Cinsiyet ayrımcılığı AB kapısını kapatır

DEVLET Su İşleri (DSİ), Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kadınlara ambargoya başlamış.

Türk kadın girişimcilerin olağanüstü başarılarına tanık olduğum Almanya gezisinden sonra bu haber tokat etkisinde.

Peki ‘‘Kadınların dağ tepe dolaşmalarına, zor şartlarda çalışmalarına gönlümüz razı değil’’ diyen DSİ Genel Müdürlüğü’ne kadınların tepkisi ne?

Faksıma düşen tepki mesajlarından biri Doğru Yol Partisi GİK üyesi Fezal Gülfidan'dan.

Aynı zamanda KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) Merkez Yürütme Kurulu üyesi olan Fezal Gülfidan özetle diyor ki: ‘‘Türk kadını Cumhuriyetin ilk yıllarından beri at sırtında, katır sırtında köy köy ebe, öğretmen olarak dolaştı. Kaymakam oldu, vali oldu. Kadınları koruma zihniyetini tehlikeli bulmaktayız. Dünyada demokrasiden, çağdaşlıktan geri adım atan ülkeler işe kadınları kamusal alandan soyutlamakla başlamışlardır.’’

Fezal Gülfidan
, DSİ, DHMİ ve TMO'nun memur alımında başlattıkları cinsiyet ayrımcılığının Türkiye'nin altına imza attığı CEDAW'a aykırı olduğunu söylüyor.

Hatırlatmakta yarar var.

CEDAW, BM'nin kadına karşı ayrımcılığı önleme sözleşmesi.

Gülfidan bildirisinde, cinsiyet ayrımcılığının Avrupa Birliği uyum yasalarına da ters düştüğünü vurguluyor.

Uzun yıllar Kadının Statüsü'nde hizmet veren, BM'deki CEDAW görüşmelerinde Türkiye'yi temsil etmiş olan Ankara Üniversitesi öğretim görevlilerinden Selma Acuner de tam bu noktaya parmak basıyor.

‘‘Kadının korunmaya ihtiyacı yok, eşit haklara ihtiyacı var. Avrupa Birliği'nin genel felsefesi de bu: Eşit Haklar. DSİ'nin başlattığı uygulama müzakereleri etkiler ve AB'nin kapısını kapatabilir’’ diyor.

AB kadın ve erkek arasında eşit haklar meselesini o kadar önemsiyor ki bırakın parlamentolar, yerel düzeyde izleme komiteleri oluşturmuş.

Bizde henüz Meclis'te ‘‘Kadın Erkek Eşitliği İzleme Komisyonu’’ yokken, Almanya'daki yerel izleme komitelerinin sayısı 1600.

İngiltere'de yerel yönetimlerin yüzde 63'ünde izleme komiteleri mevcut.

DYP'nin dışında diğer partilerde tepki yönünden durum ne?

CHP İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu, geçen cuma günü biri Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'e diğeri kadından sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit'e olmak üzere Meclis'e iki soru önergesi verdiğini söylüyor.

Güldal Akşit'e sorulan sorular arasında DSİ'nin uygulamasını durdurmak için bir girimde bulunup bulunmadığı da var.

Akşit, soru önergesi verildiği gün Roma'daymış. Yanıtını bekliyoruz.

Kadınlar için böylesine önemli bir meselede parti kadın kollarının neden hep birlikte hareket etmediğini merak ediyorum.

Güldal Okuducu, TCK maddeleri görüşülürken böyle bir çağrıda bulunduğunu ancak geri dönüş almadığını söylüyor.

Ancak cinsiyet ayrımcılığına karşı birlikte tavır için yeniden çağrıda bulunacakmış.

Uygulamayı baştan beri protesto eden KA-DER de boş durmuyor bu arada.

KA-DER üyesi kadın mühendisler iş için DSİ'ye başvuracaklar.

İş başvuruları reddedildiği takdirde Birleşmiş Milletler'e kadar gidecekler.

Etnik Ekonomi


AVRUPA'da birkaç yıl önce ‘‘etik ekonomi’’ ya da ‘‘etik ticaret’’ diye bir akım başlamıştı.

Neydi bunun felsefesi?

Çocuk işçi çalıştırmamak, kadın erkek eşitliğini gözetmek, yaşam standartlarına uygun maaş ödemek gibi kriterlere uyan şirketlerle çalışmaktı.

Fransa'da ‘‘Etik Ekonomi’’kriterleri çerçevesinde üretilen ürünlerin satıldığı bir dükkandan alışveriş yaptığımı da hatırlıyorum.

Bu akım bugün hangi noktada?

Doğrusu bunu inceleme fırsatım olmadı.

Almanya'da yeni bir kavramdan söz edildiğini duydum: ‘‘Etnik Ekonomi.’’

Almanlar yabancıların ekonomiye katkılarını yeni fark etmeye başlamışlar ve bunu da ‘‘Etnik Ekonomi’’ diye adlandırmışlar.

Düşünün ki, önemli bir ekonomik sıkıntıda olan Almanya, yabancı göçmenlerin ekonomik potansiyelinin yeni yeni farkına varmaya başlıyor.

Pek çok şehirde ‘‘Etnik Ekonomi’’ seminerleri verilmeye başlanmış.

Ülkede sadece Türk işveren sayısı 56 bin 800.

Yıllık cirosu 26 milyar Euro, yatırımı ise 6.5 milyar Euro.

Günaydın Almanya.

Kadın mühendisler şimdi mi narin oldu


KA-DER Genel Yönetim Kurulu üyesi Esin Bozoğlu DSİ'de 10 yıl çalışmış.

1978-1980 arasında Antalya'da Oymapınar Barajı'nın şantiyesinde görevdeymiş. Anlattıklarına kulak verin:

‘‘Arazide yaz, kış demeden görev yaptık. Gerektiğinde lastik çizmeyi giydik, gereken yerde şık bakımlı olduk. Ne nazlandık, ne de iş beğenmezlik yaptık. Erkek meslektaşlarımızın hasta bahanesiyle bizden daha fazla rapor aldıklarına tanık olduk. Hayatım boyunca şantiyelerde çalışabilirdim.’’

Esin Bozoğlu
bir şeye daha dikkat çekiyor.

Arazide çalışan mühendisler, DSİ Genel Müdürlüğü'nün iddia ettiği gibi iş makinelerini kullanmıyor. Yani ‘‘narik yaratıklar’’ olan kadınların fiziken zorlanmaları da söz konusu değil.

Sadece çevre koşulları elverişsiz.

20-25 yıl önce arazide çalışan kadın şimdi mi narin oldu?
Yazarın Tüm Yazıları