Fuat Bol

İnsanlık öldü

1 Ocak 2024
İNSANLIK, tarihi boyunca; Peygamberler, hikmet ehli şahıslar veya diğer terbiye mümessilleri vasıtasıyla sahip olduğu tüm değerlerini yitirdi.

Üstün zekâsı sayesinde en acımasız canavarlardan çok daha vahşileşti ve daha korkunç bir hal aldı.

Yabani hayvanların en tehlikelisi, günümüz insanın yanında kuzu kalır.

Televizyonda haberleri izlerken, ekranda gösterilen Doğu Akdeniz’de, İsrail’in hemen yanı başında konuşlanan savaş gemilerinde dalgalanan ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa devletlerinin bayraklarını gördükçe insanlığımdan utanıyorum.

Ve kendi kendime: ‘Ya bunlar insan değil ya ben insan değilim’, diyorum.

Ve eğer bunlar insan sayılacaksa, olmaz olsun ve yerin dibine batsın o insanlık!

Savunmasız bir ceylan yavrusunun etrafını, kanlar sızan dişleriyle çevreleyen bu sırtlan sürüsü; bir de utanmadan, dünyaya insan hakları, hak hukuk dersleri vermeye kalkışıyor.

Bütün bu zorba takımına söylenecek tek şey: Siz önce insan olun, ondan sonra insanlık dersi vermeye yeltenin!

Meğer, güneş kaybolup ortalık kararınca, Hak gidip batıl gelince, mazlumların hamisi ve sığınağı Türkler gidip İngiliz, Amerikalı ve diğerleri gelince meydan yeri insan görünümlü en vahşi canavar sürülerine kalırmış.

Yazının Devamını Oku

Yalan ve iftira kumkumaları

30 Aralık 2023
İçerideki ve dışarıdaki düşmanlar ayrı ayrı çalışarak ve el ele verip birlikte mesai harcayarak; 40 yıldır siyasette bulunan ve bunun çeyrek asra yaklaşan bir dönemini ülkeyi yönetmekle geçiren Sayın Erdoğan ve aile fertlerinin her birini adeta pertavsızla incelediler ve her hal ve hareketlerini, fasılasız takip etmelerine rağmen en ufak bir şey bulamadılar.

Doğrularla bir şey yapamayacaklarını anlayınca, bu kez yalana ve iftiraya sarıldılar. Öyle ya yalandan kim ölmüştü? Yapılan araştırmalarda, sosyal medyada yalan haberlerin, 6 kat daha fazla yayıldığını gördüklerinde, yalancılara ve iftiracılara gün doğdu.

Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz bu aşağılık mahluklar, özellikle Sayın Erdoğan’ın aile bireylerine yakıştırdıkları iftiraları, sosyal medyada ışık hızıyla dolaşıma soktular.

Bu durumun son örneği kirli ağızlarda hâlâ sakız ediliyor. Bakın nasıl:

İftiranın kaynağı Almanya’da yaşayan ve İnterpol’ün kırmızı bültenle aradığı bölücü-FETÖ karışımı Metin Cihan (asıl ismi Cihan Yücel), ‘X’ adlı sosyal medya üzerinden şöyle bir paylaşımda bulundu: ‘Cumhurbaşkanının oğlu Burak Erdoğan, sahibi olduğu gemisi ile İsrail’e sevkiyat yapıyormuş.’

İşte bu kıpkırmızı iğrenç yalana, cibilliyetleri malum birileri (gazeteci, televizyon sunucusu, siyasetçi, sosyal medya batakçıları v.b.) mal bulmuş mağribi gibi sarıldılar. İçlerindeki kin ve nefretlerini de ekleyerek ufunetlerini kustular.

Kimi sosyal medya fareleri kendi çukurlarından, kimi hadsiz ve müfteri siyasetçi TBMM kürsüsünden, kimi kendini bilmez yalancı ve soytarı gazeteci ve televizyon yorumcusu da mahut yalana takla attırarak kamuoyuna sundular. Ve dediler ki: ‘Erdoğan’ın oğlu kendi gemisiyle Türkiye’den İsrail’e mühimmat taşıyor. Bunlar İsrail sevdalısıdır. Bunların elinde Gazzellilerin kanı vardır.’

