“Amerika’ da vergi kaçırmak için deli, Türkiye de vergi vermek için enayi olmak gerekir” sloganının benimsendiği memleketimizde, vatandaşlar olarak hepimizin vergimizi verme konusunda ne kadar hassas ve göz yaşartacak kadar sorumluluk sahibi olduğumuz gerçeğiyle karşılaştığımda oldukça şaşırdım.
* * * Şarkıcı Hadise, kazandığı paranın vergisini Türkiye’ye değil, Belçika’ya veriyormuş. Belçika’nın PKK’nın hamisi olduğu, ödenen bu verginin PKK’ya gittiği imasıyla, hadise-PKK vurgusu yapılarak sosyal medyada, konserlerine gitmemek başta olmak üzere “hadisebelçikayadön” dön başlıklı kampanya başlatılmış. Vergi kanunları ve çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının kendisine sunduğu hakkı istediği gibi kullanabilecek olan Hadise hakkındaki kara propagandanın hemen sonrasında Türkiye’deki vergi numarası açıklandı. * * * Belçika vatandaşı olan Hadise Türkiye’de 2011’de 6 ayda 6 milyon kazanmış. Bu parayı Belçika’da kazansaydı elbette orada kalırdı ama arz talep meselesinin kimse farkında değil galiba. Konumuz bu değil tabii, konumuz vergi konusundaki derin hassasiyetimiz. Düzenli verginin sadece çalışanlardan değil herkesten toplanabildiği, herkesin kuruşu kuruşuna vergisini ödediği ülke bizimki değil. Yakın zamana kadar “ fiş almazsam ne kadar olur “ diye arsızca pazarlık yapılan ülke bizimki. Verginin doğru düzgün toplanamadığı durumlarda, alınması garanti olan kalemlerde( iletişim, akaryakıt, elektronik ) fahiş vergiler uygulandığı, herkesin vergi kaçırdığı varsayımıyla toplanan vergilerden “ödeyebildiğini öde, ödeyemediğini affederiz ama zaten başka yerlerden haydi haydi çıkarırız” mantığıyla vergi toplandığı ülke bizimki. * * * Geçen sene yaşanan bir olay vergi sistemimizi özetliyor ; Yalova’nın Kazımiye Köyü’nde yaşayan çiftçi Turan Bektaş var geçen yılın ilk üç ayında 87.5 kilo kabak yetiştirdi. İstanbul Sebze Hali’ne gönderdiği 87.5 kiloluk kabak için devlet kendisine 1 lira 66 kuruş ödedi. Kabağın kilosu 20 kuruştan hesaplanarak , toplam 17 lira 50 kuruşa satın alınmış, stopaj, KDV , komisyon ve diğer kalemlerle 21 lira 84 kuruş masrafla, çiftçi Turan’ın sattığı kabaklar nedeniyle 4 lira 34 kuruş borç ödemek durumunda bırakılmışlardı. * * * Neyse ki çiftçi şanslıydı. Çünkü kasalar kendisine aitti. Kasaların değerinin 5 lira sayılmasıyla çiftçi Turan Bektaş’ın borcu 5 liradan düşüldü ve kendisine 87.5 kilo kabak karşılığında, 1 lira 66 kuruş ödeme yapıldı. Eğer kasalar da olmasaydı yetiştirip, satılmak üzere hale gönderdiği kabaklar karşılığında 4,73 lira ödeme yapacaktı çiftçi. Daha önce yaptığı gibi. Nasıl mı ; daha önce İstanbul Sebze Hali’ne gönderdiği 75 kilo domatese çıkarılan masraflarla, yetiştirip sattığı 75 kilo domates karşılığında 2 lira 60 kuruş üste para ödemek zorunda kalmıştı. Lafa gelince mangalda kül bırakılmadığı ama icraatta iki tarafın da karşılıklı iyi niyet göstermekten kaçındığı ülkede “Sadece vatanını seven vergi versin yasası” çıksa vergi verenlerin sayısı kaç olurdu acaba ? Evet , hassasiyetimiz o kadar derin ki bu konuda, tıpkı kendi sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz gibi Hadise’nin de konserine gitmemeliyiz bu durumda.