Paylaş
Bu durum, ABD’den ziyade İsrail’in (Siyonizmin) gücünün göstergesidir. Diğer bir ifade ile ABD İsrail’i değil, İsrail ABD’yi kendine benzetti ve hatta kendine zebun (esir-tutsak) etti.
İsrail, fütursuzca icra ettiği bunca vahşi katliamları hep ABD’nin sayesinde, onun destek ve himayesinde yapıyor. Zaman zaman iyi polis-kötü polis oynamaları sizi aldatmasın; İsrail’in işlemiş olduğu bütün cinayetler ABD’nin bilgisi ve teşviki ile gerçekleşmektedir.
ABD’de ister Demokratlar, ister Cumhuriyetçiler kazansın ABD’nin derin devletinin politikalarında hiçbir şey değişmez. Hangi başkan gelirse gelsin bu politikaları (İsrail’e, Siyonizme hizmet eden) uygulamak zorundadır.
Siyonizmin 21. asırdaki en büyük başarısı, sahip olduğu bu sapık ve sapkın ideolojisini ABD’nin resmi ideolojisi yapmış olmasıdır. Bundan dolayıdır ki ABD’deki başkanlık seçiminin adayları Siyonizme hizmet için adeta yarış halindedirler.
Bizler, ‘Arz-ı mevud’u; sözde tanrı Yahova’nın İsrailoğulları’na vaad etmiş olduğu kutsal topraklar’ Siyonist Yahudilerin sapık bir ideolojisi olarak bilmekteydik. Oysa bugün aynı sapık ideoloji ABD’nin de hayalini süslemekte ve bu amaçla hareket etmektedir.
Komünist Sovyetler Birliği yıkılıp dağıldıktan sonra emperyalizmin hedefine terörle özdeşleştirilen İslam ve onun mensubu olan Müslümanlar kondu. Bu yüzden Afganistan, Suriye, Irak, Libya paramparça edilerek etkisizleştirildi.
Sıra Gazze ve Lübnan’dan başlanarak bütün bu bölgenin işgaline geldi. Bu satranç oyununun piyonları ise başta İran olmak üzere sürüsüyle sözde İslam ülkeleridir. İran’a Şii yayılmacılığı için yol veren bizzat İsrail-ABD ve İngiltere’dir. Aynı şekilde İslam adı altında oluşturulan tüm terör örgütlerini kurup besleyen ve geliştiren de yine bu ülkelerdir.
Kendi oluşturdukları terör örgütlerini bahane edip önce Müslüman halkları birbirlerine kırdırıyorlar ve bilahare sağ kalanların yurtlarını da ‘Barış ve özgürlük getiriyoruz’ diyerek işgal ediyorlar.
İran’ın yapmak istediği atom bombası da ABD’nin ‘kontrollü kaos’ yönetiminin bir sonucudur. Tam sonuç alınacak iken, öncesinde de olduğu gibi ‘tavşana kaç-tazıya tut!’ denilecek ve İran’ın mahut hevesi kursağında bırakılacaktır.
ABD’nin İsrail’e ‘İran’ın nükleer tesislerini vurma’ demesi ‘VUR!’ demekten başka bir şey değildir. İran tarihi boyunca yalnızca Müslümanların başına bela olmuş ve sürekli olarak körle yatıp şaşı kalkmıştır. İbret alıp uslanmış mıdır? Asla!
Diğer sözde İslam ülkeleri ise malum olduğu üzere haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytan olmayı gerektirdiğini bildikleri halde dut yemiş bülbül gibi susuyorlar.
Zelil şeklindeki bir ölümün şeytanın semtine uğramayacağını vehmediyorlar.
Ne denli yanıldıklarını yakında görecek ve zillet içindeki ölümleriyle şeytana taş çıkarttıklarını onlar da fark edecek, lakin iş işten çoktan geçmiş olacak!
Paylaş