Söz konusu gemilerin ortağı olan Mecit Çetinkaya benim ortaokul sıralarından beri samimi arkadaşım. (Yüz yıldan fazladır, dört nesildir denizcilikle iştigal eden, en eski Türk denizcilik firmalarından biridir.) Konuyu hem kendisinden dinledim ve hem de araştırmacı gazeteci hassasiyetiyle enine boyuna araştırdım.

Konuyla ilgili tüm resmî belgeleri elde ettim ve bu yazıyı onların ışığında yazıyorum.

Yazının Devamını Oku

Nasıl unutabiliriz

27 Aralık 2023
Yerleşmiş olduğumuz bu çetin ve netameli coğrafyada yaşayabilmenin iki şartı var; birincisi yaşayan kitlelerin birlik olması, diğeri de güçlü olmalarıdır.

Dikkat edilirse, açık ve gizli düşmanlarımız da bu iki yönden bize hücum etmektedirler. Ya içerideki birliğimizi bozmaktalar; bunun için de kardeşi kardeşe düşman etmek için nifak tohumları ekmekteler ya da çeşitli terör örgütlerini kurup, geliştirip, besleyip, eğitip, donatıp üzerimize saldırtmaktadırlar. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozmak için bir imparatorluk bakiyesi olan toplumumuzun dinamikleriyle oynuyor ve böylece bizi birbirimize düşürüyorlar. Daha dün yedi düvel olarak kapımıza dikilmiş ve tüm melanetlerini kusarak, ellerinden gelen tüm vahşeti sergileyerek varlığımıza kastetmişlerdi. O ölümcül yaralar, henüz kabuk bağlamışken ve unutulmaları asla mümkün değilken...

Bugün de aynı güçler (Batı), bizimle sözde aynı ittifak içinde gözükmelerine rağmen envai çeşit düşmanlıklarını sergilemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Batı, 40 yıldır PKK/YPG/PYD’yi başımıza bela etti.

Daha yeni, 12 civanmerdin acısıyla yüreklerimiz dağlandı, kınalı kuzularımız şehadet şerbetini tattı. Anne karnındaki yavrularını babasız bırakarak sonsuzluğa uçtular. Alemlerin övüncü olan sevgililer sevgilisine komşu oldular. Cennet nimetleri kendilerine afiyet olsun; Rabb’im aynı şehadeti bizlere de nasip eylesin. Amin.

Siz, Türkiye’nin, sadece PKK diye bir örgütle mücadele ettiğini mi zannediyorsunuz? Türkiye; ABD, Fransa, İngiltere başta olmak üzere asıl İsrail’le savaşıyor. Zira bizim güneyimizde kurulmak istenen Kürdistan, gerçekte küçük İsrail olacaktır.

Bundan dolayıdır ki, Anadolu’nun (Ankara) savunma hattı Kudüs’ten başlar. Allah saklasın Kudüs, Gazze düşer ise sıra Türkiye’ye gelecektir. Nitekim Gazze’deki İsrail vahşetinin yansımalarını hem sınırımızın dışındaki terör olaylarında ve hem de içerideki çeşitli provokasyonlarda görmekteyiz!

İsrail’in peşinde olduğu sözde kutsal topraklar, Nil ile Fırat nehirleri arasındaki sahayı (Türkiye’nin büyükçe bir kısmı dahil) kapsamaktadır.

Lübnan, Ürdün, Suriye, Irak ve Körfez’deki kabile devletçikleri hayali devletler olup, sınırları cetvelle çizilmiştir. O cetveli ve pergeli tutan el, bugün da anılan tüm bölgeyi paramparça edip İsrail’e lokmalar halinde sunmaktadır.

Yazının Devamını Oku

İsrail Pandora’nın kutusunu açtı

25 Aralık 2023
İnsanlığın bugün geldiği nokta itibarıyla sahip olduğunu iddia ettiği medeniyetin serapa bir yalan olduğu ve gerçek anlamıyla vahşeti yaşadığı ortaya çıkmıştır.

