KEMAL Derviş’in başında olduğu UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) güzel bir çalışma yapmış.
Türkiye’de gençlikle ilgili 130 sayfalık kapsamlı bir rapor hazırlamış.
En büyük avantajımız "genç nüfus" diyoruz ya, işte bu rapor gençlerin bugün ne durumda olduklarını ortaya koyuyor.
Gençliğin röntgenini çekiyor.
2007 nüfus sayımına göre bugün Türkiye’de 15-24 yaşları arasında 12 milyon 400 bin genç var.
Büyük bir potansiyel gerçekten.
Bu gençlerin yüzde 30’u okula gidiyor, yüzde 30’u çalışıyor.
Yüzde 40’ı ise "atıl" durumda.
Ne çalışıyor, ne okula gidiyor.
Peki çalışanlar yani 3 milyon 600 bin genç ne durumda?
İşi riskli mi değil mi? Kayıtdışı mı yoksa resmi olarak çalışıyor?
Sosyal hakları güvence altında mı?
Ne yazık ki Türkiye’de bu soruların hepsi havada.
Okula giden 3 milyon 800 bin gencin aynı koşullar altında eğitim almadıkları bir gerçek.
Eğitimde de sıkıntılar var.
Bunun yanısıra yine raporun vurguladığı gibi "cinsiyet ayırımcılığı" oldukça yaygın.
Aile baskısı nedeniyle okuldan ayrılmak zorunda kalan genç kızların oranı aynı nedenle eğitimi kesen erkeklere göre tam 9 kat fazla.
Kimi yerlerde genç kızların "internet" kafelere bile girmeleri yasak.
Yani kız olarak dünyaya gelmişsen modern yaşamın nimetlerinden bile yararlanamıyorsun kimi zaman ülkemizde.
Peki ülkemizde "cinsiyet ayrımcılığına" karşı politikalar var mı?
Yok...
Doğru dürüst bir gençlik politikası olmadığı gibi.
UNDP’nin raporu dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz 10 yıl içinde, dünyada 155 ülke kendi "ulusal gençlik politikalarını" ve 168 ülke de "gençlik koordinasyon" mekanizmalarını kurmuş.
OECD ülkeleri içerisinde genç nüfusu en kalabalık olan Türkiye bu konularda hayli geride.
Eğitim, sağlık, istihdam, sosyal ve politik katılımda kapsamlı politikalar geliştirmemiş.
Batı’da gençlikle ilgili projeleri koordine edecek "Ulusal Gençlik Konseyi" diye bir yapı var.
Avrupa’da sadece iki ülkede böyle bir konsey yok: Türkiye ve Polonya.
Dile kolay, yaşları 15 ile 24 arasında olan 12 milyon genç insandan söz ediyoruz.
Bu gençler için doğru dürüst politikalar üretememişiz.
Siyasal partilerin programlarına bir bakın.
Acaba bu gençleri hangisi düşünmüş?
İstanbul, Branson’dan sonra Jack Welch’i ağırlayacak
JACK Welch, Generel Electric’in efsanevi CEO’su.
1981-2001 yılları arasında General Electric’in başkanlığını ve CEO’luğunu yapan Welch yöneticilik stratejilerinin ustası.
Yöneticilerini daha verimli olmaya zorlayan politikaları ile biliniyor.
Fortune Dergisi tarafından 1999 yılında "Yüzyılın Yöneticisi" seçilmiş.
Jack Welch, 65 yaşında emekli olup CEO’luktan ayrıldığında General Electric dünyanın en değerli şirketi.
Piyasa değeri 400 milyar dolara yükselmiş.
Vaktinde General Electric’ten yılda 4 milyon dolar maaş alan Welch’in emeklilik sonrası da yılda 8 milyon dolar alacak olması uzun süre konuşulmuştu.
Burada uzun uzun Welch’ten söz edinmemin nedeni yakın bir tarihte bu ünlü ismi İstanbul’da ağırlayacak olmamız.
Welch, 19 Nisan’da İşTcell’in düzenleyeceği "Liderler Konferansı" için geliyor.
Bu konferansın ilk konuğu İngiliz Virgin Grubu’nun sahibi Richard Branson’du.
Branson konferansının moderatörü ABD’nin ünlü sunucularından Joan Lunden idi.
Jack Welch konferansının moderatörü ise eşi Suzy Welch.
Tam bu noktada küçük bir parantez açmam gerekiyor.
Welch iş hayatında olduğu kadar özel yaşamında da "hızlı".
Harvard Business Review’un eski editörü olan yazar, gazeteci Suzy Welch, efsanevi CEO’nun üçüncü eşi.
Jack Welch, 2003 yılında üçüncü eşiyle evlenebilmek için ikinci eşine 180 milyondolar nafaka ödemişti.
İstanbul’da bu ünlü karı-kocayı sahnede görmek oldukca ilginç olacak.
Ağaçlandırma seferberliğine dair
GEÇEN cuma günü bu sütunda yer alan "Ağaçlandırma seferberliği yoksa bir aldatmaca mı" yazıma okurlardan e-posta ve faks yağdı.
Dolayısıyla kampanyanın kafalarda çok soru işaretine yol açtığı ortaya çıktı.
Yüksek orman mühendisi okurlarımdan biri şöyle yazmış:
"Yıllar önce Amerika ile Rusya uzay araştırmaları konusunda yarış halindeyken bizim meclistekiler bu çalışmalara katılmamız için neler yapacağımızı düşünmüşler.
Biri şöyle bir öneride bulunmuş: Meselá, Türk Hava Kurumu’nun adını Türk Uzay Kurumu olarak değiştirebiliriz.
Ağaçlandırma sözcüğünün anlamı ve içeriği değiştirilerek başlatılan ağaçlandırma seferberliği de aynen bu mantıkla halka sunuluyor."