Paylaş
Bizler bu meslekte, merhum Enver Ören ağabeyden hep güzel bakmayı, olay ve hadiselerin güzel tarafını görmeyi ve insanları değerlendirirken insaflı olmayı ve özellikle gazetecilikte gözardı edilen kul hakkına çok ama çok dikkat etmeyi öğrendik.
Zira insanlara teşekkür etmeyen Rabb’ine teşekkür edemez.
Yeni nesiller bilmezler; bu ülke ne idi ne oldu? Nereden nereye geldi?
Bir ülke için en önemli husus bağımsızlıktır. Bunun da yolu güçlü olmaktan geçer.
Bizim kuşaklar, sittinsenedir hamasetle büyütüldük. Bir ‘Türk’ olarak sözde dünyaya bedeldik lakin bir toplu iğne yapmaktan acizdik. Ülkemizin savunmasını ve içerideki güvenliğimizi sağlayacak kolluk kuvvetlerine verebileceğimiz kendi üretimimiz silahlarımız yoktu.
Elin vereceği silahlarla bu denli netameli coğrafya savunulabilir mi?
Başkaları seni savunuyorsa; nasıl, nereye kadar ve hangi bedeller karşılığında?
Bizim ülkemizin MİT Müsteşarı (Fuat Doğu); ‘Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’nin şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese, onu oraya götürmekle memurum’ diyerek bu trajik hali gözler önüne sermişti.
Bir ülkenin iki ana hayat damarından biri silahlı kuvvetleri, bir diğeri de istihbarat teşkilatıdır. Bu ikisinin yerli ve milli olma zorunluluğu vardır. Değilse o ülke ağzıyla kuş tutsa bağımsız olmaz, olamaz.
Elimizi vicdanımıza koyup, bu yönüyle ülkemize bir bakalım: Bu iki ana hayat damarımızla ne zamandan beri bağımsızız?
Gelmiş ve geçmiş, karınca kararınca taş üstüne taş koyan bütün liderlerin hakkını teslim edelim ve hepsine şükranlarımızı sunalım.
Bu arada, bu hususlarda en büyük pay sahibi olan ve her iki konuda da ülkemizi birinci sınıf ülkeler seviyesine çıkartan Sayın Erdoğan’ın ve ona destek olan Sayın Bahçeli’nin haklarını teslim edelim. Her iki lider de bu hizmetleri yaparlarken kefenlerini giydiler.
1940’lı yıllarda imal ettiğimiz uçaklarımızı Kayseri’de yerin altına gömdürüp üzerlerini betonla kaplatanlara inat, bugün bu insanlar en ileri teknolojinin ürünü olan 5. Nesil savaş uçağı üretiyor.
Çok değil daha on beş sene önce (bendeniz Milli Savunma Komisyonu üyesi olarak TBMM’de idim) yalnızca gözlem yapabilen İHA’ları bile dost ve müttefiklerimiz (!) bize vermiyorlardı. Ki onların yazılımları kendilerine aitti ve bizi istedikleri gibi yanıltabiliyorlardı.
Tamir için İsrail’e gönderdiğimiz İHA’larımız iade edilmiyor; terörle mücadelede elimiz kolumuz, gözlerimiz bağlı kalakalmıştık.
Oysa Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin dönemlerinde değil İHA’larda, SİHA’larda dünyanın en ileri birkaç ülkesinden biri olduk.
Siyasi irade, azim ve kararlılık ve gözü karalık olmasa bunların hiçbiri yapılamazdı.
Birileri görmezden gelse de istikbalin tarihçileri bütün bunları yazacak ve emeği geçenleri altın harflerle yazıp, hayırla yâd edecektir.
Etrafı ateşle çevrili ülkemizde huzur içinde uyuyabiliyor ve en azgın ve güçlü düşmanlarımız bile bize yan gözle bakamıyor.
Zira bu taktirde baktıkları gözlerin çıkarılacağını çok iyi biliyorlar.
Paylaş