Paylaş
400’den fazla depremin kaydedildiği bölgede dün, 15.17’de 4.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Tam da o an depremler başladığı hafta “Dikkatli olun” uyarısı yapan, yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür ile birlikteydim. Ege Denizi haritası üzerinden beraber inceledik. Diyor ki: “Burası, Muğla ve Aydın’a yakın. Buraya yakın bir kırılma olursa depremden etkileniriz. Tsunami olabilir. Çünkü tsunami yaratabilecek bir fay var. Dikkatli olalım!”
Fotoğraflar: Levent KULU
- Bir haftadır, beşik gibi sallanıyor Ege Denizi. Neler oluyor?
Dünyanın litosferi, kabuk ya da üst manto da denir, levhalara ayrılmıştır. Bu levhalar hareket eder, sınırlarında hareket edince ise deprem olur. Türkiye’deki levhalar; Kuzeyde Avrasya-Anadolu, güneyde Afrika ve Doğu-Güneydoğu’da da Arap levhasıdır. Bunların sınırı da faylardır. Avrasya ile Anadolu’nun sınırında Kuzey Anadolu fayı, Arap-Afrika-Anadolu levhası arasındaki sınırsa, 50-60 bin kişinin hayatını kaybettiği, Doğu Anadolu fayıdır. Afrika levhası kuzeye doğru gelir ve Türkiye’nin altına dalar. Daldığı yere de Helen-Kıbrıs yayı, dalma/batma zonu deriz. Bu sıra da üstünde kalan Anadolu levhası ise bu dalma/batma sebebiyle gerilir ve bazen de üzerinde magmatik yay oluşur. Şimdi bu depremlerin olduğu yer, böyle magmatik yayın, gerilmenin oluştuğu yerdir. Bitmedi! Bizim Marmara civarında, Avrasya ile Anadolu levhası arasındaki Kuzey Anadolu fayı, hafif, saat yönünde döner, bu depremlerin olduğu yere kadar uzanır. Toplayayım. Afrika’nın, Anadolu levhası altına dalması, üstteki Anadolu levhasının gerilmesi, Kuzey Anadolu fayının güney kolunun da buraya kadar varan hareketi ile karmaşık görünen bu deprem fırtınası yaşanmaktadır.
Saatler 15.17’yi gösterdiği anda Kandilli Rasathanesi’nden bir bilgi mesajı düşüyor Prof. Dr. Görür’e. Diyor ki: “Al, bak! Bir tane daha oldu şimdi. Bu sefer ki daha büyük. 4.9. Neredeyse her 15-20 dakikada bir deprem oluyor.”
TSUNAMİ OLABİLİR
- Depremler, büyüklüğü artarak bu şekilde devam eder mi? Yoksa enerji boşaldı ve bitti mi?
Yorum yapabilirim ama yapmak istemem çünkü memlekette duyduğuna bire bin katan, duymadığını ise uyduran çok. Ama şunu söyleyelim, Santorini Adası’nın kuzey doğusunda oluyor bu hareketler. İstanbul buraya birazcık uzak, Aydın ve Muğla civarı daha yakın. Her 15-20 dakikada bir sallanan bir bölge, görünürde yıkım olmasa bile mikro deformasyona uğrar. Bu Türkiye’den de hissedilebilir. Eğer Türkiye’ye yakın ve büyük bir kırılma olursa, olabilecek depremden biz de etkilenebilir, yıkım yaşayabiliriz. Tsunami oluşması da muhtemeldir. Çünkü tsunami yaratabilecek bir fay sistemi var burada. Eğim atımlı hareketler var. Eğer deprem fırtınası bu şekilde devam eder ve kırılma yönüne bağlı olarak büyüklükleri de yüksek olursa tsunami bizim kıyılarımızı da etkiler. Ama bak, ‘olacak’ demiyorum, ‘olabilir.’ Olmaya da bilir. Deprem fırtınaları, yaşanabilen yer olaylarıdır. Bazen aylarca sürer. Ne zaman duracağını kestirmek mümkün değildir. Fakat önlem almak mümkündür.
