Gila Benmayor

Kadınlara yer açan şirketlere küresel sertifika geliyor

1 Şubat 2011
KADIN her zaman olduğu gibi bu yıl da Davos’un önemli gündem maddesiydi.<br><br>Kadın-erkek eşitsizliğine yönelik panellerin tümüne katılmak ne mümkün?

Ancak dünyanın önde gelen kadın liderleriyle yemeği kaçırmadım elbet.


Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Hallonen, Şili eski Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet, Obama’nın kadın sorunları elçisi Melanne Verveer, Unesco Başkanı İrina Bokova gibi isimlerle tartışma ortamı kaçmazdı.

Davos’taki kadın panellerine ileriki günlerde belki değinme fırsatı çıkar.


Bu arada Kadının Statüsü Müdürlüğü’nın  Türkiye’de Kadının Durumu 2010” Raporu da tam dün açıklandı.


Yazının Devamını Oku

Carlos Ghosn gibi politikacı istiyoruz

30 Ocak 2011
TUNUS, ardından Mısır’daki olaylar haliyle Dünya Ekonomik Forumu’nun havasını etkiliyor.

Burada kriz sonrası yeni “modellerden”, yeni “sosyal kontratların” gerekliliğinden söz ediliyor.
Her çevreden farklı düzeylerde de olsa değişim talepleri geliyor.
Dün sabah liderlikle ilgili bir oturumda sohbet ettiğim Avrupalı bir işadamı yana yakıla, Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek’in kendi gideceği yerde hükümeti gönderme kararını eleştiriyor.
Demokrasiden nasibini almamış yorgun, yaşlı liderlerden kurtulmak ne zormuş.
Mübarek ve Tunus’tan külçe altınlarla kaçan Zeynel Abidin Bin Ali belki en uçtaki örnekler.
Ama genel duruma baktığınızda iktidardaki siyasilerin pek çoğu vasat, vizyonsuz, yaratıcılıktan uzak.
Halbuki Davos’ta en sık duyabileceğiniz cümle “siyasilere çok iş düşüyor”.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin yeri neresi?

29 Ocak 2011
DÜN sabahın erken saatlerinde “Sürdürülebilir Kalkınmayı Yeniden Tanımlamak” oturumunu dinlerken aniden aklıma bir soru takılıverdi.<br><br>“Türkiye nerede duruyor...”

Aslında toplantının içeriğiyle bağlantılı bir soru, nedenine geleceğim.

Oturumdan önce internetten bizim gazeteleri gözden geçirirken baktım, başmüzakereci Egemen Bağış resti çekmiş: “İsterse AB Türkiye’nin fişini çeksin.”Belli ki, Avrupa Birliği ile aramız giderek soğuyor.

Yine gazetelere göz atarken İsviçre’nin önde gelen gazetelerinden Le Temps’ın manşeti “Davos’un yeni patronları gelişmekte olan ülkeler”... Derdim Türkiye’nin bu yıl zayıf bir varlık göstererek meydanı boş bırakması değil.

Derdim DEF (Dünya Ekonomik Forumu) oturumlarında seslerini giderek yükselten “gelişmekte olan ülkelerin” dünyanın gidişatına ilgili söyleyecek bir laflarının olması.

Yazının Devamını Oku

Rusya, 2020’ye kadar altyapıya 1 trilyon dolar harcayacak Türkiye’ye çok iş düşecek

28 Ocak 2011
DÜNYA Ekonomik Forumu (DEF) nedeniyle hem Herald Tribune gibi gazetelere, hem Davos sokaklarına boy boy ilan veren Çin ve Hindistan kadar olmasa da bu yıl Rusya burada iyi varlık gösteriyor.

DEF nedeniyle hem Herald Tribune gibi gazetelere, hem Davos sokaklarına boy boy ilan veren Çin ve Hindistan kadar olmasa da bu yıl Rusya burada iyi varlık gösteriyor.   

Moskova Havalanı’ndaki terör saldırısına rağmen Devlet Başkanı Medvedev DEF’ın açılış konuşmasını kaçırmıyor.

