ULUSLARARASI Gazetecilik Festivali için bir hafta önce gittiğim Perugia’dan aktaracaklarım bitmedi.
170 toplantı, 30 workshop, 9 laboratuvar ve 30 bin katılımcı ile bu yıl beşincisi gerçekleşen festivalden o kadar çok not kaldı ki geriye. Gençler bu yıl daha önceki yıllarda olduğu gibi festivalin merkezindeydi. Bunun nedeni sadece geleceğin medyasının baş aktörlerinin gençler olması değildi. Onlar, yarının dünyasında rollerini üstlenebilmek için Zaten o yüzden de her yıl olduğu gibi bu yıl da festivalin “kalbi” yani odak noktasında oldukları her fırsatta dile getirildi. Panellerden birinde “Gençler ve Temsil” tartışıldı. Gençler, toplumda temsil edilmek istiyorlardı. Politikada seslerini duyurmak için araçlar gerekiyordu. Siyasi reform bunun en önemli açılımıydı. * * * İTALYA Ulusal Gençlik Forumu’nun düzenlediği bir başka panel ise “Kaçışa çare” başlığı altındaydı. İtalya, iyi eğitim gören gençlerini dışarıya kaçırıyordu. Bir beyin göçü vardı ve bunu durdurmak gerekiyordu. Neden? Bu tartışma sırasında Türkiye’de gençlerin sorunlarıyla İtalya’dakiler arasındaki benzerlikler dikkatimi çekti. Diplomalı işsizler ordusu, liyakatin üstünü çoktan çizmiş olan ve yandaşlık geleneği üzerine kurulu hiyerarşi anlayışı, gençlerin gelişmesi için ayrılan kaynakların fakirliği, çok bilen büyükler, her şeyi bilen hükümetler! Gençlerin geleneksel medyada temsilinin önemi ve gençlerin seslerinin duyurulmasında geleneksel medyanın rolü tartışıldı ama özellikle yeni medya üzerinde duruldu. Çünkü internet medyası, sosyal medya ortamları haber kadar örgütlenmeyi de hızlandırıyordu. Ama dikkat! * * * İNGİLTERE’nin tanınmış blogcularından ve YouGov’un kurucusu Stephan Shakespeare, “Aman dikkat” diyor, “Hala insanları isteklerini söylediler diye hapse atan ülkeler var. Facebook ve Twitter’in gösterileri örgütlemek için ideal bir mecra olduğu doğru. Ama aynı zamanda bu mecra gizli polis için şahane bir kaynak. Sizin bütün ilişkilerinizi facebook üzerinden ya da diğerlerinden görebilirler. Daha korunaklı yeni sosyal medya araçlarına ihtiyacımız var. Çin ile Google’ın, Türkiye ile bir iletişim şirketinin işbirliğini unutmayın. (Sevgili okuyucular burada Türkiye’deki iletişim şirketinin adını o verdi, ama ben vermemeyi tercih ediyorum, arzu eden kendisine sorabilir.) Onlar-şirketler- hükümetlerin istediklerini yerine getiriyorlar, yoksa hapsi boylarlar. Baskıcı rejimlerde bir şey organize ediyorsanız, anonim kalmanın yollarını bulmak zorundasınız.” * * * BU panelde Çin ile Türkiye’den aynı satırda söz edilmesi tabii ki canımı sıktı. Ama ne yazık ki görüntü bu. Üniversite’ye giriş sınavları için çocukluklarını bile doğru dürüst yaşamamış olan gençlerin, “Sehven ya da kasten, sınavlarda hata yapılmasın” dediler diye suçlanmaları, tehdit edilmeleri, “gösterilerin arkasında kim var biliyoruz” imalarının hedefi olmaları iddiaları haklı çıkartıyor. Ama istedikleri kadar gazete sayfalarında, televizyon yayınlarında ya da dijital ortamda düşüncenin peşini kovalasınlar, gerçek başını uzatacağı mecraları buluyor. Gazeteciliğin gelenekselinde de yenisinde de.