163 ülkede 4 milyon kişi sokaklara dökülürken, greve 820 sivil toplum kuruluşu ve 2 bin 500 şirket destek vermiş.
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti, Kopenhag Belediye Başkanı Frank Jensen’in ortak bir bildiriyle destekledikleri (Gelecek için Cumalar) grevinin bu yıl kapsamı büyüdü.
Yetişkinlerin ve sendikalar dahil sayısız STK’nın katılmasıyla bir hafta yani 20-27 Eylül tarihleri arasında “Küresel İklim Grevi Haftası” olarak devam edecek.
Yedi gün boyunca düzenlenecek 4 bin 500’ün üzerindeki etkinliklere Türkiye’den de destek var.
Bizdeki genç iklim aktivistlerini bir araya getiren Gelecek için Cumalar’ın çağrısıyla etkinlikler Türkiye’nin 15 ayrı noktasında.
Çağrı üzerine “Sıfır Gelecek” kampanyası altında çeşitli STK’ların düzenleyecekleri etkinliklerin İstanbul’daki adresi Kadıköy.
Bursa’da Nilüfer, Balıkesir’de Ayvalık ve Altınoluk, Muğla, Diyarbakır, Ankara, Antalya, Eskişehir kampanyaya katılanlar arasında.
Geçtiğimiz hafta sonu ancak iki gün katılabildiğim dört günlük festivalin sunum ve panellerini kaçırmadım.
İyi ki kaçırmamışım.
Zira Michelin yıldızlı şefler dahil Gaziantep’e 40 ülkeden gelen yabancı şeflerin bu şehrin çoğu tescilli ürünlerini ve pişirme tekniklerini nasıl kullandıklarını keyifle izledim.
Gaziantep’in biberi, fıstığı, nar ekşisi, sumağı bu şeflerin elinde yemeklere bambaşka kimlik katarken, dünya mutfaklarında kullanılma şansları da artıyor.
Örneğin, festival alanında gastronomi öğrencilerinin birlikte fotoğraf çektirmek için yarıştıkları, Meksikalı yıldız şef Santiago Lastra Rodriguez.
Dünyanın en ünlü lokantalarından Noma’da çalıştıktan sonra ve önümüzdeki aylarda Londra’da Kol adında bir lokanta açmaya hazırlanan şef Rodriguez fıstıkla elde ettiği bir nevi “guacamole”nin avokadodan daha rafine bir lezzete dönüştürdüğünü söylüyor.
Genç şef “Kendi kültürünüze bağlı kalarak, yerel ürünlerle değişik lezzetler elde edebilirsiniz” diyor.
İki Michelin yıldızlı İtalyan şef
Arter’in büyük bir davetle kapılarını açmasının ardından Koç Holding sponsorluğunda başlayan 16. İstanbul Bienali ve paralel etkinliklere ilaveten 12-15 Eylül arasında devam eden Contemporary İstanbul.
İstanbul’u çağdaş sanatın başkentine dönüştüren şölenin ilk kıvılcımını Akaretler’deki Art Week çakıyor aslında.
Bienalin açılış törenini Fransız Sarayı’nda ağırlayan Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Charles Fries “İstanbul’a hakim olan yeni enerji ve ışıltının herkes farkında olacak” derken haklı.
Şehrin her noktasında sanat var.
İstanbul’da sanat üretimi belki de altın çağında.
Fransız Sarayı’nda, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile birlikte İstanbul Bienali’nin açılışını yapan Koç Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç bakın ne diyor:
“Çağdaş sanat, farklı görüşlerin birlikte yer bulabildiği en barışçıl ifade biçimlerinden biri. Özgür düşünce ile beslenen sanat, sorgulamaya cüret eden nesiller yaratılması ve demokrasinin gelişebilmesi için son derece değerli”.
İstanbul, bienalin özgür ortamında genç sanatçılarıyla, genç izleyicileriyle, cıvıl cıvıl genç galerileriyle kapmış bu mesajı.
Önceki gece Arter’in açılışında birbirileriyle selamlaşan insanların pek çoğu geçtiğimiz cumartesi günü de Eskişehir’de Odunpazarı Modern Müzenin OMM’un açılışındaydı.
OMM’un açılışına tanık olmak benzersiz bir deneyim idi.
Çünkü müzenin ünlü Japon mimarı Kengo Kuma, proje ortağı mimar Yuki İkeguchi, müzenin kurucusu iş insanı, koleksiyoner Erol Tabanca, ilk serginin küratörü Haldun Dostoğlu ve müzede eserleri olan çoğu sanatçı da Eskişehir’deydi.
İnşaat sürerken mekan^a özel bir yerleştirme yapan Japon bambu ustası Tanabe Chikuunsai IV de dahil olmak üzere.
