Belçikalılara ’Habudiyar’ı dinletmek

AB ile üyelik müzakerelerin açılışının 1. yıldönümünde Brüksel, Paris ve Berlin’de "Avrupa’da Türkiye" haftasını başlatan TÜSİAD’ın broşürünün anlamlı bir logosu var.

Türk bayrağının ay yıldızı, AB’nin sarı yıldızlarıyla buluşuyor.

Yıldızlar birbirleriyle kaynaşıyor.

Yıldızların kaynaşması daha kaç yılımızı alır bilmem ama şimdilik müziğimizle, sanatımızla bir avuç Avrupalıyla kaynaştık sayılırız.

Bunu neden söylüyorum?

Çünkü TÜSİAD’ın programı çerçevesinde Brüksel’deki Bozar Sarayı’nda Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın nasıl alkışlandığına tanık oldum.

Müziğin evrensel dili...

Öyle bir dil ki, şef Gürer Aykal yönetimindeki orkestranın çaldığı Türk besteci Ferit Tüzün’ün "Habudiyar"ı sevdiriyor, alkışlatıyor.

Bozar Sarayı’na gelen 1200 Belçikalı’nın "Habudiyar"ı alkışlamaları benim açımdan yine Brüksel’de birkaç saat önce Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu üyeleriyle yapılan panelden çok daha önemli.

Yıldızların kaynaşmasından önce halkların kaynaşmaları.

TÜSİAD’ın esas hedeflediği bu.

Türkiye imajını Avrupalı’nın kafasında bir yerlere oturtmak.

İmajın nasıl bulanık olduğunu bizzat Borusan yetkililerinden duyduk.

Konser öncesi Alman ve Avusturyalı gazetecilerin sorularını yanıtlayan Borusan ekibi şöyle bir soruyla karşılaşmış:

"Schubert’i Türkler tanıyor mu?"

Avrupalı’nın kafasındaki önyargıları bertaraf etmek belli ki uzun yıllarımızı alacak.

Bu arada öğrendik ki, Borusan önyargıların kırılması için ciddi bir çalışma içine girmiş.

Borusan, hem kendi orkestrasının tanıtımı, hem de 10 yıllık bir süre için sponsorluğunu üstlendiği İstanbul Müzik Festivali’nin tanıtımı için Viyana’da bir danışmanlık şirketiyle anlaşmış.

İstanbul Müzik Festivali’nin Avrupa’da duyurulması çok önemli.

Belli bir başarı çizgisi tutturmuş olan festivalin değil Avrupa’da, tüm dünyada tanınması gerek.

Borusan bu işe öylesine gönül vermiş ki, Brüksel’deki konser gecesine başta Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık, Borusan CEO’su Agah Uğur ve Borusan Kültür Sanat Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamidi olmak üzere kalabalık bir ekiple katılıyor.

Abdüllatif Şener’in Fransızcası

BRÜKSEL’de "Avrupa Politik Merkezi"nde düzenlenen "Avrupa’nın global mücadelesi ve Türkiye" panelinde söz alan Devlet Bakanı Aldüllatif Şener’in bir sürprizi var.

Konuşmasını Fransızca yapıyor.

Salondaki yabancı katılımcılar şaşırıyor.

Elbet bizler de.

Abdüllatif Şener gerçi elindeki kağıttan okuyor ama teláffuzu son derece düzgün.

Oldukça uzun konuşmasını hiç duraksamadan okuyor.

Lisede Fransızca okumuş, doktora tezini Fransızca vermiş.

Panelden sonra Avrupa Komisyonu’nda, Ara Güler’ın sergisindeyiz.

Şener, Genişlemeden sorumlu Direktör Michael Leigh ile birlikte sergiyi gezecek.

Sabah panelde Abdüllatif Şener’in Fransızcasını duyan Leigh doğal olarak Devlet Bakanı’na Fransızca hitap ediyor.

Şener cevap vermeye zorlanıyor.

Okuması iyi ama konuşma yok.

Bakanımız ne yazık ki, dört dörtlük bir yabancı lisan öğretmekten aciz eğitim sistemimizin kurbanı.

Türkleri neden sevmiyorsunuz?

SÖZ imajımızdan açılmışken TÜSİAD Brüksel temsilci Bahadır Kaleağası’nın anlattığı iki anekdot var.

İbret verici.

Bir, iki hafta önce Fransa İçişleri Bakanı Nicholas Sarkozy, Avrupa Komisyonu’na ziyarete gelmiş.

Kaleağası, Türkiye’nin üyeliğine her fırsatta karşı çıkan Sarkozy’yi "Neden Türkleri sevmiyorsunuz? Türkleri ne kadar tanıyorsunuz" diye sıkıştırmış.

2007 yılı cumhurbaşkanlığı yarışının en güçlü adayı ne cevap vermiş beğenirsiniz?

"Ben Arap Dünyası’nı iyi tanırım."

Kaleağası
"Biz Arapça konuşan bir ülke değiliz" diye cevabı yapıştırmış.

Ardından Sarkozy’yi Türkiye’ye davet etmiş.

İkinci anekdot Fransızların diğer bir cumhurbaşkanı adayı Segolene Royal’ın danışmanıyla ilgili.

Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso ile görüşen Royal’ın danışmanı, Türkiye konusu açıldığında "Türkiye çoğrafi olarak AB’de değil. Türkiye’ye evet dersek Tunus gibi Magrip ülkelerine ne diyeceğiz. Hem Tunus Türkiye’den daha modern" diye buyurmuş.

Hangi birine üzülsek...

Sarkozy’nin cahilliğine mi?

Royal’ın danışmanının cahilliğine mi?

Yoksa Ermenistan’daki oportünist çıkışına rağmen Chirac’ın gideceğine mi?
Yazarın Tüm Yazıları