BİR oyuncu düşünün, sahada her yaptığı hafızalara kazınsın. Tavrı, tarzı ile herkesin beğenisini kazansın. Forvet olmamasına rağmen milyon Euro’luk gol ayaklarını geride bıraksın. Sahada tüm takım arkadaşları sıkıştıkları anda gözleri hep “10”u arasın..
“Ben sahada oldukça bu maç var olan şartlarda bitmez” dedirten. Kendisinden her an farklı, olağanüstü hareket beklenen ve yerine getiren. “Daha ne yapsın, gol atıyor, attırıyor, takımının hızını ayarlıyor, attığı mükemmel paslarla rakibi bile hayran bıraktırıyor” dedirten. Bir zamanlar Hagi varsa sorun olmaz denirdi. Şimdi de Fenerbahçe adına Alex varsa sorun olmaz dedirten... Bu sezon geçmiş sezonlardan çok daha fazla şeyler yaptı aslında. Sezon başında Aykut Kocaman tarafından istenmeyen, “istenmeyen demeyelim daha çok takıma katkısı istenen” Alex attığı, attırdığı goller ve tek başına aldığı puanlar sonrasında Kocaman’ın bile Fenerbahçe’deki geleceğini kurtaran isim oldu. Daha da ileri gedersek; Başkan Aziz Yıldırım’ın da koltuğunda rahat rahat oturup maç seyretmesini sağlayan isim. Tüm futbolseverler ve birçok teknik adam Alex’in daha çok koşması gerektiğini söyledi durdu yıllardır. Bir gerçeği kimse göremedi aslında!.. Alex koşmaz, yanına koyacağın oyuncular koşmalı. Takım koşmaya başlayınca her şeyin ne kadar değiştiğini de son haftalarda açık ve net bir şekilde izletti bizlere büyük usta. O değil takım değişti Yani sorun Alex’in koşmayışında değil, yanındaki arkadaşlarının koşmamasındaydı. Devre arasında yapılan çalışmalar sonrasında güç, kuvvet ve özgüven takıma aşılanınca ister istemez takımın tüm kimliği değişti. Alex değişmedi aslında. Takımın tümü değişti. Her oyuncu üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalıştı. Sabrın ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Sorunun da nerede olduğu. Şampiyonluk yürüyüşünde önemli ve kritik bir sınavdan daha geçti Fenerbahçe dün akşam. G.Birliği ve Konya maçlarından da 6 puan hanesine yazdırdığı an “Şampiy..” diyebiliriz artık.