Paylaş
İstanbul Şişli’de, şehrin en işlek caddelerinden biri Bomonti’de güpegündüz, hakkında en az 3 kez koruma kararı çıkarttığı, “tehdit ve kasten yaralama” suçlarından şikâyetçi olduğu eski eşi tarafından, gözünü bile kırpmadan katledildi Bahar Aksu. Onun, koruyamadığımız son kadın olmasını dilesem de ben bu satırları yazarken, bir kadın daha erkek şiddetinin kurbanı oluyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu raporuna göre sadece geçtiğimiz nisan ayında 8’i, ‘balkondan düşme’ gibi şüpheli olacak şekilde 40 kadın, en yakınlarındaki erkekler (eş, eski eş, sevgili, eski sevgili, baba, abi) tarafından öldürüldü. Dahası erkek şiddeti ünlü, ünsüz de ayırmadı. Sosyal medya fenomeni Danla Bilic’e eski sevgilisinin uyguladığı şiddetin yeni görüntülerini izleyince, “Kadın olmak yeterli aslında!” dedim kendime. O görüntülerde Berk Çetin, Bilic’i itiyor, kafasından aşağı içecek döküyor ve genç kadın korkusundan kıpırdayamıyor bile. Sorum şu: Ne zaman bitecek kadına yönelik bu şiddet? Ve daha ne kadar öleceğiz?
SORUN YASALARDA DEĞİL UYGULAMALARDA
Sorunun cevabı 2020 yılında Cemal Metin Avcı tarafından, diri diri yakılarak katledilen Pınar Gültekin davasında gizli” diye giriyor söze Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü, Avukat Selin Nakıpoğlu. Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i boğup, varile koyup yakan, sonra da varili beton dökerek, ormanlık alana bırakan katil Cemal Metin Avcı’ya “haksız tahrik indirimi” uygulanarak 23 yıl hapis cezası verildi. Bu cezanın yeniden ağırlaştırılmış müebbette çevrilmesine yönelik itirazı ise Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi “haksız” buldu ve oy çokluğu ile reddetti; “Canavarca his yok!” denildi.
KAÇ KATİL AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALDI
Avukat Nakıpoğlu, “Bu kararı verenler canavarca hissin anlamını bilmiyorlar sence?” diye soruyor, ekliyor:
“Türk Ceza Yasası’ndaki cezalar yeteri kadar ağır aslında. Hiçbir şeyin değişmesine gerek yok! Var olan yasalar uygulansın yeter. Maalesef yasalar kadınlar lehine yorumlanmamakta, kadınlarla değil de sanık erkeklerle empati yapılmakta adeta. Yani sorun yasada değil uygulayıcı da! İnfaz Yasası ile kuşa çevrilen cezalarda! Sürekli çıkarılan af düzenlemelerinde, zihniyette! Böyle bir yaklaşım varken, defalarca şikâyetçi olunmasına rağmen failler hakkında hiçbir önlem alınmazken; ki Bahar Aksu 3 kez şikâyetçi olmuş katil zanlısı eski eşinden, erkek şiddeti bitmez. ‘Tehlikedeyim bu erkek bana şiddet uygulayabilir’ ya da ‘Beni öldürebilir, korunmak istiyorum, cezalandırılmasını istiyorum’ diyen kadınlara karşı adeta ‘üç maymun’ oynanmakta. Bugüne kadar kaç kadının katiline ‘ağırlaştırılmış müebbet cezası’ verildi ki ‘öldürmekten’ vazgeçsinler. Ölmüş bir kadının, hayattayken ne kadar iffetli olup, olmadığı mahkemede tartışmaya açılırken ve failler bu ya da benzer sebeplerle indirim alıp, cezaları kuşa çevrilirken neden vazgeçsinler şiddetten? Yargıyı istediğiniz kadar yeniden düzenleyin, yasalar gerçek anlamda uygulanmadıktan sonra bu şiddeti bitirmek de mümkün değil.”
'İNDİRİMLER' CEZASIZLIK ALGISINI VE ERKEKLERİ GÜÇLENDİRİYOR
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcilerden Zülal Buruşoğlu da kadına yönelik şiddettin kanunların yetersizliğinden değil uygulamadaki eksikliklerden kaynaklandığının söylüyor ve diyor ki: “6284 sayılı yasa şiddeti daha yaşanmadan bile önlemeye yönelik maddelere sahip. Fakat uygulamalar yönünden, ‘erkek egemen’ bir zihniyet var. Bahar Aksu cinayetinde de olduğu gibi; kadınların şikayetleri ya yeterince dikkate alınmıyor ya uzaklaştırma kararının yok sayılması gibi ihlaller cezasız kalıyor ya caydırıcı ya da yanlış bilgilendirme sebebiyle kadınlar daha şikâyet bile edemeden karakolda gönderiliyorlar ya da ücretsiz ve nitelikli hukuki destek ile sosyal yardım, sığınma konusunda sıkıntılar yaşıyorlar. Bu gibi durumlar da failleri daha da güçlendiriyor.”
ÜSTÜNÜ ÖRTME GİBİ BİR YAKLAŞIM VAR
“Yanı sıra faillere, ‘iyi hal’, ‘haksız tahrik’ gibi indirimler verilmesi de ‘cezasızlık’ kültürünü besliyor ve ‘İstediğimi yaparım, bana da bir şey olmaz’ gibi bir algıya sebep oluyor. Bakınız, Pınar Gültekin davası. Bu dava, ‘emsal’ olması açısından çok önemliydi. Fakat mahkeme ağırlaştırılmış müebbet cezasını 23 yıla düşürdü, Yargıtay’da onayladı. Bu ve benzeri ‘haksız’ kararlar, erkekleri güçlendirdiği gibi başka mahkeme kararlarına da örnek olmakta. Son dönemlerde, ‘aile’ yılı da ilan edildikten sonra- kollukta ve yargıda, özellikle de kadın ve çocuklara yönelik davalarda ‘üstünü örtme’ gibi bir yaklaşım var. Kadın yerine aileye odaklanılması, kadın yerine ailenin korunması biz kadınların yaşam hakkını daha büyük bir tehdit altına sokuyor.
KİMSE ÖLÜM HABERİ İLE BİTEN BİR HİKAYENİN BAŞROLÜ OLMAMALI
Şarkıcı Derya Uluğ hem kendisi hem sevgilisini 1,5 yıldır tehdit eden takıntılı bir kişinin, uzaklaştırma kararına ve elektronik kelepçe takılmasına rağmen İzmir’deki konserini en önden izlediğini açıklamıştı. Umuyorum birkaç güne salıverilmez ancak Uluğ, o şahsın tutuklandığını duyurdu ve “Bugün bizim için adalet yerini buldu. Bu karar, bizim için güven duygusu yaratırken; bu adaletin sesini duyuramayan, korunamayan, hayattan koparılan tüm kadınlara da ulaşmasını istiyorum. Bu ülkede hiçbir kadın ‘korunma talebiyle’ başlayıp ‘ölüm haberiyle’ biten bir hikâyenin başrolü olmamalı” dedi.
Paylaş