bir yılda ziyaret edenler arasında gençler çoğunluktaymış.
Hem müzeye daha sıklıkla gidiyorlar, hem kalma süreleri hayli uzun.
Kimi zaman üç, dört saatlerini geçiriyorlar sanat eserlerinin karşısında.
Üniversitelerle geliştirilen ortak projelerin de gençleri müzeye çekiyor haliyle.
YILDA 500 BİN ZİYARETÇİ
“Müzenin ziyaretçi çekme potansiyeli yüksek ama 16 milyonluk bir şehirde yılda 500 bin ziyaretçimiz var. Bu daha gideceğimiz çok uzun bir yol olduğunun işareti” diyor Eczacıbaşı.
New York’taki MoMa’yı yılda 5 milyon kişi ziyaret ediyormuş.
İstanbul Modern’in tam 10 kat fazlası.
Ancak şu var:
New York’u 2009 yılında yerli, yabancı 45 milyon kişi ziyaret etmiş.
2010 Kültür Başkenti nedeniyle 10 milyon turist çekmeyi hedefleyen İstanbul’un ise 11 ayda ulaştığı sayı 7 milyon 250 bin.
Yani İstanbul Modern’in ziyaretçi sayısının artması biraz da gelen turist sayısına bağlı.
Bir de elbet 16 milyonluk şehirde sanat, kültürün çok daha fazla ilgi görmesine.
Önümüzdeki hafta sona erecek olan İstanbul 2010 Kültür Başkent’i etkinliklerinin  acaba bu ilginin artmasına katkısı oldu mu?
İstanbul 2010 Ajansı yetkililerinin cevaplamaları gereken önemli bir soru bu.
Oya Eczacıbaşı’yla sohbete dönersek, Eczacıbaşı Ailesi’nin 17 yıllık çabasından sonra nihayet 2004 yılında kapılarını açan müze İstanbul’un önemli bir markası haline gelmiş durumda.
Kutluğ Ataman’ın halen devam eden “İçimdeki Düşman” Sergisi için sadece Financial Times Gazetesi’nde dört yazı çıkmış.
MOMA İLE POMPİDOU SENTEZİ
Müzenin altı yılda kat ettiği yol üç ana sponsoru Eczacıbaşı, Hedef Alliance ve Türk Telekom’ un finansal destekleri sayesinde.
Sponsorların desteği gelirin yüzde 77’si oranında.
Merak edince Oya Eczacıbaşı İstanbul Modern’ in geriye kalan gelirinin nereden sağlandığını sayıyor:
Bilet yüzde 5, üyelik
yüzde 1, hediyelik mağaza
yüzde 6, etkinlik
yüzde 3, lokanta
yüzde 8.
Bazı sergilere başbakanlık fonundan da destek geliyormuş.
Avrupa ve ABD’deki müzelerle karşılaştırdığınızda tablo şöyle:
Avrupa’daki müzelerin gelirinin yüzde 75’i devletten sağlanıyor.
ABD’de ise müzelerin yüzde 90’ı özel ve sponsor katkılarıyla ayaktalar.
Oya Eczacıbaşı anladığıma göre, İstanbul Modern’i, New York’taki MoMa ile Paris’teki Pompidou Müzesi’nin bir sentezi haline getirme çabasında.
Dediği gibi daha önünde çok uzun bir yol var.
O aklını, yüreğini koyacak, sponsorlar finansal desteği sağlayacak İstanbul  kazanacak.

Haberin Devamı

Kafadar’ın çağrısına ses veren oldu mu

Haberin Devamı

İSTANBUL Modern ile Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü kazananlardan biri de Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlilerinden Prof. Cemal Kafadar idi.
Hatırlayacaksınız.
Kafadar, yaşlı anne ve babasının gözyaşlarını tutamadığı ödül töreninde hayli cesur bir çıkış yapmıştı.
İstanbul tutkunu bir tarihçi olarak, Haliç Köprüsü üzerinde yapılması planlanan  köprünün şehrimizin tarihi dokusuna zarar verebileceğini söylemişti.
Profesör Kafadar bu kaygıyı taşıyan bilim insanı değil.
Ondan önce çok sayıda bilim insanı aynı şeyi söyledi.
Unesco, raporlarında bilmem kaç kez, “Haliç Köprüsü Süleymaniye Cami’nin siluetini bozacak”  diye yazdı.
Haliç Köprüsü, İstanbul’un Unesco’nun “Kültürel Miras Listesi”nden çıkartılmasına en büyük neden olabilir.
Prof. Kafadar’ın Cumhurbaşkanlığı’ndaki ödül törenindeki bu çağrısına ses veren bir yetkili oldu mu acaba?
Tarih okuyan ve tarih üzerinde düşünenler bilir ki her gelişme bedelleriyle gelir. O bedeller üzerinde düşünmek de bilim insanlarına, entelektüellere düşer, en azından onlara düşer.
‘Tasamı paylaşacağım...’
Bu meyanda küçük bir tasamı sizlerle paylaşmazsam, cesaretsizlik ve samimiyetsizlik etmiş olurum; yapılması düşünülen Haliç Köprüsü, benim gibi İstanbul âşığı tarihçiler için getirecekleri ve götürecekleri, bilhassa İstanbul’un tarihine, tarihi dokusuna verebileceği zarar açısından yeniden hesaplanması gereken bir husus olduğu kanaatindeyim.

Yazarın Tüm Yazıları