Başka türlü meseleler

Yazılarım memleket gerçekleriyle örtüşmüyor diye, çok zarif bir serzenişte bulunmuş bir okurum. Gerçeğin ne olduğunu kimsenin bilmediği bu dönemde, kendimi edebiyata vurdum

Haberin Devamı

Küfre kıyamete o kadar alıştık ki eleştirisini nazik dille yapan bir okurla karşılaşınca şaşırıyoruz artık. Yazılarımı denk geldikçe okuduğunu, üslubumu beğendiğini gel gelelim yazdıklarımın ülke gerçekleriyle örtüşmediğini düşündüğünü o kadar nazik bir dille dile getirmiş ki Asaf Bey, bırakın alınmayı gönendim desem yeri.
“Haklısınız” dedim. Yazılarımın bırakın ülkenin gerçekleriyle örtüşmesini, yanından bile geçtiklerini sanmıyorum. Yalnız benim yazılarımın değil, benim gibi hafif süvari alayına mensup yazarların yazdıklarının da öyle. Yemekten, şaraptan, kitaptan, sergiden, konserden, filmden; kısaca hayatı biraz daha çekilir kılan hoşluklardan söz ediyoruz.

Ülkemin gerçeklerinin bu hoşluklarla en küçük bir ilgisi var mı? Yok.
Peki ülkemin gerçekleri neler? Cevabı bilmediğim kesin. Hadi ben bilmiyorum
diyelim ama her gün gerçekleri yazdıklarını haykıran ağır topçu alayının da bildiklerinden emin değilim. Bildiğim bir şey varsa, o da bu topraklarda yaşayanlar için hayatın zor olduğu. Hoyratlığın her geçen gün derimize kazındığı, derinimize kök saldığı.
Ortalığın toz duman, gündemin kan revan olduğu böyle günlerde insanın imdadına kitaplar yetişiyor. Ya da benim imdadıma yetişiyor demeli.
‘Kinyas ile Kayra’sını okuduğum günden bu yana her kitabını dört göz beklediğim Hakan Günday’ın son kitabı ‘Az’ı ve bir türlü okuma fırsatı bulamadığım ‘Piç’ini okudum arka arkaya. Hakan Günday’ı dağlanmadan okumak mümkün mü? Ben de dağlandım.
Al sana hiçbir siyasinin, hiçbir ağır abinin anlatmayı beceremediği gerçek.
İstediğiniz kadar romancılarla kavgaya tutuşun, zaman hancının da yolcunun da kim olduğunu elbet gösterecek. Hani kimi filmler vardır, izledikten sonra konuşmak bile istemez insan. Şöyle kendi kendiyle kalmak ister ya, Hakan Günday kitapları da o etkiyi yapıyor bünyede. Durup soluklanmak istiyor insan. Düşünmek istiyor, henüz bitirdiği sayfaları yeniden karıştırmak, kimi bölümleri baştan okumak. Öyle yaptım ben de. ‘Az’ı yeniden, az az içime kazıdım.
İçimden başka roman okumak da gelmedi. Sanki ne okursam okuyayım okuyacağım kitaba ihanet edecekmişim gibi bir duygu...
“Bir tek şiir siler bunu” dedim, şiire durdum ama kesecek şiire rastlamadım.

Haberin Devamı

ŞİİR İMDADA YETİŞTİ

Haberin Devamı

Ama gülümseten, hafifleten, iç açanını buldum: ‘Hurrem’...
Bütün kedilerin Kabesi İstanbul / Bundan beş yüz yıl kadar önce / Kara gece karla kaplı / Ekmek insan ağzında / Bitkin açlıktan, soğuktan / Bir duvarın dibinde / Bırakmış altı canını uykuya bir cılız sarman / Yedincisi burnunda ve kulaklarında...
Diye başlayan bir kedi güzellemesi.
Sultan Süleyman’ın Hürrem aşkı malum. Bu da bir aşk hikayesi. Ama burada maşuk afet-i-cihan Hürrem değil.
Sülün kokusuyla uykusundan uyanan, kokunun peşi sıra giden, saraya girmeye cüret eden ve sultanın gönlünü fetheden bir kedi.
Kim demiş sevda hatun kişiye duyulur diye. Pekala bir sarmana da meftun olunabilir değil mi?
‘Hurrem’i Barış Pirhasan yazmış Ceren Aykut resimlemiş. Okunurken bakılan bakılırken okunan küçümen bir kitap. Mısralar kadar çizimler de güzel.
Şiir sırasını savdıktan sonra sıra gezi kitaplarına geldi. Biraz da görev icabı bir okuma. Yakında Abbas yolcu.
Önce Brugges ardından Fas’a gidecek. Her ikisine daha önce gitmişliği olsa da bilgiyi tazelemek gerek. Önce elbette gezi kitapları. Sonra mutlaka mutfağı üzerine yazılmış bir yemek kitabı. Bulabilirsem bir anı kitabı ve de son olarak bilinen bir yazarı.
İş böyle olunca okunacak listesi de uzuyor doğal olarak. Ve ha deyince kitaplar bulunmuyor. O zaman gelsin Amazon.
Kim kurduysa bu siteyi tuttuğu altın olsun diyor ve istediğim kitapları tıklıyorum.
Bir de şu kitaplar iki dakikada elime geçse. Çok şey istiyor demeyin, belki kar tipi fırtına posta servisi aksadı.
Hala postacı yolu gözlüyorum...

Haberin Devamı

yemek-mutfak
ev-dekorasyon
kitap                       *
otel-spa-sağlık
tatil-gezi-şehir         *
tasarım
sinema-tiyatro
edebiyat                 *
insan-portre

 

 


 

Yazarın Tüm Yazıları