Bu denli çöküş ve çürüme, insanlara insanlıklarını unutturan, milliyetçiliği ırk temelinde algılayan Fransız İhtilali ile başladı. Bu uğursuz (meşum) günden sonra bünyelerinde çeşitli (hemen her dil, renk ve inançtan) kitleleri barındıran büyük devletler yıkılmış, bunların yerine etnisiteye dayalı onlarca devletçikler kurulmuştur.

Osmanlı Devleti’nin (Devlet-i Aliye) dışındakiler yakıp, yıkıp, öldürüp, sömürmeyi amaç edinen imparatorluklardı. Devlet-i Aliye dünya üzerindeki adaletin tesisi için adeta bir denge unsuru idi.,

Zira Devlet-i Aliye’nin şiarı, Topkapı Sarayı’nın giriş kapısında yazılmaktaydı: ‘Yeryüzündeki tüm mazlumların hamisi ve Allahateala’nın (adaletinin) yeryüzündeki gölgesi.’

Evet bizim ecdadımız, yeryüzündeki tüm mazlumların sığınağı, barınağı, tutanağı, dayanağı idi. Bugün de gücümüz oranında aynı ideal için yaşamıyor muyuz?

Bu durumun tipik örneği Kudüs’tür. Üç semavi dinin müntesipleri burada huzur içinde, asırlar boyu yaşadılar. Osmanlının çekildiği yerler, sırtlanların elinde kalırcasına tarumar edildi ve o gün bugündür kan, gözyaşı dinmedi, dinmiyor ve belli ki kıyamete kadar da dinmeyecek.

İsrail’in sergilediği vahşet, adeta turnusol kâğıdı gibi tüm devletlerin içyüzünü ortaya çıkardı. İsrail’e arka çıkan, destekleyen ve yaptığı soykırıma seyirci kalan tüm devletlerin ‘zorba’ ve ‘zalim’ devletler veya zorbaların, zalimlerin uşakları oldukları görüldü.

Kendi halkları bile yöneticilerinin gerçek yüzlerini görmüş oldular. Daha açık ifadesiyle, yöneticilerinin Siyonizm’in esareti altında, kendilerinin de yöneticilerinin esareti altında olduklarını fark ettiler.

Bu uyanış dünyanın, böyle gelmiş ama böyle gitmeyeceğini işaret etmektedir. Zira tüm dünyanın kanalizasyonları, yerin üstünden akmaya daha fazla dayanamaz!

Yazının Devamını Oku

Ödünç milletvekilliği

23 Aralık 2023
Vaktiyle (20. Dönem) bir Afyonkarahisar milletvekili vardı; adı Kubilay Uygun’du, lakin ‘Fırıldak Kubilay’ diye anılır olmuştu.

Çünkü DSP’den milletvekili seçilmesine rağmen bir ay içinde üç parti değiştirmiş (ANAP, DYP ve MHP), en sonunda bununla da yetinmeyerek DTP’ye katılmıştı.

Siyaset pazarı müşterisiz kalmıyor; dün olduğu gibi, bugün de ödünç milletvekilliği furyası var, yarın da olacak. Önce CHP ile İYİ Parti arasında başlatılan bu absürt durum, şimdi de CHP ile Saadet Partisi arasında yaşanır oldu.

Saadet Partisi’nin Meclis’te toplam 20 milletvekili oldu (Gelecek Partisi’yle birleşerek), böylece grup kurabildiler. Bir milletvekilleri Genel Kurul’da ölünce, sayıları 19’a düştü ve grup olmaktan çıktılar. Karamollaoğlu’nun talebi üzerine Özgür Özel, CHP’den seçilmiş bir milletvekilini (Kütahya mv. Ali Fazıl Kasap) ‘ödünç’ olarak verdi.

Ödünç verilirken şu ifade kullanıldı: “Bütçe görüşmeleri süresince verilmiştir.” Akılları sıra muhalefetin sesinin kısılmaması için yapılmıştı. Zira Meclis’te grubu bulunan her bir partiye ayrı söz hakkı düşüyor.

