Yine Kuran’ı Kerim meallerine dair

OSMANLI’nın son döneminde iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Fırkası, yalnızca Devlet-i Aliyye’yi (Yüce Devlet) yıkmakla kalmadı, bizi millet yapan değerlerimizi de altüst etti.

Haberin Devamı

Osmanlı sultanlarının başında bulundukları devlet, yalnızca bütün mazlumların kollayıp koruyucusu değil başta dinimiz olmak üzere bizi biz yapan değerlerin de koruyucusu idiler. Mesela devletin ilgili kurumu, din adına basılacak eserleri inceler, yazılan eserin içeriği dinin genel prensiplerine aykırı değilse basılmasına müsaade edilirdi.

Aksi takdirde basılmasına müsaade edilmez, başka şekilde ve gizli olarak basılan yanlış ve sapık bilgi ihtiva eden eserler ise toplattırılıp imha edilirdi.

İktidarı ele geçiren İttihatçılar, kendileri gibi mason olan birisini Şeyhülislamlık makamına getirince; 1911’den sonra, din adına önüne gelen eser yazdı ve kontrolsüz bir şekilde hepsinin basılıp dağıtılmasına göz yumuldu.

Daha sonra da din eğitimi yasaklanıp, dini kurumların kapısına kilit vurulunca; din yerin altına çekildi ve bunun sonucunda da dini arayışa giren kişi ve topluluklar tabir-i caizse kapanın elinde kaldı!

Haberin Devamı

Ve böylece dini eserler ve kurumlar bütünüyle kontrolden çıktılar.
Hürriyeti ‘eşek hürriyeti’, fikir özgürlüğünü de başkasına hakaret ve fikir adına hezeyan serbestliği olarak algıladık. Daha da vahimi ise mahut ‘hürriyet’ algımızı dinimize uyguladık ve onu çığırından çıkardık.

Artık her kafaya göre bir din anlayışı vardı. Televizyonlarda din adına konuşan sözde ilahiyat profesörlerine bakın ne dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Zira birinin anlattığı din, diğerinin anlattığına uymuyor. Bunların ekserisi, Muhammed aleyhisselâmın getirdiği İslamiyet’i anlatmıyor, kendi nefislerinin arzuladıkları ve adına sözde ‘İslamiyet’ dedikleri uydurma bir dini anlatıyorlar.

Bunlar Allahüteala’yı değil, nefislerini mabutlaştırmışlar ve ona tapıyorlar.

Gerekli dini eğitimden yoksun halk, perişan bir halde, ne yapacağını ve hangisini dinleyeceğini şaşırmış durumda. Kimileri nefislerine hoş gelen birinin peşinden gidiyor ve bunun sonucunda da hem dünyalarını ve hem de ahiretlerini mahvediyorlar (FETÖ örneğinde olduğu gibi).

114 yıl sonra ilk defa Kuran’ı Kerim meallerini kontrole tabi tutan bir yasa çıktı ve bu görevi DİB Din İşleri Yüksek Kurulu’na verdi. Mealcilik çıkar yol olmamasına rağmen bu denli bir kontrol, dini tamamen çığırından çıkaran, Kuran’ı Kerim’i zift dolu beyinleri ile değiştirmeye kalkan, çıkarıp eklemeler yapan türedilerin heveslerini kursaklarında bırakır diye umuyoruz.

Haberin Devamı

Kötünün daha az kötüsü diyerek, atılan bu adımı gerçek manada atılacak iyi adımlar için bir başlangıç olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Zira asla mealden din öğrenilmez; din, ilm-ihal kitaplarından yani fıkıhtan (hukuk), mezhep imamlarının içtihatlarından öğrenilir.

Kuran’ı Kerim ehlince ancak tefsir edilebilir. Tefsir ilmi en yüksek ilimlerden olup; onu yapacak kişinin hem nakil ilimlerini ve hem da akli (pozitif) bilimleri en üst seviyede bilmesi ve tertemiz bir inanç ve niyete sahip olması gerekir.

Sıradan halkın tefsir okuması bile aritmetik bilmeyen kişinin cebir problemlerini çözmeye yeltenmesi olur ki fayda yerine zarar verir.

Yazarın Tüm Yazıları