Medvedev’in konuşmasına kısaca değineceğim ama önce dün sabahki “Rusya’nın Modernleşmesi” oturumu.

Pwc

Yazının Devamını Oku

En iyimserler Türk CEO’ları

27 Ocak 2011
DAVOS’un geleneksel olaylarından biri de buraya ayak bastıktan birkaç saat sonra açıklanan PricewaterhouseCoopers’in “CEO Araştırması”. CEO’lar dünya ekonomisinin nereye gideceğinin kokusunu en iyi alan kişiler.
Dolayısıyla PWC araştırması önemli.
Bu yıl PWC’in Türkiye Başkanı Cansen Başaran-Symes’in de katıldığı oturumda PWC CEO’su Dennis Nally tarafından açıklanan araştırmada ne var?
CEO’lar kriz öncesi iyimserliklerine kavuşmuşlar.
Dünya genelinde 1201, Türkiye’den ise 30 CEO’nun görüşlerine başvurulmuş.
Dünyada detaylı görüşlerine başvurulan 10 CEO arasında Borusan CEO’su Agah Uğur da var bu yıl.
Daha önce Bülent Özaydınlı ve Ahmet Dördüncü görüşlerini açıklamışlardı.
CEO’ların yüzde 48’i önümüzdeki 12 ayda büyüme kaydedileceği konusunda emin görünüyorlar.
Uzun vadeye bakınca, önümüzdeki üç yıl için yüzde 94’ü büyümeden emin.
Türkiye’de ise bu oran yüzde 96.
CEO’lara göre büyümede öne üç ülke çıkıyor:Çin, Brezilya, Hindistan.
Türk CEO’larda bu sıralama şöyle farklı:
Rusya, Brezilya, Hindistan, Çin.
Demek ki, bizim için Rusya çok daha önemli bir ülke.
Küresel riskler sıralamasında ise yüzde 58 ile siyasi istikrarsızlık birinci sırada.
Yani Tunus, Mısır, Lübnan’a bundan sonra yabancı yatırımcı çekmekte epey zorlanacak.
Nally’nın araştırmayla ilgili saptamaları şöyle:
- CEO’ların güveni yerine geldi.
- İnovasyonun hem iç pazarı, hem dış pazarı büyüteceğini fark ettiler.
- Hükümetlerle daha sıkı bir işbirliğine daha sıcak bakıyorlar.

Rubini: Bardağın yarısı dolu

DAVOS Dünya Ekonomik Forumu’nun ilk oturumlarından biri “Küresel Ekonomiye Bakış”.
Artık geleneksel hale gelmiş.
Oturumun en gözde panelisti ise tahmin edebileceğiniz gibi bizim “Kriz Kahini”, Nuriel Rubini.
Oturuma girerken de, çıkarken de peşinde bir gazeteci ordusu gezdiren Rubini’ye göre küresel ekonomide bardağın yarısı dolu, yarısı boş.
Bardağın dolu kısmı şöyle:
Rubini hem gelişmiş, hem gelişmekte olan ülkelerde iyileşme işaretleri görüyor.
İş dünyasının finansal sağlık durumu da iyi.
Geçtiğimiz yıla göre deflasyon riski daha az.
HANGİ RİSKLER
Bardağın boş tarafında ise ABD başta gelişmiş ekonomilerde büyümenin son derece düşük bir hızla gerçekleşmesi var.
Rubini, Euro Bölgesi’nde olup bitenleri de küresel ekonomi için tehdit olarak görüyor.
ABD’deki yüksek işsizlik, bütçe açığını kapatma isteksizliği de tehditler arasında sayıyor.
Yunanistan, İrlanda, Portekiz’deki krizin İspanya’ya sıçraması ihtimali son derece kaygı verici.
Zira İspanya ekonomisi kurtarılamayacak kadar büyük.
“Kriz Kahini”nin dikkat çektiği bir başka tehlike ise gıda fiyatlarındaki artış.
Bunun hem tüketime, hem büyümeye etkisi olduğu gibi Tunus, Mısır örneklerinde olduğu gibi halk ayaklanmasına da yol açabiliyor.
Rubini, “Küresel Ekonomiye Bakış” panelistleri arasında son günlerde Tunus, Mısır ve Lübnan’da olup bitenlere dikkat çeken tek kişi.
Bölgeden biri olarak (İran doğumlu) siyasi istikrarsızlığın nelere mal olabileceğini iyi biliyor.
İŞTE DÜNYANIN GERÇEKLERİ
Peki dünyanın en zengin kişilerinden Hintli Azim Premji’nin de aralarında olduğu diğer panelistler küresel ekonomiyle ilgili neler söylüyor.
Şöyle özetleyeceğim:
- Büyük şirketlerin durumu iyi ama KOBİ’ler yaşam savaşı veriyor.
- Gelir uçurumu, eşitsizlik sadece gelişmiş ülkelerin değil gelişmekte olan ülkelerin de sorunu olmaya başladı.
- Kriz başta Çin olmak üzere Asya ülkelerine sadece ithalata dayalı modelin yürümeyeceğini gösterdi.
- Özel sektör ile kamu sektörü arasında gerilim artma eğiliminde.
- Girişimcilik daha çok önem kazanıyor ve devletler bunu daha çok desteklemek zorunda.

