Bienalin değerlendirmesi yapmak üzere bir araya geldiğimiz İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “Bienalin büyük hizmeti dünya gündeminin ilk sırasında gelen çevre, iklim değişikliğe ve sürdürülebilirliğe dikkat çekmesi oldu” diyor.
Eczacıbaşı pek çoğumuz gibi “Yedinci Kıta” olarak anılan, Pasifik Okyanusu’nun dibindeki 7 milyon ton ağırlığındaki plastik yığınından haberdar olduğunu söylüyor.
“Yedinci Kıta’yı biliyordum. Ancak bienal vesilesiyle Yedinci Kıta’nın Türkiye’nin beş misli büyüklüğünde olduğunu öğrendim ve dehşete düştüm” diyor.
İstanbul’da 450 bin kişi, sanatçılar, yazarlar, düşünürler, antropolog ve çevrecilerin birlikte ürettikleri eserleri üç ayrı meka^nda (Pera Müzesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Büyükada) izleyerek bu “dehşete” ortak oldular.
Dünyanın giderek nasıl bir ekolojik felakete sürüklendiği konusunda farkındalıkları arttı.
Soldan sağa Bülent Eczacıbaşı, Bienal Direktörü Bige Öğer, Oya Kızıl Ünlü, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner
16. İstanbul Bienali’nin en büyük katkısı kuşkusuz bu farkındalık iklimini yaratmak.
Erken yaşlarda sanatla haşır neşir olmalarına imrenir ve hatta benzer tablolar bizim müzelerde olmadığı için kıskanırdım.
Köprülerin altından çok sular aktı.
Şimdi o yurt dışında imrendiğim görüntüler bizde de sıklıkla karşıma çıkıyor.
Sadece bu geçtiğimiz birkaç hafta zarfında gezdiğim sergilerin hemen hepsinde sanatı keşfetmeye gelen küçük öğrencilerle yolum kesişti.
İzmir Arkas Müzesi’ndeki Picasso, İstanbul’da bienal kapsamında Pera Müzesi’nde, bienale yan etkinlik olarak Abdülmecit Efendi Köşkü’ndeki “İçimdeki Çocuk” Sergisi hep karşıma çıktılar.
Çocukların eğitimine destek için her yıl özel bir gece düzenleyen İstanbul Modern zaten müzenin Eğitim ve Sosyal Projeler bölümünde sergileri çocuklara anlatan uzmanlarla çalışıyor.
Bunları neden anlatıyorum?
Zira İKSV’nin kültür politikalarıyla ilgili sekizinci raporu projektörü çocuklara çeviriyor.
Tuzcu, 73 yılını geride bırakan, babası Osman Tuzcu’nun kurduğu Gaziantep’in en köklü yerel gazetesi Sabah’ın sahibiydi.
Talas Amerikan Koleji’nden sonra eğitimine Almanya ve İngiltere’de devam etmiş, bambaşka bir kariyer yapabilecek iken çok sevdiği Gaziantep’te baba mesleğine devam etmeyi seçmişti.
30 yıl kadar önce Brüksel’de bir Nato gezisinde tanıdığım Aykut Tuzcu ile dostluğumuz yıllar boyunca devam etti.
Onun sayesinde Gaziantep’i tanıdım, sevdim ve yazdım.
Bitmez tükenmez heyecanıyla Gaziantep ile ilgili bir gelişmeyi aktardığında anlattığı şey gündemde olmasa bile yazmanın bir yolunu bulurdum.
Türkiye’de 1996 yılında ilk AB Bilgi Merkezi Gaziantep’te, Sanayi Odası çatısı altında kuruldu ise nedeni Aykut Tuzcu’dur.
Gaziantep halkının Avrupa Birliği konusunda bilgilendirilmesi ve iletişim içerisinde olması gerektiğine inanıyordu çünkü.
Vaktinde kendisi aktarmıştı.
Amaç memleketimizin yöresel peynirlerini İstanbullular ile buluşturmak.
Zengin peynir kültürümüzü tanıtmak için ilk kolları sıvayan bildiğim kadarıyla gazeteci-yazar Artun Ünsal.
Ünsal’ın Süt Uyuyanca- Türkiye Peynirleri kitabı 1997 yılında yayınlanıyor.
20 yıl boyunca Anadolu’nun hemen her noktasında peynirlerimizin peşine düşen Berrin Bal ile Neşe Aksoy Biber’in, Anadolu’da 52 peynir tespit ettikleri “Peynir Aşkına” kitabı ise 2015 yılında raflara çıkıyor.
Ünsal’ın “Peynir Aşkına” için söylediği şu sözler önemli:
“Küresel Kültürü reddetmeyen ancak yerel kültürü korumadan da küresel olunamayacağını daima savunan bir kişi olarak kitap beni yüreklendirdi”.
Yerel kültürü korumayı bizden önce keşfeden Batı’nın keşke izinden gitsek.
Fransızların
Bu hafta İstanbul’da bir kez daha kulak verdiğim Sachs ile ilgili eski yazılarıma göz atıyorum.