Doğduğu Bayburt’un Bayraktar Köyü’nde ödüllü Baksı Müzesi’ni kuran Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, kaleme aldığı OMM ile ilgili kitabın önsözüne şöyle bir başlık atmış: “Eve Dönüş”.
Eskişehir, Odunpazarı’ndaki modern müze OMM
Koçan’ın birkaç satırını buraya alıyorum izniyle:
Özellikle Bülbül ve Yenişehir mahallelerinin, şehrin merkezinde olmakla birlikte İstanbul’un “ en sancılı bölgeleri” olduğunu çokça işittik.
İşte bu “sancılı bölgelerin” tam ortasında ansızın karşınıza çıkıveren, baklava biçimli seramik panelleriyle güneşte ışıldayan bir binadaydık geçen gün.
Merakla beklenen ve kapılarını 13 Eylül günün açacak olan Arter Müzesi.
Müze diyorum ancak Arter, müzenin çok ötesinde herkes için erişilebilir bir kültür ve yaşam platformu olma iddiasında
Bu platforma en kolay erişebilecek olanlar ise kuşku yok ki Arter’in karşısındaki Bülbül ile renkli binalarıyla arka terasına komşu Yenişehir mahalleleri.
Uluslararası pek çok projede imzası olan, Vehbi Koç Vakfı’nın 2013 yılında açtığı yarışmayı kazanan İngiliz Grimshaw Architects’in binası öylesine şeffaf ki neresinden baksanız iki mahallenin evleri görünüyor.
Arter ile iki mahallenin dokusu neredeyse iç içe.
Neden bu tema ve nedir Yedinci Kıta?
Günümüzün en sıcak konusu, doğanın dengesinin insan eliyle giderek bozulmakta olması.
Kimi bilim insanlarına göre, dünyamız insan faaliyetlerinin yol açtığı yeni bir jeolojik çağa girmiş durumda.
Bu yeni çağın adı Antroposen Çağı yani İnsan Çağı.
Tarım arazileri için ormanların yakılması, fosil yakıtların iklim değişikliğine yol açması, çöplerden yapay adalar oluşması Antroposen Çağı’nın sonuçları.
Bienal’in teması “Yedinci Kıta” Antroposen Çağı’nın başka bir sonucu olan Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığını.
Popüler bilimdeki adıyla “Yedinci Kıta” 3.4 milyon kilometre genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığını.
Okyanusun dibinde insan eliyle yeni bir kıta.
2018 yılına göre yüzde 80’lik bir artış.
Amerikan teknoloji ve medya haberleri ağı The Verge’e göz atarken (theverge.com) Amazon yangınları hakkında son derece bilgilendirici bir yazıya rastladım.
Dünya medyasının gündeminden düşmeyen Amazon yangınlarının en büyük nedeni uzmanlara göre, ağaçları kestikten sonra köklerini yakarak araziyi tarlaya dönüştürme işlemi.
Aynı işlem kimi zaman büyük baş hayvan yetiştirmek için de yapılıyor.
Unutmayalım ki Brezilya dünyanın bir numaralı büyük baş hayvan ihracatçısı.
Neticede, insanlar tarlada yetişen ürünleri daha çok yesin, daha çok et tüketsin diye, dünyanın tropikal ormanlarının yüzde 40’ını barındıran Amazon ormanları yakılıyor.
7 milyon kilometrekarelik bir alana yayılan Amazon Havzası aynı zamanda dünyadaki tatlı suyun yüzde 20’sine sahip.
Yağışları, bulutları, okyanusun akıntılarını düzenliyor.
Sözüer, Türkiye’de son 15 yılda örnek gösterilecek düzenlemeler yapıldığı ve bunlardan birinin İstanbul Sözleşmesi olduğunu söylüyor.
Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların bu şiddete karşı korunmaları, failin yargılanması ve cezalandırılması konularında son derece önemli hükümleri içeren bu sözleşmeyi ilk onaylayan devletin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu hatırlatıyor.
İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetlerini durdurmak için önemli bir araç.
Nitekim geçtiğimiz cumartesi günü Kadıköy’de Emine Bulut cinayeti üzerine etkinlik düzenleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da sözleşmeyi vurguluyor.
İstanbul Sözleşmesi , 2011 yılı mayıs ayında İstanbul’da imzalandığında yıllardan beri kadın sorununu yazıp çizen tüm meslektaşlar ve kadın STK’lar oradaydık.
Sözleşmenin imzalanması hepimizi mutlu etmişti.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı’nı Ukrayna’ya devretmesi nedeniyle İstanbul’daki toplantıya İstanbul Sözleşmesi damgasını atmıştı.