ARALIK ayı başlarında ‘‘Gaziantep'e gelirseniz mutlaka görüşmek isterim’’ diye e-posta atan ressam Hatice Kayalı Yılankırkan’ınadresini, telefon numaralarını ajandama kaydediyorum.
Gaziantep'te yorucu bir günün sonlarına doğru kapısını çalıyorum.
Karşımda 40 yaşlarında, hafif toplu, her lafının sonunda bir kahkaha patlatan cıvıl cıvıl bir kadın buluyorum.
Evinin her odası resimleriyle dolu.
İlk bakışta vuruluyorum çoğuna.
Renkleri başımı döndürüyor.
Denizi mi resmetmiş? Sanki dünyanın tüm okyanusları karşınızda.
Gönderdiği e-postadan Gaziantepli, evli, iki çocuk annesi olduğunu, resme her zaman ilgi duymakla birlikte ancak 1998 yılında resim derslerine başladığını biliyorum.
Evinde konuşurken, resme başlama nedeninin halen boğuştuğu hastalığı olduğunu öğreniyorum.
Resim onun hastalığa karşı açtığı bayrak.
Hayata asılmasını, hastalığa direnmesini sağlayan şey.
‘‘Kimi zaman üç saatte sekiz tablo yaptığım oluyor’’ demesi de bunu göstermiyor mu?
Fırçasına öylesine sarılıyor ki, içindeki korkuların, kaygıların fışkıran renkler karşısında ezildiklerini, küçüldüklerini, yok olduklarını hissediyorum.
Hatice Kayalı Yılankıran şimdiye kadar dört kişisel sergi açmış.
Resimlerini satıyor ama çoğunlukla sevdiklerine veriyor.
Defterine hangi resminin kimde olduğunu özenle not etmiş.
Yeteneğine güveniyor.
‘‘Önceleri iddialı değildim ama giderek oluyorum. Çünkü iyi bir şeyler yaptığıma inanıyorum’’ diyor.
İstanbul'da The Marmara Oteli'nde açtığı son sergisi Bienal günlerine rastlıyor.
Hatice Kayalı, sergisinin olduğu günlerde çok ünlü bir ressamımız ile yine çok ünlü bir resim eleştirmeni/küratöre (isimleri bende) ‘‘gelin resimlerimi görün’’ diye rica ediyor.
Bu insanların sanatını, yeteneğini onaylamaları beklentisinde.
Ünlü resim eleştirmeni ‘‘Vaktimi size harcayamam’’ diye tersliyor.
Ünlü ressam ise ‘‘Reklam aracınız olamam. Reklam yapmak istiyorsanız gidin üzerinizdeki altınları satın, reklama harcayın’’ diye resmen hakaret ediyor.
‘‘Öylesine şaşırdım, üzüldüm ki, iki gün ağladım’’ diye anlatıyor Hatice Kayalı.
Ancak yine o günlerde hiç beklemediği bir şey oluyor.
Bienalin açılışında, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’na ‘‘2003 Avrupa Kültür Ödülü’’ vermek üzere İstanbul'a gelen Avrupa Kültür Forumu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Dieter Topp, The Marmara Oteli'nde resimlerini görüyor.
Gaziantepli ressamı müthiş beğeniyor.
1992 yılında Alman Dışişleri Bakanı Genscher tarafından kurulmuş olan Avrupa Kültür Forumu Avrupa'nın önde gelen politikacı, bilim adamı, sanatçı ve önderleri çatısı altında toplayan prestijli bir kurum.
Yönetim Kurulu Başkanı Kopp Almanya'ya döner dönmez Avrupa Kültür Forumu'nun dergisinde Hatice Kayalı Yılankırkan'dan övgüyle söz eden bir yazı yazıyor.
‘‘Avrupa 2004 yılında Hatice Kayalı ve resimleriyle tanışmalı mutlaka’’ diyor.
Ressamı Almanya'ya davet ediyor.
‘‘Avrupa'da ünlü olacağım ama burada olamayacağım’’ diyen Hatice Kayalı haklı olarak buruk.
Ben ise burunları Kaf Dağı'nda, içlerinde bir nebze insan sevgisi barındırmayan şu ünlü ressam ile ressam uzmanı/küratöre öfkeli mi öfkeliyim.