Paylaş
Bunlardan biri, dış aydınlatmaların led teknolojili direklere geçişi konusunda; her aydınlatma noktasının güneş paneli ile kendi enerjisini üretebilmesinin de düşünülmesini teklif etti.
Bir diğeri ise 2011 yılında ‘rekabet olması’ amacıyla özelleştirilen ve EPDK denetimi altında bulunan elektrik dağıtım konusunda, ilgili şirketlerin ‘çalışanlarından’ kaynaklanan vurdumduymazlıklara acı bir örnek verdi.
Gerçekten de Sakarya’da da ikamet ettiğim için evime şarj ünitesi kurulurken bölgedeki dağıtım şirketi SEDAŞ’ın (Erdinç Moğol adlı yöneticinin) yapıcı desteğiyle hızla sonuç aldım. Ancak İstanbul’da ikamet ettiğim Beylikdüzü’nde ise evimin hemen arkasındaki trafo binasının yanında kabloları çekilip tesis işlemi 3 ay önce tamamlanan şarj istasyonları aylardır faaliyete açılamadı. Sebebini ilgilisine sorduğumuzda BEDAŞ’ın enerji bağlantısını yapmadığını, halen beklediklerini söyledi.
Bu konu için yıllardır tanıdığım 40 yıllık elektik mühendisi komşuma bunun gerçek olup olamayacağını sorduğumda: “Olur abi olur” dedi. Bir dokundum neredeyse ağlayacak. “Ben yaptığım iş nedeniyle BEDAŞ’a gidip gelen ve yönetici kademesinde tanıdıkları olan birisiydim. Şu andaki BEDAŞ’ta proje onayı için görüşmem gereken kimselerin telefonlarına dahi ulaşamıyorum. Santral numaraları olan 0212 311 80 00’dan bağlanmak istediğim hiç kimse telefonu açmıyor. İşle alakalı e-mail yolu ile yaptığım görüşme randevu taleplerim okunmadan silindi mesajları ile son buluyor. Bir sene önce muhatap olduğum kişiyi BEDAŞ’ta bir daha bulamıyorum, işten ayrılmış oluyor. Çok ufak bir talebimiz aylarca sonuçlanmıyor. İş yaptığımız kimselere rezil oluyoruz” dedi.
2011 yılında Türkiye’de elektrik dağıtımı bölgelere bölünerek yapılan özelleştirme çok başarılı şekilde gerçekleşti. Hükümet bu şekilde dağıtımın da rekabetçi olmasını, devlet eliyle vatandaşla günlük temas edilen bir alandan çekilmeyi amaçladı.
Ülkemizin anlı şanlı grupları yanlarına yabancıları doğrudan ortak veya özelleştirme için ödeyecekleri finansman için kredi alarak bu işe dahil oldular. Evdeki hesap çarşıya uymadı; döviz fiyatlarındaki artış, talepteki daralma ve enerji arzındaki fiyat yükselmesi gibi etkiler sonucunda dağıtım işine giren şirketlerin tamama yakını bu konuda ‘beklentilerinden uzaklaştı’.
Elektrik dağıtımı konusunda ‘ülke tekeli’, ‘bölge tekeli’ne dönüştü . Beklentisi yerine gelmeyen şirketlerde maliyet azaltma çabaları arttı. Örnek olay şahsen yaşadığım bir konu olmasa, ilgili şirketi bizzat aramasam ve komşum elektrik mühendisinin tecrübe ve doğruluğundan emin olmasam inanamayacağım bu durumu yazmazdım.
Günlerdir enerjinin bugün ve yarın stratejik önemini vurguluyorum.
Türkiye Yüzyılı’nın layıkıyla gerçek olması için elektrik dağıtım şirketlerinin her birinin kendilerinin neredeyse ‘tam teşekküllü bir hastane’ gibi uzman ve hassas davranması gerektiği ortadadır.
Hükümetin, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın, EPDK ve EÜAŞ’ın vs. görevlerini bilinçli ve eksiksiz yapmaları yetmeyecektir. Son noktada vatandaşla birebir muhatap olan elektrik dağıtım şirketlerinin yol açtıkları her gecikme, kanser veya kalp hastası olup zamanında müdahale edilmediği için sonu belli insanın başına gelenle bazen benzer sonuçlar doğurmaktadır.
‘Enerji okuryazarı’ olmaya başlayan bir toplumda dağıtım tekellerinin vatandaş aleyhine ‘vurdumduymaz’, ‘ciddiyetsiz’ kalmaları mutlaka EPDK’nın dolaylı ve doğrudan denetimleriyle ‘olması gereken’ hale getirilmelidir.
Paylaş