Bütün derdi Cecilia’ydı

Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra bile Nicolas Sarkozy "Tek derdim Cecilia" diyor.

Önemli toplantılarda dahi gözü karısından gelecek SMS’te. "Telefonun öbür ucunda karısı olduğu zaman hemen toplantılardan çıkardı" diyenler var. Ne Fransa’nın ekonomisi, ne işsizlik, ne AB anayasası. Bütün derdi Cecilia.

Sanırım bu hikayeyi birkaç sefer değişik boyutlarından yazdım.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile boşandığı eşi Cecilia’nın hikayesi.

Cecilia, kocasını terkedip 2006 yazında "geri dönme" sinyalleri verince "Elysee Sarayının ışıltısına dayanamadı" gibi bir şey yazdığımı hatırlıyorum.

Fena halde yanılmışım.

Cecilia’nın gözü ne Elysee Sarayı’nı, ne "Fransa Cumhurbaşkanı’nın eşi" sıfatını görüyormuş.

Kocasının seçilmesinden sonra cumhurbaşkanlığı konutuna adımını bile atmadığı şimdi çıkıyor ortaya.

Her şeyi elinin tersiyle itip özgürlüğüne koştu Cecilia.

Hakkında yanılan sadece ben değilim.

Bakın eski kocası "Tanıklık" kitabında karısının "eve dönüşünden" sonra neler yazmış: "Bugün Cecilia ile gerçek anlamda birbirimizi bulduk. Hem de bir daha ayrılmamak üzere. Bugün bunları açıklayabiliyorsam Cecilia ikimiz adına izin verdiği içindir..."

Ne yanılgı.

Böyle sözleri sarf etmek kolay da kitaba geçince ağırlığı bir başka türlü olsa gerek.

RESMİ ARABAYLA KARISININ PEŞİNDE

Yakın çevresine bakılırsa Sarkozy karısının üzerine çok fazla düşmüş.

Gereğinden fazla.

Cecilia’nın evden ilk ayrılışı 19 Mayıs 2005’te.

Kocasını terk edeceğini ilan edip doğruca havaalanına gidiyor.

İddialara göre, o dönemde İçişleri Bakanı olan Sarkozy peşinden resmi arabasına atlayıp havaalanına koşuyor.

Hem de sirenler eşliğinde.

Sahneyi düşünebiliyor musunuz?

Evi terk eden bir kadın ve resmi arabasında peşinden koşan bir koca.

Boşuna çünkü Cecilia, kendisini Ürdün’e, sevgilisi Richard Attias’a götürecek uçağa binmiş bile.

Ürdün’den sonra Cecilia’nın sevgilisiyle birlikte New York günleri başlıyor.

Sarkozy bu arada televizyona çıkıp "Evet evliliğimiz güç bir dönemden geçiyor" itirafında bulunuyor.

Arkasından Paris-Match’ın o meşhur fotoğrafı geliyor.

Ne ki, Sarkozy’nin Cecilia’nın peşini bırakmaya hiç niyeti yok.

New York
’a "SMS" ve "hediyeler" dönemi başlıyor.

Hemen hemen her gün Cecilia’ya bir paket gidiyor.

Arada sırada Sarkozy de karısını ikna etme umuduyla uçağa atlayıp gidiyor.

Cecilia, 2006 yılının ocak ayında geri dönüyor.

Havaalanında Sarkozy karısını karşılıyor.

Sonra kuş yeniden yuvadan uçuyor.

Yeni bir "SMS" ve "hediye" faslı.

Yaz aylarında tekrar Fransa’ya dönüş.

CECILIA AYNI CECILIA DEĞİL

Ama Sarkozy’nın dediği gibi Cecilia aynı Cecilia değil.

"Önceden sevdiği şeyleri New York’tan sonra sevmez oldu" diyen bizzat kendisi.

Cumhurbaşkanlığı kampanyası, seçim dönemi derken Cecilia kocasına bir yakın, bir uzak.

Yakınları anlatıyor.

Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra bile Sarkozy "Tek derdim Cecilia" diyor.

Önemli toplantılarda dahi gözü karısından gelecek "SMS"te.

"Telefonun öbür ucunda karısı olduğu zaman hemen toplantılardan çıkardı" diyenler var.

Ne Fransa’nın ekonomisi, ne işsizlik, ne AB anayasası.

Nasılsa bunların üstesinden gelebilir.

Ama Cecilia?

Kim özgür, kararsız belki de hálá aşık bir kadınla başa çıkabilir?

Simon&Garfunkel’ın bir dönem ünlü şarkısı vardı "Cecilia" diye.

Hafızam beni yanıltmıyorsa şöyleydi ilk sözleri:

"Cecilia kalbimi kırıyorsun.

Güvenimi sarsıyorsun.

Sana yalvarıyorum.

Eve dön lütfen..."

Tam Sarkozy’ye göre değil mi?

Bu hikaye acaba burada bitti mi?

Yoksa devamı var mı?
Yazarın Tüm Yazıları