Bangladeş, Pakistan’ın adı var, Türkiye’nin yok

DEF’in yukarıda sözünü ettiğim oturumunda bir şey dikkatimi çekti.
Türkiye’nin hiç adı geçmiyor.
Ne Rubini, ne Ernest&Young’ın CEO’su James Turley gibi panelistler, Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika, Rusya’ya değinirken Vietnam, Güney Afrika’yı örnek gösterirken Türkiye’nin adını ağızlarına almıyorlar.
Hatta İngiliz WPP’nin CEO’su Sir Martin Sorrell “Arjantin ve tüm sorunlarına rağmen Pakistan, Bangladeş’te kayda değer bir büyüme var” demesi beni daha da şaşırtıyor.
Baktım aynı oturuma katılmış olan Yaşar Holding CEO’su Mehmet Aktaş’ın da bu Pakistan ve Bangladeş örnekleri dikkatini çekmiş.
Daha sonra “Sanayi Partnerleri” Salonu’nda rastladığım Cüneyt Zapsu’ya dayanamayıp Türkiye’nin adının olmadığını söyledim.
Demek ki, Türkiye’nin “One Minute”ten sonra DEF’te varlık göstermemesi bir anlamda unutulmasına yol açmış.
Bu yüzden bu yıl Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Mehmet Şimşek’in katılımı (yarın bekleniyor) olumlu bir gelişme.
Anladığım kadarıyla Zapsu’nun Türkiye’nin bu yıl Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın yanı sıra Babacan ve Şimşek ile temsil edilmesinde rolü olmuş.
Zapsu haklı olarak, Başmüzakereci Egemen Bağış ile Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da burada olmaları gerektiğini söylüyor. Enerji bu yıl Davos’un en önemli konularından biri.
Önümüzdeki günlerde AB’nin enerji yollarının da tartışılacağı oturum da Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
Gerçekten Taner Yıldız’ın burada olmaması büyük bir kayıp.
Yazının Devamını Oku

DEF ile buzlar eriyor mu?

25 Ocak 2011
2009 Dünya Ekonomik Forumu’na damgasını atan “One Minute” vakasından sonra ilk kez Türkiye’den iki bakanın adları DEF kitapçığında.

Kitapçığa göre, Davos’a hiç ara vermeyen Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın yanı sıra bu yıl Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Davos’ta bekleniyor.


Ancak dün Maliye Bakanlığı’ndan aldığım bilgiye göre, Şimşek’in meclisteki “Torba Yasa” görüşmeleri nedeniyle Davos’tan vazgeçmesi de mümkün.


Ne var ki, Şimşek Davos’a gelse de gelmese de DEF çevreleri, Merkez Bankası Başkanı Yılmaz ile birlikte iki bakanın geleceklerini bildirmelerini “Türkiye ile buzların” eridiğinin işareti olarak görüyorlar.


