Paylaş
Cumhurbaşkanımızın yıllar önce mevcut ‘başarı çıtasını’ yeterli görmediği Milli Eğitim Bakanlığı’nda kamuoyuna tam yansımayan çok önemli ve çok değerli çalışmalar yapılıyor. Bakanlığın doğrudan ve dolaylı sağladığı faydalardan biri, Türkiye’de eğitim gören başka ülke vatandaşlarına sağlanan yüksek eğitim imkânıdır. Ayrıca gerek Maarif Vakfı ve gerekse doğrudan Türk okulu olarak dış ülkelerde Türk ve yabancılara verilen eğitim de giderek yaygınlaşmaktadır.
Bugün, örneğin Türkiye’de okuyan Afrikalılara ‘magazin’ gözüyle bakmayan ‘doğru’ beyinler, bu çocukların Türkiye’nin etki alanı ve sessiz diplomasisinin faktörü olduğunu, olacağını mutlaka kabul edeceklerdir. Bu örnek, Türk Devletler Teşkilatı üyesi ve Balkan ülkeleri ile daha da genişletilebilir.
Türkiye’de asırlardır ‘at oynatan’ yabancı misyon faaliyetinin parçası kolejler, AFS (American Field Services) ve Fullbright Bursu gibi organizasyonların ne denli yetişmiş insan kaynağımızda ‘maddi ve manevi’ erozyona yol açmış olduğu cümle alemin malumudur!
Bugün Türkiye’de eğitim gören bu çocuklar, gençler bulundukları ortamda karşılaştıkları doğal samimiyet ile Türkiye dostu olmakta, döndükleri ülkelerinde Türkiye’nin doğal elçisine dönüşmektedirler.
Türkiye’nin bu topraklara gelen ve geri dönen bu kitleyi daimi bir şekilde yakın ilgi ile takip etmesi önemlidir.
Ta Osmanlı’nın gününden beri yurtdışına okumaya giden kimi Türkler, nasıl ‘potansiyel’ kayıp gibiyse gelenlerin de çoğu ‘potansiyel’ kazançtır.
Eğitimde ‘ihracatçı’ olmanın en güzel örneklerinden bazıları geçmişte askeri okullarımızda okumuş olan Libya ve Pakistan liderleridir. Şu anki Somali Savunma Bakanı Abdülkadir Muhammed Nur ve şu anki Suriye Hükümeti’nde görev alan bakanlar en güzel örneklerdir; Türkçe konuşmaktadırlar ve bu ülkelerde başta askeri üs olmak üzere birçok stratejik varlığımız bulunmaktadır.
Maarif Vakfı eliyle yönetilen okullar, bulundukları ülkelerin ‘üst tabaka’ ailelerine hitap ettikçe o ülkelerin gelecek yöneticileri de kendi ülkelerinde Türkçe dahi öğrenmiş dost kimlikler olacaklardır. Enderun felsefesinin yerelleştirilmiş hali budur.
Yusuf Tekin döneminde enerji, sağlık, savunma, ulaşım alanlarında Türkiye’nin geldiği noktanın ‘eğitim ihracatı’nda da daha kapsamlı ve güçlü şekilde gelişeceği görülmektedir.
Türkiye’nin tarihi derinliği, iddiası ve gelişen küresel konumu eğitim ihracatının perspektifini yeniden tasarlamaya ihtiyaç oluşturmuştur.
Merhum Özal, “21. yüzyıl Türk asrı olacaktır” diye boşuna dememişti.
Paylaş