TARİH aldığımız Avrupa Birliği (AB) zirvesinin üzerinden bir hafta geçti ama bakıyorum tartışmalar devam ediyor.
Brüksel’de zafer mi kazandık?
Yoksa bir yenilgi mi söz konusu?
Şimdi bunları bir yana bırakalım dilerseniz ve ilerde günlük hayatımızı etkileyebilecek pratik bazı şeylerden söz edelim.
Pek farkında değiliz ama iki günden beri Brüksel’de kıyamet kopuyor.
Hem de bizi yakından ilgilendiren bir konu üzerinde:
Balıkçılık.
Önümüzdeki yıl avlanma kotalarının yüzde 20 aşağıya çekilmesi önerisi gazetelerden okuduğum kadarıyla Fransız, İspanyol ve Portekizli balıkçıları ayağa kaldırmış.
Peki kotaları aşağıya çekme işi nereden çıktı?
Merkezi Kopenhag’da olan Uluslararası Denizi Keşfetme Konseyi (CIEM) var.
Bu konsey aşağıda adlarını sayacağım üç tür balığın nesillerinin tükenmeye yüz tuttuğuna karar vermiş.
Morina, dilbalığı ve maalesef bizim hamsi.
Brüksel, konseyin yaptığı açıklamalar konusunda hassas.
Nesilleri tükenmekte olan balıkları korumanın tek çaresi avlanmaya kısıtlama getirmek.
Ancak bu iş öyle kolay olmuyor.
Brüksel’de aynen bizim zirve pazarlığımız gibi kapalı kapılar ardında müthiş pazarlıklar dönüyor.
Özellikle de hamsi üzerinde.
Fransız ve İspanyol balıkçılarının hamsi avladıkları Gaskonya Körfezi’nde bu yıl ağlara takılan hamsinin miktarı 33 bin ton.
Avrupa Birliği’nin balıkçılıktan sorumlu yeni komiseri Joe Borg bu miktarın 5 bin tona indirilmesini istemiş.
Yani hamside yüzde 85’lik bir düşüş.
İspanyol Tarım Bakanı Elena Espinosa böyle bir sınırlamaya müthiş öfkelenmiş ve direnmeye kararlı olduğunu açıklamış.
Fransız Bakan ise arayanların telefonlarına çıkmıyormuş.
Ne diyeceğini bilemiyor her halde.
Hamsi balığı neredeyse bizim milli balığımız.
DSİ’nin 2000 yılı verilerine göre, yılda ortalama 300 bin ton hamsi balığı avlanıyor.
Günün birinde Avrupa Birliği bu miktarda yüzde 85’lik bir düşüş kararı alırsa ne olacağını hiç kestiremiyorum...
Şam’la ‘nereden nereyenin’ arkasında kimlerin payı var
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ziyaretinde hem siyasi, hem ticari ilişkiler açıdan önemli adımlar atıldı.
Dün çıkan haberlere göre, Suriye ekonomik partnerimiz olma yolunda.
Bugünlere elbet kolay gelinmedi.
Özellikle Gaziantep, Mersin, Adana gibi şehirlerin ticaret ve sanayi odalarının büyük payı var.
Suriye ile iş ilişkilerinin kurulması biraz da bu odaların gayretiyle oldu.
İki hafta önce, Mersin’de davetli olduğum halde gidemediğim, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, DEİK, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ve Türk Arap İşadamları Derneği’nin işbirliğiyle bir Suriye konferansı düzenlendi.
Öğrendiğime göre, konferansa Suriye tarafından büyük katılım olmuş.
Suriye’de yatırım olanaklarını araştıran firmalar ilgi göstermiş.
Bundan önce yine Mersin’de iki ülke arasında turizmin ele alındığı bir toplantı yapılmıştı.
O toplantıda, Mersin ile Lazkiye arasında feribot hattı kurulması kararı alınmıştı.
İşte bu küçük küçük adımlarla ticari ilişkilerde bugüne gelindi.
İstanbul Modern’den sonra Ross Lovegrove
ECZACIBAŞI Grubu bundan böyle dünyanın en ünlü beş tasarımcısı arasında sayılan İngiliz Ross Lovegrove ile çalışacak.
Lovegrove, Eczacıbaşı Grubu’nun sanat ve yaratıcılıktan nasıl beslendiğinin son kanıtı.
Daha iki hafta önce İstanbul’un ilk modern sanat müzesinin kapılarını açarak büyük bir eksiği kapatan Ezcacıbaşı Grubu önceki gün bir öğle yemeğinde bizleri esasında Galli olan tasarımcı Ross Lovegrove ile tanıştırdı.
Ross Lovegrove’ın İngiltere’den geliyor olması önemli.
Çünkü İngiltere tasarımın bir numaralı adresi. İngiltere yıllar önce rotasını imalattan tasarıma doğru çevirince bir anlamda tasarımın Mekkesi olmuş.
Günümüzde aynı fiyata satılan ve aynı işlevi gören ürünleri farklı kılan tek şey ‘tasarım’.
Bu gerçeği kavrayan İngiliz iş dünyası geçen yıl tasarıma 26.7 milyar paund yatırmış.
Özetle ‘tasarım’ altın çağını yaşıyor.
Ross Lovegrove’a göre, tasarım dünya ekonomisine katkıda beşinci sırada geliyor.
Sanırım kendisinin de bunda payı var zira Avrupa’dan Japonya’ya ve ABD’ye uzanan geniş bir müşteri yelpazesine sahip.
Amerikalılar için yaptığı bir su şişesi gösterdi.
Bu bildiğimiz pet şişelerden hayli farklı.
Şişenin yüzeyi dalgalı ve hemen akla suyu getiriyor. Alman Havayolları Lufthansa ve Japon Havayolları için çizdiği koltuklar ise uçak yolculuğunda devrim niteliğinde.
Ross Lovegrove, Eczacıbaşı için banyo tasarlayacak.
Kendisi de söyledi: ‘Zengin hamam kültürünüzden esinlenmek hayli heyecan verici’.
Lovegrove’un Eczacıbaşı için tasarladığı banyoları dünya pazarlarında görmek bana kalırsa daha da heyecan verici olacak.