FRANSA’da Chirac’ın UMP Partisi’nin yaklaşık iki hafta önce ‘Türkiye AB üyesi olamaz’ yolundaki sürpriz çıkışı Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik geçici bir politika değişikliği mi? Yoksa şimdiye kadar yüzümüze gülüyor gibi görünen Fransa’nın yüzde yüz dönüşü mü?
Kıbrıs referandumu nedeniyle Fransa meselesi ikinci planda kalmış gibi.
Oysa iş gerçekten ciddi.
Zira Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi ve Avrupa Birliği uzmanı Dr. Cengiz Aktar’ın da dikkat çektiği gibi, Fransız UMP Partisi’nin politbürosunun çıkışında yeni bir unsur var. O da şu: ‘Türkiye Kopenhag kriterlerini yerine getirse dahi üye olamaz’ görüşü.
Marianne Dergisi’nin yaptığı, Fransız kamuoyunun yarısının üyeliğimizi desteklediği yönündeki araştırma da fazla bir şey ifade etmiyor Aktar’a göre.
Dikkat çektiği başka bir nokta, Ermeni Taşnak Partisi’nin geçtiğimiz günlerde aldığı ‘Türkiye’nin AB üyeliği engellenmelidir’ kararı.
Türkiyeli Ermenilerin şiddetle karşı çıktıkları bu karar bazı Fransız siyasetçiler tarafından dile getirilmeye başlanmış.
Sosyalist Partisi’nin Avrupa işlerinden sorumlu eski bakanı Pierre Moskovici bunlardan biri mesela.
Cengiz Aktar’ın Fransa kaygısını paylaşan başka bir isim Arı Hareketi’nin Genel Koordinatörü Kemal Köprülü.
Son bir aydır Washington, New York ve Brüksel arasında mekik dokuyan Köprülü, Fransa’nın çıkışının geçici bir politika olmadığı görüşünde.
Geçtiğimiz hafta KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile Brüksel’de bazı toplantılara katılan Köprülü’nün aldığı izlenim, Fransa’nın yanına dört, beş ülkeyi daha çekerek Türkiye’ye karşı bir ittifak kuracağı yolunda.
Şimdiye kadar Türkiye’nin üyeliğini destekleyen İspanya’nın da yeni Zapatero Hükümeti’yle saf değiştirerek Fransa’ya katılması mümkün.
Köprülü ‘Büyük Ortadoğu Projesi gibi fantezilere kafa yoracağımız, enerji harcayacağımız yerde AB ve özellikle Fransa’ya konstantre olmalıyız’ diyor.
Peki Türkiye Fransa’ya karşı nasıl bir politika izlemeli?
Dr. Cengiz Aktar en kestirme yolun, Türkiye ile ilgili kararı verecek siyasilerin olduğunu söylüyor.
Yunanistan örneğini veriyor.
Atina 1981 yılında topluluğa üye olmadan önce, dönemin dokuz AB üyesi ülkesinin politikacılarını adeta markaja almış.
Aralık 2004’e topu topu yedi ay kaldı.
Sanırım bundan sonra hiç vakit kaybetmeden son derece dikkatlice hedef seçmek ve uygulamak gerekiyor.
Türkiye’nin Müslüman kimliğinin Avrupa kamuoyunda yarattığı soru işaretleriyle ilgili olarak Aktar’ın ilginç bir fikri var:
‘Vatikan’ı Türkiye’nin AB üyesi olmasını engelleyecek dini bir gerekçe olamayacağını dile getiren bir beyan vermeye teşvik etmek’.
Aktar ‘600 yıllık imajımızı 6 ayda değiştirmek mümkün değil. Bu yüzden iletişim stratejisinin son derece dikkatli yapılması gerek’ derken haklı.
Avrupa Birliği İletişim Grubu ne diyor?
BİLİYORSUNUZ, Avrupa Birliği ile iletişimi sağlamak için 2003 ekim ayında, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün inisiyatifiyle, ABİG yani Avrupa Birliği İletişim Grubu kuruldu.
ABİG Dışişleri Bakanlığı AB Genel Sekreterliği, Basın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, TOBB, TÜSİAD ve İKV ile işbirliği halinde.
ABİG’in bütçesi 10 milyon Euro.
Uzun yıllar Brüksel ve Paris’te çalışmış olan deneyimli gazeteciler, Ahmet Sever ile Nurdan Bernard Türkmen şimdi ABİG’te görevli.
Fransa’nın ‘hain çıkışı’ üzerine arayıp konuştuğum Ahmet Sever, Köprülü ve Aktar’ın aksine Chirac Hükümeti’nin Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik bir bir taktik uyguladığını düşünüyor.
Peki ABİG iletişimle ilgili bugüne kadar ne yapmış? Ya da bundan sonra ne yapacak?
Ahmet Sever’in verdiği bilgiye göre, BBC’de 1 dakikalık 6 film hazırlanıyor ve bunlar mayıs ayından itibaren çeşitli ülkelerde gösterilmeye başlanacak.
Sever, ABİG’in Türkiye’ye karşı tamamıyla olumsuz siyasiler yerine ‘tereddütte’ olanlar üzerinde yoğunlaşacağını söylüyor.
Fransız medyasının önde gelen kişilerinin Bernard Henry-Levy, Jean Daniel gibi Türkiye’ye davet edilmesi planlanıyormuş.
Önümüzdeki mayıs ayında Ankara’ya davet edilmesi tasarlanan başka bir isim de Fransız Uluslararası İşler Enstitüsü Başkanı Thierry de Montbriand.
Acaba Türkiye hakkında atıp tutan Fransız politikacılar da listelerinde var mı?
Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın da sonbahar aylarında 12 ülkeye toplantılara katılması gündemde.
ABİG dediğim gibi, 2003 eylül ayında kuruldu ama ne yazık ki biz aradan 7 ay geçmiş olmasına rağmen ne yaptığını tam olarak bilemedik, öğrenmedik.
Keşke Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bu kadar önemli gelişmeleri daha yakından izleyebilseydik.
ABİG bundan böyle www.abig.org.tr adresinde AB ile ilgili en taze bilgileri bizimle paylaşacakmış.
Almanya’nın 125 bin tirajlı dergisinden 2 Türk’e ödül
DR.Yusuf Örnek, Magic Life’ın turizm grubu Vasco’nun Genel Müdürü.
Geçenlerde gazeteye uğradığında yanında Almanya’nın ünlü seyahat ve turizm dergisi ‘Geo Saison’ vardı.
Meğer dergi her yıl turizmde başarılı kişilere Altın Palmiye ve Yeşil Palmiye ödüllerini verirmiş.
Derginin 2004 yılı için verdiği 3 tane Altın Palmiye ödülünden ikisini bu yıl Berlin’den bir Türk Şirketi ‘Karaburun Turizm’ kazanmış.
Yeşil Palmiye ödülü ise Yusuf Örnek’e verilmiş.
Vasco Genel Müdürü’ne ödülün verilmesininin gerekçeleri arasında, Kapadokya’da restore edilen Sarıca Kilisesi (özel sektörden bu alanda ilk ve tek örnek) ve sürdürülebilir turizm için verdiği hizmetler var.