CHP bu transferi gerçekleştirmekle, kendilerinin yapamadığını Saadet Partililerin yapmasını istiyor. Daha açık ifadesiyle Erdoğan’ı ve hükümetini, onun eski arkadaşlarının yerden yere vurmalarını istiyor. CHP’liler o kadarını beceremiyorlar. Zira Saadet Partililer malum ‘ölümüne’ Erdoğan muhalefeti yapıyorlar!

Saadet Partililerdeki Erdoğan kinine, mal bulmuş mağribi gibi sarılan CHP, bu aşağılık duygu halini adeta maden gibi işleterek doruğa çıkarıyor ve onlar (eski dava arkadaşları) birbirlerini yerlerken CHP’liler avuçlarını ovuşturuyor.
Hani bu milletvekillerinin davaları vardı; onu vaat ederek milletten oy almışlardı?

Bilindiği üzere Saadet Partisi, geleneği itibarıyla CHP düşmanlığıyla milletten oy alarak palazlandı ve bugünlere geldi. O CHP ki, başörtüsünün okullarda yasaklanması için Anayasa Mahkemesi’nde dava açıyor ve yasaklama kararı çıkarıyordu.

Yazının Devamını Oku

İYİ Parti’de deprem

18 Aralık 2023
İYİ Parti kurulduğu günden beri gel-gitleri yaşıyor.

Malum bu parti mensupları önce MHP’yi içeriden ele geçirmek istedi, başaramayınca da MHP’den ayrılıp İYİ Parti’yi kurdular.

Dolasıyla İYİ Parti, milliyetçi eksene oturtularak kuruldu. Halbuki milliyetçiliğin asırlık çınarı vardı ve ona rağmen ortaya çıkacak aynı iddiadaki yapıların herhangi bir kıymeti harbiyesinin olabilmesi imkânsız gibiydi.

Bu durumu en iyi bilen ise İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’di. Bilip, dillendirmesine rağmen gereğini yapmadı, yapmak istemedi.

Merkez partisi olacağız, her kesimden oy alarak bir türlü iktidara alternatif olamayan ana muhalefetin yerini alacağız iddiasıyla yola çıktı lakin dediklerinin tam tersini yaptı. En büyük hatayı, bölücü parti ile işbirliği içindeki CHP’den 15 milletvekilini ödünç almakla yaptı. Böylece yakayı CHP’ye bir kaptırdı pir kaptırdı ve bir daha o cendereden kurtulamadı.

İlk düğme yanlış iliklenince hatalar zinciri sökün etti ve etmeye devam ediyor.

Ve bu bedel öde öde bitmiyor, bitmeyecek gibi de gözüküyor.

İktidarı kaybettiği 1950 yılından beri, kendi ayakları üzerinde durup tek başına iktidar olamayan CHP’ye gün doğmuştu. Zira onu ayakta tutacak ve iktidara taşıyacak payandalara ihtiyacı vardı.

İYİ Parti ile ittifak kurarak bir taşla iki değil onlarca kuşu birden vuracaktı; vurdu da.

Yazının Devamını Oku

‘Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu!

16 Aralık 2023
Şairin (N. Fazıl) tüm gerçekliğiyle ortaya koyduğu gibi; ‘İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu! Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?’

Gazze’deki vahşeti değerlendirmek üzere, televizyon ekranlarına çıkan hemen yorumcu; ‘sözün bittiği yerdeyiz’ demekten kendini alamıyor.

Söz ne kelime? İnsanlığın bittiği, tükendiği, yok olduğu yerdeyiz!

ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa vahşet kusan ölüm makineleriyle İsrail’i çevrelemişler ve onu soykırıma teşvik ediyorlar. İsrail de tarihte bir örneği görülmemiş şekilde; onlardan aldığı kimyasal ve biyolojik silahlarla katliamlarına devam ediyor.

Kelimenin tam anlamıyla terörist devletin hedefinde Filistinli siviller; bebekler, kadınlar, savunmasız insan yığınları var.

Meskûn mahalleri füzelerle ve uçaklardan atılan bomlarla enkaza çeviriyor. Şimdiye kadar on dokuz bin dolayında şehit cenazesinin defnedildiği söyleniyor; bunların 7 bine yakını çocuk ve bebek.