Önceki günkü faiz indirimiyle ilgili açıklamasında nükleer enerjiye de değinen Babacan Davos’ta Fransız nükleer devi Areva’nın CEO’su Anne Lauvergeon ile bir araya gelir mi?

Sinop’

Yazının Devamını Oku

Şarap üreticisi ihracatı zorlayacak

23 Ocak 2011
SEVİLEN Şarapları’nın üçüncü nesil patronlarından Enis Güner ile alkole sınırlama meselesinden çok önce sözleşmiştik. Ayvalık Zeytin Hasadı’nda karşılaştığımızda Denizli, Güney ilçesindeki bağları gezdirmek istediğini söylemişti.
Bulutlu hava, yağmur demeden önceki gün yaklaşık iki saat Güney’ deki bağları gezdik.
Enis Güner’in büyükbabası İsa Güner şarap üretimine 1942 yılında başlamış.
Kendi üzüm bağlarını diken ilk şarap üreticisi.
Şimdilerde Fransa’nın Rhone Vadisi’ndeki, ünlü şarap kasabası Chateauneuf-Du Pape ile karşılaştırılan Güney menşeli üzümlerin kıymetini ilk bilenlerden.
Enis Güner “Dedem Güney’den gelen üzümleri hep ayrı tutardı” diyor.
Üzümleri farklı kılan şey ise Güney’ın iri taşlı, kırmızı topraklı arazisi.
Şarabın kalitesini yüzde 50-60 oranında toprağın etkilediğini düşünürseniz Sevilen’in ardından Doluca ve Kavaklıdere’nin neden burada üzüm bağları aldıkları anlaşılıyor.
Pamukkale Şarapları ise Güney ’de çok eskiden beri şarap üretiyor.
Sevilen’in Güney’de arazi alarak bağ dikmeye başlaması 1999 yılına dayanıyor.

EL BULLİ’NİN MÖNÜSÜNDE

Aradan 12 yıl geçtikten sonra bu bağlardan elde edilen kaliteli şaraplar uluslararası yarışmalarda madalya kazanıyor.
Beş kez üst üste dünyanın en iyi restoranı seçilen, kaprisli Katalan şef Ferran Adria’nın El Bulli lokantasının mönüsüne giriyor.
Sevilen’in “900 Sauvignon Blanc” şarabını El Bulli’ye tavsiye eden kişi ise Londra’daki The Fat Duck Lokantası’nın şarap tadımcısı.
Demek ki, Türk şaraplarına ilgi giderek artıyor
Enis Güner Sevilen Şarapları’nın bu başarısıyla ilgili “Bu ancak şaraba farklı bir kimlik, farklı özellikler kazandırınca mümkün olabiliyor” diyor.
Şaraba kimlik kazandırma meselesi de oldukça zahmetli bir iş.
Bağı kurmak 6-7 yıl, kaliteli bir şarabı elde etmek ise en az 4 yıllık bir çalışmanın ürünü.
Sevilen yılda 7 milyon litre şarap üretiyor
Bunun yüzde 60’ı, “sofralık” diye tabir edilen, daha çok turizm sektörüne yönelik üretim.
Geriye kalan yüzde 40 ise orta ve üst kalite şaraplar.

SEVİLEN ABD PAZARINDA

Madalyalar kazanan kaliteli şarap üretimi şimdilik yüzde 10’larda.
Hedef önümüzdeki yıllarda bunu yüzde 20’lere çekmek.
Gördüğünüz gibi Türk şarapcısının hayalleri büyük.
Ama önünde bu TAPDK’nın alkole sınırlama getiren yönetmeliği gibi engeller var.
Enis Güner’e göre, yönetmelik haliyle iç tüketime darbe vuracak.
Zaten son yıllarda bazı bölgelerde tüketim gözle görünür derecede azalmış.
“Hemen hemen üç yıldır Karadeniz’e şarap satışı hiç yok” diyor Güner.
“Ayakta kalmamız için ihracata ağırlık vermek gerekebilir” diye ekliyor.
İyi haberi şu:
New York’ta Türk lokantası Tava ile önümüzdeki mart ayından itibaren ABD pazarına giriyor.
“ABD pazarı tutarsa ihracatımız yüzde 5’ten yüzde 8’lere tırmanır” diyor.

