Şampanya alemi

Yılın en keyifli tadımlarından biri iple çektiğim MW (Masters of Wine) Şampanya Tadımı. Piyasadaki seçeneklerin önemli bir kısmını kıyaslayarak değerlendirmek için kaçırılmaz bir fırsat. Şampanya derken bahsettiğim haliyle Fransa’nın Şampanya bölgesinde yapılan gerçek şampanya

Hugh Johnson ile ilk tanışmamız bir şampanya seminerindeydi. Büyük üstattan birkaç saat içinde neler öğrendim neler... Unutamadığım derslerden biri, onun da en sevdiği içeceklerden şampanyayı tadarken analizin en önemli kısmı olan burunda, tıpkı damıtılmış içkiler gibi ağzı hafif aralamanın faydası oldu. Bu sayede kadehten yükselen karbondioksit molekülleri tahlili saptırmak yerine geniz boşluğundan geçip damağı ağızdan terk ediyor, aroma ve buke tüm saflıklarıyla öne çıkıyor. Bir sonraki şampanya kadehinizde önce ağzınız kapalı sonra açık deneyin, koku yoğunluğundaki artış sizi şaşırtacaktır.
Yılın en keyifli tadımlarından biri iple çektiğim MW (Masters of Wine) Şampanya Tadımı. Hem New York hem de San Francisco’da düzenlenen bu özel gecede açık büfe yüz kadar farklı şampanya, ekseri sektörden elit bir kitlenin beğenisine sunuluyor. Piyasadaki seçeneklerin önemli bir kısmını kıyaslayarak değerlendirmek ve bu seçkin içecek konusunda damağı eğitmek için kaçırılmaz bir fırsat. Şampanya derken bahsettiğim haliyle Fransa’nın Şampanya bölgesinde yapılan gerçek şampanya. Bu isim popüler kültürde maalesef haksız yere köpüren şarapla aynı anlama getirildiğinden belirtmekte fayda var.
Bu enfes tadım için her sene tercih edilen bir o kadar nezih mekanından da bahsetmeden olmaz. Tam 112 yıl San Francisco liman idaresine hizmet veren saat kuleli bu zarif yapı, İkinci Dünya Savaşı sonrası kaderine terk edilmiş. İleri görüşlü bir belediyenin iddialı restorasyon projesi 2003 yılında binanın yeniden açılışına kadar sürmüş. Bugün şehrin en işlek limanı ve pazar yeri burası. Kapalı mekanda gurme hayat tarzının en sofistike mağazaları, dışındaysa hafta boyu küçük yerel üreticiden en taze ve leziz yiyeceklerin satıldığı pazar alanları, üst katta da bu tadım benzeri toplantılar için bir iş merkezi mevcut.
Kategorilere ayrılan tadıma rekolte yıllı şampanyalarla başladım. Daha sonra saf Chardonnay’den yapılan Blanc de Blancs’lar, rozeler, birden fazla rekoltenin harmanı olan NV’ler derken son olarak da domiseklerle devam ettim. Bu alt başlıklarda da şampanya dünyasının iki ayrı kutbu temsil ediliyordu. Dev holdinglerin sahip olduğu markalar ve çoğu kendi üzümünü kullanan küçük işletmeler... Popülerliği giderek artan küçüklerle rekabeti elden bırakmamak için onların stillerine ayak uydurmaya çalışan nüfuzlu büyükler bu yıl dikkat çeken bir temaydı. Yine de birkaç lüks marka dışında küçükler baskın çıkıyordu.

DOM PÉRIGNON ZAYIF KALDI

Lükslerden bu sene brut ve roze olmak üzere birer 2000 Dom Pérignon zayıf kaldı. Bu çelimsiz rekoltede rozesi bir nebze daha davetkar. Oysa yine bir LVMH markası olan Krug, hem 1998’i hem de sınıfının çok ötesindeki NV’si ile bambaşkaydı. Krug Roze ise bu yıl tüm diğer rozeler gibi az farkla geride kaldı. Rozeyi tutturmak diğerlerinden daha zor nitekim. Erken içime uygun 1995 rekoltesi harikaydı, Henriot’dan Cuvée des Enchenteleurs ile yine favorim olan Charles Heidsieck’ten Blanc des Millénaires akıl almaz kalitede birer örnek. Henüz gencecik olan 1996’lara kıyasla az daha hesaplı olmaları da diğer cazibeleri.
Küçük-büyükler diye adlandırdığım, adeta ayrı bir kategori teşkil eden Roederer, Taittinger ve özellikle de Bollinger vasat bir ürünü pek şişelemeyen harikulade şampanya evleri. Bu tadıma kadar aşina olmadığım Taittinger Nocturne domisek ile brüt arasında kalan sek sınıfı, zar zor hissedilen tatlılıkta, adı gibi meltemli bir yaz gecesini çağrıştıran, benzersiz bir şampanyaydı. Küçüklerden Vilmart&Cie, Alfred Gratien, Charles Ellner, Bruno Paillard emsallerinden bir kalem üstün üreticilerdi. Ortak özellikleri sundukları eksiksiz şampanya deneyiminin ötesinde genelde Burgonya beyazlarını andıran şarapsı, sofistike yanları.
Yazarın Tüm Yazıları