Lakin enkaz altında kalıp sayılamayan cesetlerin sayısını kimse bilmiyor.

Siyonist Yahudiler, 2. Dünya Savaşı’nda kendilerine reva görülen ve uygulanan katliam, işkence ve soykırımı, misliyle Filistinli Müslümanlara uyguluyor.

İki buçuk milyon savunmasız insan, dünyanın gözleri önünde kıyıma uğratılıyor, susuz ekmeksiz, aşsız, ilaçsız bırakılıyor. Bu iki buçuk milyonun Arş’ı titreten feryadını işiten yok, bütün dünyadaki ülke yönetimleri adeta lal kesildi.

Yazının Devamını Oku

Utanmak lazım ama

13 Aralık 2023
Filistinlilerin gösterdikleri şanlı direniş karşısında utanmak lazım ama...

Utanma duygusunu sergileyebilmek için evvel emirde insan olmak ve insani meziyetleri (özellik) taşımak lazım.

Gazze’de sergilenen kepazelik ve alçaklık neye benziyor biliyor musunuz? Mahallede çocukluk aşklarını kalplerinde, tohumdan tomurcuk haline getirip çağıldatarak büyüyen, birbirine sevdalı iki genç vardır. Kavuşacakları günü iple çeken kara sevdalı bu çifte musallat olan, bir de mahallenin belalısı, ırz düşmanı ve gaspçı olan bir diğeri ve onun aveneleri vardır.

Belalı, kızı onca sıkıştırmasına ve tehdit etmesine rağmen sevdasından vaz geçiremeyince gözünü erkek sevgiliye diker. Yandaşları olan mahallenin zibidilerini, sevdalı gencin başına toplar. Ellerini arkadan bağladıkları genci, zibidilerden birine (belalının habis ruhlu ikizi) öldüresiye dövdürürler. Kan revan içinde kalan genci seyreden etrafındaki belalı ve aveneleri kahkahalar içinde bu kepazeliği izler.

Onca tehdit, darp ve işkenceye rağmen, genci sevdasından vazgeçiremezler. Zira genç, sevgilisine ölümüne aşıktır ve ölümlerden ölüm beğenmek onun için vız gelir tırıs gider. Ölümle ölümsüzlüğü tatsa da dilinde sevgilisinin ismi, kalbinde onun sevgisiyle sonsuzluğa uçar.

Bu hikâyede mahallenin belalısı, ırz düşmanı gaspçı ABD, onun habis ruhlu ikizi İsrail, avaneleri zibidiler ise İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya vb., karasevdalı genç Filistinli ve uğruna can verilen sevgili ise, Kudüs’ün dahil olduğu mukaddes Filistin topraklarıdır.

Filistinli onca göz yaşı döküp kan akıtmasına ve ölümlerden ölüm beğenip Hakk’a (Gerçek Sevgiliye) yürümesine rağmen sevgiliden (vatan toprağından) ayrılmıyor, onu terk etmiyor; onun bağrında ölümsüzlüğe (şehadete) yürüyor.

Filistin insanı çoluk çocuğuyla, bebeği, genci ve yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle bir bütün olarak ‘Yahya’ (Yaşar) ismiyle müsemmadır. Zira ölüme meydan okuyan Yahya’nın (Yaşar) (lar), önünde sonunda ölümü öldürmesi mukadderdir. (Kıyametin kopmasından sonra bütün canlıların ölümü tatması ve en son kalan ölümü de Allahü tealanın emriyle Yahya Peygamberin (aleyhisselam) öldürmesi...)

Görülüyor ki, emperyalistlerin oluşturdukları dünya düzeninde zulmün envayi çeşidi alkışlanırken, zalimler baş tacı ediliyor. Allah’tan halklar, yönetimleri ile aynı düşünmüyor; onlar, insanlık bütünüyle ölmedi dercesine Filistinli mazlumların yanında yer alıyor ve dünyanın dört bir yanında, zalim İsrail’e ve onun yanında yer alan kendi yönetimlerine karşı yürüyor ve hakkı haykırıyorlar.

Yazının Devamını Oku