ADADAKİ ÖNLEMLERİ GÖRÜNCE ‘İŞTE BUDUR’ DEDİM
- Önlem demişken, Santorini Adası’nın boşaltılmasını canlı izledik. Ne hissettiniz?
İşte budur! Adayı boşalttılar, okulları tatil ettiler, çadırlar kurdular, ordu geldi. Ve dikkat! Olup olmayacağı belli olmayan bir deprem için bunu yaptılar. Belki 5-10 gün sonra her şey normale dönecek. O zaman bizimkilerden bazıları, ‘Adamlara bak, olmayacak şey için ne de panik yaptılar’ diye kendi çapında eğlenecek. Ama önlem dediğimiz şey tam da budur. Bir insanın canı her şeye bedeldir. Devlet bunun için vardır. ‘Evini güçlendirene 5-10 lira destek olurum’ demek, önlem değildir. Yıkılan evleri, hızlıca yeniden dikmek, depreme hazırlanmak demek değildir. Önlem demek; deprem bölgelerini belirlemek, levha sınırlarının nereler olduğunun farkına varmak ve de buralarda özel mimari, mühendislik, müteahhitlik hizmeti vermek ve hatta zemin etüdü yaparak, yerine göre özel malzeme kullanmak, zemin uygun değilse de vatandaşın zemini uygun bölgelere göç etmesini sağlamak, bu yönde tedbirler almak demektir. Öteki türlüsü önlem almak değil, yara sarmaktır.
- Peki ne olmalı?
Devlet, vatandaş istesin ya da istemesin ama ona şefkat, merhamet ve güzellikle yaklaşıp yine de planını uygulamalıdır. Santorini Adası’nda, ‘Benim evim güzel’ ya da ‘Dükkanımı bırakmam’, ‘Ben çıkmıyorum’ diyen var mı? Koca ada boşaltıldı. Çıkmayanı da Yunan yetkililer kulağından tutar, atar vallahi. Çünkü can güvenliği devletin sorumluluğundadır.
BENİ ARAYAN SORAN OLMADI
- Önlem alalım uyarısını sosyal medyanızdan yapmıştınız. Aydın, Muğla ya da çevresinden yetkililer sizinle ne önlem alınabileceği konusunda iletişime geçti mi peki?
“Beni arayan, soran olmadı. Bugüne kadar merkezi ve yerel yönetimlerin çok toplantılarına katıldım. Zaten bir gün bile bir belediye başkanının, beni baştan sona dinlediğini de görmedim ki. Türkiye’de ‘önlem alıyoruz’ lafının altı boş. Eğer alıyorlarsa da demek benden ve halktan gizli yapıyorlar. Yoksa çıkıp, can güvenliğinden endişe eden halka ne önlemler aldıklarını anlatırlardı, değil mi?”
DEPREM DİRENÇLİ KENTLER YARATMAK ZORUNDAYIZ
- 2 gün sonra 6 Şubat depremlerinin yıldönümü...
İyi dedin. 1999 depremi üzerinden 25, son yaşadığımız felaket üzerinden 2 yıl geçti. Ne yapılmış? Sürekli konuşuyoruz, icraat yok! Yerel yönetimler ile merkezin kavga ettiği, halkın dahil olmadığı, bilimin işlemediği yerde yaya kalırsınız. Aklımızı başımıza toplamalıyız. Yapmadığımız her iş, almadığımız her sorumluluk, bu büyük tehlikeyi önümüzdeki nesillere ihraç etmek demek. Oysa acilen deprem dirençli kentler kurmalıyız. Depremi, geldiği zaman minimum zararla atlatan kent demektir bu. Yönetimi, halkı, yapı stokunu, alt yapıyı, ekosistem ve çevreyi ve de ekonomiyi deprem dirençli yapabilmeliyiz. Bir Afet Bakanlığı kurulabilir mesela. Yıllık, 5 yıllık bütçesi, planları, liyakatli çalışanları olur. Ve bu bakanlık, Türkiye’yi deprem kuşağından başlayarak, depreme hazırlar. İnan o zaman 15 senede Türkiye depreme hazır hale gelir.
Paylaş