BAĞLAR İHRACAT İÇİN YETERSİZ

Türkiye’nin şarap ihracatı bugün 10 milyon lira civarında.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse “Yeni Dünya Şarap” üreten Avustralya’nın yıllık ihracatı 2,5 milyar dolar.
Enis Güner, “Biz Türk şarapçıları yıllardır bu kadar emek verdik. İhracat amaçlı yatırıma da hazırız. Gerekirse gece gündüz, 24 saat çalışırız. Yeter ki Tarım Bakanlığı bizi desteklesin” diye konuşuyor.
İhracat deyince Sevilen’in 1400 dönümlük bağları yetersiz kalıyor.
Bu iş için 3-4 bin dönümlük bağlar gerekiyor.
Enis Güner’in talep ettiği gibi Tarım Bakanlığı ihracata yönelik yeni bağları sübvanse eder mi bilemem.
Kesin olan şu: Şarap üreticilerimiz Türk şaraplarının tanıtımı için atakta.
Türkiye’nin önde gelen şarap üreticileri tarafından (Kavaklıdere, Doluca, Kayra, Kocabağ, Sevilen, Pamukkale, Vinkara) kurulmuş Wines of Turkey Platformu’nun 2011 programı yoğun.

10 milyon liralık yatırım İzmir’den Aydın’a kaydı

SEVİLEN Şarapları, Türkiye’nin en modern şaraphanesini kurma hazırlığında.
Önümüzdeki birkaç ay içersinde İzmir’deki babadan kalma şaraphaneyi Aydın’a taşıyacak.
Güney bağlarına gezi dönüşünde Aydın da, antik şehir Magnesia’nın hemen yanı başında inşa edilmekte olan yeni şaraphaneyi gezdik.
İzmir’dekine göre dört kat büyük bir alan üzerinde.
Efes’e yakın olması nedeniyle Enis Güner burayı bir turistik destinasyon olarak hesaplamış.
Turistler Efes’e giderken ya da dönerken Sevilen Şaraphanesi’nde tadım yapacaklar.
Magnesia’da arkeolojik kazılar durmuş gibi.
Oysa Roma döneminin bu önemli şehri tam ortaya çıkartılmış olsaydı Sevilen Şaraphanesi’ne ilgi daha fazla olabilirdi.
Her neyse.
Enis Güner’e şaraphaneyi neden Aydın’a taşıdıklarını sordum.
Aydın Belediyesi’nden daha fazla destek gördüklerini söyledi.
Demek ki yatırımı çekmek için şehirlerarasında rekabet giderek kızışıyor.
Yazının Devamını Oku

Sporun demokratikleşmesini düşünen kim

21 Ocak 2011
ASLANTEPE vakası bir kez daha gösterdi ki spor ancak krizlerle, polemiklerle ya da kazanılan başarılarla günlerce konuşuluyor.

Oysa sporun tartışılacak başka yönleri de var.
Örneğin halka yayılması.
Fransız spor perakende zinciri Decathlon’un Türkiye Genel Müdürü Bumedyen Bualaui buna  “sporun demokratikleşmesi” diyor.
İtiraf edeyim daha önce bunu hiç aklıma getirmemiştim.
Bir yabancının gözünden Türkiye’yi dinlemek daima ilginçtir.
Ankara’nın ardından 8 ay önce Bayrampaşa’daki Forum İstanbul’da ikinci Decathlon mağazasını açmış olan Bumedyen Bualaui, “Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri şu bence: Spora erişim kolay değil ve pahalı” diyor.
Bir süreden beri iki küçük çocuğuyla İstanbul’da yaşadığından Fransa ile karşılaştırmayı kolaylıkla yapabiliyor.

Yazının Devamını Oku