Yıllar önce 14 ülkede 230 bin kişinin ölümüne yol açan tsunami felaketini yazarken Sachs’ın şu vurucu sözlerine yer vermişim:
“Facianın kast sistemi var. Zira facialar hep yoksulları vurur. Zenginlerin yoksullara yardımı yetersiz”.
Tsunami 2004 yılında vurmuş Güney Asya kıyılarını.
Aradan 15 yıl geçtikten sonra Sachs zenginlik-yoksulluk konusunda aynı tutarlılığı sergiliyor.
“Zenginliğe zenginlik katmanın kendinize de toplumunuza da yararı yok. İyilikleri, tüm dünya için yararlı olacak şeyleri katlayın. Toplumların mutluluğu için mutlak zenginliğin, mutlak gücün yerini ılımlılık almalıdır” diyor.
Profesör Sachs, aynı zamanda BM’nin tüm dünyada sürdürülebilir kalkınmaya katkı yapması için akademi, iş dünyası ve sivil toplumu bir araya getirerek oluşturduğu Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDNS) Küresel Başkanı.
Onu dört yıl önce de SDNS Türkiye’nin bağlı Boğaziçi Üniversitesi’nde dinlemiştim.
Ayvalık Zeytinyağı’nın zeytinyağında ilk çoğrafi işaret almasından (2006 yılı), bu çoğrafi işaretin gelişigüzel kullanılmaması için Ayvalık’ta bir tadım laboratuvarı kurulmasına kadar 15 yıllık süreci yakından izledim
Bugün artık dördüncü neslin işleri devraldığı Ayvalıklı üreticilerin bugünlere gelinceye kadar nasıl mücadele ettiklerini iyi biliyorum.
Bu yıl önce önde gelen bir zeytinyağı markasıyla, ardından Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Mustafa Büyükçıvgın’ın davetiyle hayatımın en uzun zeytin hasadını yaşadığımı söyleyebilirim.
Ayvalık sokaklarından, tadım yapılan da zeytin bahçelerine, toplantı odalarından okullara hasadın gerçek bir festival gibi nasıl kutlandığını gördüm.
Christopher Dologh
Büyükşıvgın 14 yıldan “hasat şenliği” olarak bilinen etkinliğin neden Zeytin Hasat Festivali’ne dönüştüğünü şöyle izah ediyor:
“Şenlik sözcüğünü festivale çevirdik çünkü Google’da Ayvalık Zeytin Hasadı yazdığınızda pek bir şey çıkmıyordu. Ayvalık Zeytin Festivali deyince en üstlere çıktık”.
Göbeklitepe bu kez geçen hafta Roma’da, Yıldız Sarayı Vakfı’nın düzenlediği, panel ve sergiden oluşan bir etkinlikte İtalyan kamuoyuna tanıtıldı.
Yıldız Sarayı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Zeynep Karahan Uslu’nun ve vakıf üyelerinin organizasyonuyla düzenlenen etkinlikte Göbeklitepe bilimsel açıdan ele alınırken, İzzet Keribar ve Francesco Cicconi tarafından çekilen fotoğraflar sergilendi.
Sergideki fotoğraflar arasında, Göbeklitepe’ye her gidişimde yarı yolda bizleri elinde bir dosya ile karşılayan, bu kült merkezine ait ilk heykelin tarlasından çıktığı Mahmut Yıldız’ı da görmek ayrı bir sürprizdi.
Bizlerden sonra İtalyanlar da Göbeklitepe kazılarının maskotu olarak bilinen Mahmut Yıldız’ı tanımış oldu böylece.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz, Şanlıurfa Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüsnü Akhan gibi isimlerin katıldığı etkinlikte Göbeklitepe’ye bambaşka bir açıdan bakma fırsatını bulduk.
Şöyle anlatayım.
Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde 5 ülkeyi ve 112 şirketi kapsayan araştırmaya göre, bu iki bölgede Türkiye en çok Yapay Zeka yatırımlarına sahip olan ülke konumunda.
Önceki gün öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, Genel Müdür Yardımcısı Münir Kundakçı ve EY şirket ortağı Onur Doğan’dan araştırmanın ayrıntılarını dinliyoruz.
Bu arada Türkiye’den araştırmaya katılan ve yapay zeka çözümleri kullanan şirketler arasında Tüpraş, Opet, THY, Arçelik, Setur, Allianz Türkiye, Teknosa, CarrefourSA, TEB, Yapı Kredi Bankası, BKM var.
Araştırmanın sonuçlarına geçmeden önce Murat Kansu, Microsoft olarak yapay zekayla ilgili misyonlarını şöyle özetliyor:
“ İnsanlar, kurumlar yapay zeka sayesinde daha verimli hale gelmeleri, potansiyellerinin zirvesine ulaşmaları. Dolayısıyla yapay zekanın herkes için ulaşılabilir olmasını istiyoruz”.
Kansu, bu teknolojinin adil, güvenilir, kapsayıcı, şeffaf ve en önemlisi hesap verilebilir olması gerektiğinin altını çiziyor.
10 YILDA 3,4 MİLYAR DOLARLIK HARCAMA
Yapay zekayı benimseyen şirketlerin stratejik planlamaya, yaratıcılığa daha çok vakit ayırabildiğini zira standart işleri yapay zekanın yaptığını hatırlatıyor